Nefes nefese kaldı. Enerjisi tükenmiş ve yorgundu ama koşmaya devam etmeliydi yoksa... Devam etti. Sürekli koşuyordu. Bir süre sonra önündeki eski malikaneyi gördü. Hızla gidip arkasına doğru koştu ve tam arkasını döndüğünde nefesi tutuldu ve ebelendi. Sırıtarak arkadaşı Nick'e baktı ve Nick hızla oradan uzaklaştı. Görüntünün kenarlarındaki beyazlıktan rüya olduğunu anlayabiliyordu. Ama yine de eğlencesini çıkarıyordu. Acaba arkadaşına ne olmuştu? Onu Avrupa'ya taşındığından beri görmemiş, konuşmamıştı.Gözünü yavaşça açtı ve odasına baktı. Boş boş oradan oraya gözlerini çeviriyordu. Sonunda gözü bir şeye takıldı. Eski defterini görmüştü. Şirin günlüğü orada duruyordu. Annesi taşınırken getirmişti herhalde ama bir anlamı yoktu. Dün evine döndü ve geçirdiği maceralı yazın ardından yeni ve güzel bir okul bekliyordu ama geçen seneki kadar kötü olacağını biliyordu. En azından Adam'la araları düzelmişti.
Yatağından güzelce kalkıp kendini toparladı ve mutfağa indi. Annesi yemeğini hazırlamış işe gitmişti. Güzel kokusu ta merdivenlerden onu yemesi için çeliyordu. Gidip bir güzel oturdu ve özlediği yazlığındaki mutfağı özledi. Sonra kapıdan bir ses geldi ve kapı aralandı. Aaron refleks halinde arkasını döndü ve kapının açılmasını bekledi. Açıldı ve bir anda yanakları gülmekten ağrıdı çünkü uzun bir süredir gülememişti.
Gelen Tyler'dı. Onu uzun zamandır görmemişti. Sandalyeden kalkıp boynuna sarıldı. Soruları Tyler'ın peşinde bekliyordu. "Ama sen nasıl..." "Babanla buraya da bir portal açtık. Aynı şekilde orayı düşünürsen portal açılacak ama dışardaki kimse görmez. Kapının açık olduğunu dahil." Biraz daha sarıldıktan sonra Aaron çekilip "Kahvaltı yapıyordum, katılır mısın? Nasıl olsa ilk günüm bu gün liseye." Tyler kafasını sallayıp yanındaki sandalyeye oturdu.
Aaron buzdolabından çıkardığı malzemelerle beş dakikada muhteşem bir sandviç yaptı ve Tyler'ın önüne koydu. İkisi de kısa sürede yiyip oturup zamanın geçmesini beklediler. "Buraya seni özlediğim ve ilk günün için geldim. Umarım bu senen güzel geçer." Aaron mırıldanarak, "Umarım." dedi. Tyler gülüp, olduğu yerden kalktı portalı açtı ve Aaron'a son bir kez sarıldı. Kışa kadar son olacaktı.
Kornanın sesini duyunca hiç aklına gelmeden çantasını alıp fırladı. Kapı kapadı ve otobüse bindi. Tanıdık hiç kimseyi görmezken Cassie'yi gördü. Yanına oturup endişeli bir yüz ifadesi takındı. "Ne işin burada senin, Cassie?" Cassie sırıtarak işaret verdi. "Okula gidiyorum Aaron. Baban artık izin verdi." Küçük bir ev kiraladım ve birkaç haftadır orada kalıyordum. Sana çok yakın!" Aaron'un birden tüm siniri geçti. "Biz de kalmaya ne dersin?" Şimdi şaşıran Cassie'ydi. "Temelli mi?" diye karşılık verdi. Aaron da başını salladı. Sonra yine korna sesi duyuldu.
Okulu hem özlemiş ama anıları haturlayınca biraz da isteksiz oldu. Sınıfa girip çantalarını seçtikleri yanyana sıralara koydular. Sonra sıranın altını kontrol edeyim derken Aaron bir not buldu. Yumuşak ve kuru kağıdı açtı. İçinde süslü bir şekilde Baban yazıyordu. Sonra yazılar silindi ve yeni yazılar çıkmaya başladı. Şöyle yazıyordu;
"Aaron, okulda Cassie ile iyi eğlenceler. Ama bil ki yakın zamanda doğa görevi'ne gitmen gerekecek. Hazırlanmalısın."
Aaron, yazı kaybolana dek öyle durdu. Sonra Cassie onu sarstı. "Aaron, ne oldu?" Aaron ona dönüp cevap verdi. "Doğa görevine gidiyorum." Cassie de öğrenince o kadar şaşırdı.
Zil çaldı ve yaklaşık yirmi öğrenci içeri girdi. Sonra herkes yerleşince, öğretmen içeri girdi ve direkt tahtaya adını yazdı. "Merhaba öğrenciler. Ben yeni coğrafya öğretmeninizim ve adım Nick Wilson.
Aaron o anda şok oldu. Bu çocukluk arkadaşının adıydı. Aklına gördüğü rüya geldi. Küçükken saklambaç oynadıkları. Zaten ondan 7 yaş büyüktü ama yinede çok eğleniyorlardı.
Cassie'ye dönüp onu tanıdığını söylemeye çalıştı ve Cassie de anladı ama Nick onları gördü. "Bay Hawthorne, bu sınıfta oyun oynamıyoruz." Sözü de ciddiyeti de onu çok şaşırttı.
Ders zili çaldığında herkes hızlı bir şekilde dışarı çıktı. Aaron, Cassie ve Nick hariç tabii. Aaron, Nick'in yanına gelip ona baktı. Sanki hiç değişmemişti.
"Aaron, kocaman olmuşsun. En son saklambaç oynadığımız zamandaki halini hatırlıyorum. Çok değişmişsin." "Avrupa nasıldı?" "Güzel, artık istediğim işi yapabiliyorum ama ayrı kalmasaydık daha iyi olurdu." Daha sonra biraz daha bakınıp birbirlerine sarıldılar.
Ve sonra başı dönmeye başladı, etraf karardı, ve eski anılarını görmeye başladı. Hava görevi, savaş ve ölüm kalım sınavı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Powerful: Hava
FantasyAaron Hawthorne. O çocukken hep element ve güçler konusunda bilgili ve aşıktı. Büyüdüğünde artık bunun saçma bir şey olduğunu düşünüp kenara attı. Taa ki o yaz gelene kadar. Annesi onu yazlığına götürdü. Sakin bir tatil yaşama hayali iptal oldu. Ve...