İşte birinci kısmın son bölümü. İyi okumalar. :D
Kapının önünde neredeyse otuz kişi dizilmiş bekliyorduk. O kadar boş zaman geçtikten sonra hiç bir şeye ulaşamadık. Sadece çok ilerde görülen boş bir orman vardı. Bir süre sonra yavaşça arkaya gidip Cassie ve Hillary'ye bakmaya çalıştım. Onlar benden daha iyi gözüküyorlardı. Daha sonra altışar altışar içeri girip ihtiyaçlarımızı karşılayıp geri geldik. Neyseki buz ve ateş elementine sahip kişilerden birkaçı ilginç bir kalkan yapmıştı bize ama sadece koruyordu. Görünmez değildik. Yani onlar yada o gibi.
Sıra bizim olduğum altılıya geldiğinde sakin ama aç bir şekilde içeri girip hazırlanmış paketlerden birini alıp bir köşeye oturup paketi açtım. İçinde tavuk, süt, yoğurt, makarna ve su vardı. Vücudun tüm ihtiyaçlarını karşılıyordu. Acele edip yedikten sonra tuvalete gidip yine dışarı çıktım. Çıktığımda bir sonraki altılı içeri giriyordu. Cassie'de onların içindeydi. Sıradayken yanıma gelip "Yüzüne ne oldu? Sanki kablo döşenmiş gibi gözüküyor." dedi. Sonra onun yanına sıkışıp gözükmeden içeri girip tuvalete doğru yöneldim hemen.
Kapıyı sakince açıp, içeri girdim. Aynaya baktım ve Cassie haklıydı. Ağzımın sol arka tarafında her beş saniyede bir elektrik geçermiş gibi oluyordu. Ama hiç bir şey hissetmedim. Dokunayım dedim, dokunduğum anda başım ağırmaya başladı. Daha sonra gözüm karardı ve gözümü son kez açtığımda yere düştüğümü gördüm ama sonra bilincim tamamı ile kapandı.
Gözümü açtığımda steril bir koku ve beyaz renk beni boğuyordu. Sonrs herşey kesinleşmeye başladığında bazı sesler duydum. "Olmaz, efendim. Kendini çok zorlarsa daha da kötüsü olabilir." Acaba benden mi söz ediyorlardı? O sırada babamın sesini duydum. "Tamam, doktor. Ama yakın zamanda iyileşmesi lazım. Hemde bu durumda iken." Adam karşılık vermedi ama başı ile onayladığını hissettim. Daha sonra babam içeri girdi ve bana baktı. "Uyanmışsın." Bende aklımda bu kadar soru varken hangisini sorayım diye düşünüyordum. "Bana ne oldu, baba?" "Bilmiyoruz, Aaron. Ama sanırım beynini çok zorluyorsun." Babamın dediklerine güvenmek istiyordum ama dediklerinin doğru olmadığından emindim. Birşey saklıyordu ve bu gittikçe kötü olacaktı. Kendimden beklemezken bile babama ilginç bir istekte bulundum. "Ben geri dönmek istiyorum baba. Cassie'ye ihtiyacım var ve şu savaş için biraz daha bilgilenmek istiyorum." Babam bana hiç olmayacakmış gibi baktı ve sonra bende masum bir bakış ile karşılık verdim. O da kabul etti. O kadar sessiz iletişimden sonra tek söylediği buydu ve dışarıya çıktı. "Kendine dikkat et."
Biraz daha orada dinlendikten sonra kalkıp aynanın karşısına geçtim. O elektriklenme azalmıştı ama hala olduğu yerde duruyordu. Sonra kıyafetlerimi giyip dışarı çıktım. Heryer normalden sakin ve ıssızdı. Savaşın olacağı kapıya geldim. Kapıyı açtım ve etrafa bakındım. Cassie'yi aradım ve biraz daha sola bakıp onu gördüm. Yanına gidip neler olduğunu sordum. O da sadece bir gelişme olduğunu söyledi. Şaşırtıcıydı. Ürpertici ve yıkıcıydı. Bir havayıfişekti. Biraz daha anlatmasını istediğimde, sanki kimse söylemesini istemezmiş gibi homurdandı ama sonra cesaretini koruyup anlattı.
"İlk önce ormanın gözükmeyen arka kısmından kırmızı bir halka kalkıp havaya doğru yavaş yavaş hareket etti. Hillary gördüğünde herkese söyledi ve herkes hazırlandı ama bir şey olmadı. Ya da öyle sandık. Daha sonra halka daha da havalanıp en tepeye çıktığında ay -görünüşü-büyüklüğünde bir küre halini aldı. En korkutucu kısmı ise küre on beş parçaya bölünüp her elementi simgeledi. Daha sonra da birleşip bir yazı ortaya çıktı, Aaron." Dayanamayıp ne olduğunu sordum ama yıkılmak anlamı şuan dengini buluyordu. Cevabı şuydu; "Senin adın yazıyordu Aaron. Ama n harfinin yarısı yoktu. Ama yinede ismin okunabiliyordu. Umarım çok korkmadın, değil mi?" Aslında çok korkuyordum. Elimde olsa kendimi en derin yerlere kapatırdım ama şuan olmazdı. Olamazdı. Bir de yaşadığım o bayılma olayı ile daha da korkutucu hale geliyordu. Daha sonra aklıma bir fikir geldi. Bütün bunları bir saniyede düşünsemde fikrimi Cassie'ye hiç beklemeden söyledim. "Cassie, n harfinin eksik olması ve on beş element olmasının anlamını biliyorsun, değil mi?" Cassie de benimle aynı anda anlamış gibi cevap verdi. "Görünmezlik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Powerful: Hava
FantasyAaron Hawthorne. O çocukken hep element ve güçler konusunda bilgili ve aşıktı. Büyüdüğünde artık bunun saçma bir şey olduğunu düşünüp kenara attı. Taa ki o yaz gelene kadar. Annesi onu yazlığına götürdü. Sakin bir tatil yaşama hayali iptal oldu. Ve...