Baba ne diyorsun sen? Sen kimseyi öldürmedin. Öldürmemişsindir." "Çok üzgünüm oğlum, ama yaptım." Babamın bunu yaptığına inanamıyordum. Nasıl yapabilirdi ki? "Adam. Lütfen sakin ol. Bir kaza çıkmasını istemeyiz." Babamın kafasına kılıcı dayamıştı. Ağlamaklı bir tarzda " O benim babamı öldürdü. Benim de onu öldürmem lazım değil mi?" Ben tam konuşacakken Cassie lafa atladı "Adam. Babanı çok severdin. Ama o senin sandığın kişi değildi. O kötü biriydi." "Senin babanda öyle Aaron. O kötü biri olabilir ama seninki katil." Babam kan-ter içerisinde zar zor konuşuyordu. "Aaron çok üzgünüm. Adam baban içinde çok üzgünüm. O devletimizi düşürmeye çalıştı ve bilinmeyen gücü keşfetmek için herşeyi yaptı. Eğer ona sahip olsaydı bütün element dünyası ve günümüz dünya yok olabilirdi." "Ona sahip olamazdı ki, baba." "Aslında olabilirdi. O senden önceki kraldı. Ama servet ve güç onun gözünü kör etti." "Gerçekten babam öyle birimiydi, bunu ben neden bilmiyordum?" diye sordu Adam. "Sizi korumak için herşeyi yaptı ama artık senin güçlerininde belirtileri ortaya çıkmaya başladığında söylemek zorunda kaldı.
Adam, kendini tutamayıp ağladı. Hüngür hüngür ağlarken, Cassie görünmeden babamı kurtarmaya çalıştı. Adam bıçağı sıkıca kavrayıp babama doğrulttu. Nefesimi tuttum ve bir şey yapmayı umdum. Ama sadece babamın iplerini kesti. Gözleri şişmiş ve hala gözyaşları akıyordu. Bir şey söylemeye çalışıyordu. "Pe..ki.. be..nn. Size yar..dım ed..ebilir..miy..im? Ba..bam gi.bi olm..ak is..temi..yorum." " Tabii ki olabilirsin Adam. Kendini iyiliğe ve eğitime adarsan sende muhteşem bir element insanı olabilirsin."dedi babam. Cassie kulağıma eğilip "Ben ona güvenmiyorum. Eğer böyle birşey yaptıysa daha kötüsünü de yapabilir." diye fısıldadı.
1 Hafta Sonra...
Eğitimden çıktıktan sonra Cassie'ye güzel bir içecek ısmarladım. Daha sonra odama gidip duş alıp Portala gittim. Eve dönüp Annemi görmek istedim. Önceki haftadan beri annemi görmemiştim. Kapıya yaklaştım ve kapıyı çaldım. Annem kapıyı açtı ve içeri girmemi söyledi. Ev yine her zamanki gibi derli topluydu. Kardeşim televizyonun karşısında uyumuş annem ise kitap okuyordu. "Hoşgeldin canım."dedi annem. Gülümseyerek. "İyiyim siz nasılsınız?" "Gördüğün gibiyiz."dedi ve uzun bir süre sessizlik oldu. Yanına yaklaşıp sarıldıktan sonra, geçen haftadan haberin var mı?" sordum. Gözünden bir damla yaş aktı ve kafa salladı. Daha sonra yanağından öpüp " Bu gece burada kalmama ne dersin?"diye sordum. Yüzünde güller açıldı ve "Ben yatağı hazırlıyorum kardeşini al getir."dedi. Annem yukarı çıktıktan sonra bir süre durup öylece eve baktım. Daha sonra kardeşimi kollayıp dikkatlice yukarı çıkardım. Annemin açtığı yatağa bırakıp üstünü örttüm.
Sabah olduğunda gözümü uyandığım halde açmadım. Daha sonra bir sesle irkildim. Gözümü hemen açıp aşağı doğru yuvarlandım sonra dirseğimin üzerinde doğruldum. Masanın üzerinde muhteşem bir kahvaltı vardı. Yavaş ve yamuk adımlarla mutfağa doğru ilerledim. Daha sonra kafamı çevirip baktığımda derin bir nefes aldım. Annem yumurta yaparken yakmış ve aceleden etrafa dökmüştü. Sonra annem sırıtır bir şekilde "Uyandırdım mı?"dedi. Bende ona "Biraz."dedim. Aynanın karşısına geçip elimi yüzümü yıkadım. Sabahları uyandığımda günlük karizma, yakışıklılık ne varsa yarısı bile yoktu. Kurulandıktan sonra yukarı çıkıp kardeşimi de uyandırdım. O da hazırlandı. Birlikte aşağı inip güzel bir kahvaltı yaptık. Daha sonra anneme gitmem gerektiğini söyleyip dışarı çıktım. Portaldan geçip saraya geri döndüm. Biraz eğitim yapmaya karar verdim ama bu sefer daha zor olmasını istiyordum. Eğitim salonunda bulduğum ilk antrenman kabinine girip zor seviyeyi seçtim. Bu saldırı ya da denge ile ilgisi yoktu, bu savunmaydı. Etraftan ateş püskürtülecek, bende bir tür hava kalkanı yapıp yansıtacaktım. Başla tuşuna bastığımda üçten geriye saydı. Daha sonra arkamdan klik sesini duydum dönüp savunma yaptım ki alev çıkmıştı. Daha sonra önümden yanımdan yukardan hatta aşağıdan bile geldi, bu sırada uçarmışım gibi birşey oldu. Daha sonra durdu. Bende kapıya doğru yöneldim. Kapıyı açamadım. Takıldı diye düşünüp üç kere kadar zorladım. Daha sonra arkamdan kısık bir klik sesi duydum ve vücuduma doğru gelen alevleri gördüm. Karşı koyamadan o beni halletmişti.
Durduğunda göğüs kafesi hizasında bütün yerlerim yanıyordu. Mosmor olmuşlardı. Uzun bir süre çığlık atıp inledikten sonra camın orada bir kızın bana doğru koştuğunu gördüm. O kapıyı açana kadar gözlerim kararmıştı ve vücudum yanık bir şekilde cama yaslanmış duruyordum.
Uyandığımda kendimi tamamen beyaz bir odada buldum. Yavaşca gözlerimi açıp yukarı baktım. Kendimi kaldırmaya çalışıp odaya bakmaya çalışırken iki el omuzlarıma değdi ve şunu söyledi; "Biraz sakin ol, dikkatsiz çocuk." Sesi tahmin ettiğimden ince ve akıcıydı. Daha sonra kafama doğru eğilip "Merhaba, ben Hillary." dedi. Ağzımı açmaya çalışıp "Bende Aaron. Memnun oldum, Hillary. Hayatımı kurtardın dedim." Uzunca konuşacakmış gibi baktı ama sonra bana dirilmeme yardım etti. Sonra biraz arkaya çekilip koltuğa oturdu. "Seni yoldan geçerken gördüm. İlk başta sadece oturduğunu düşündüm ama önünü görünce direk koşmaya başladım. Neden böyle bir delilik yaptın ki?" diye sordu. Bende "Bilmiyorum. Sadece kendimi biraz zorlamak istedim." dedim. "Hava elementinde mi çalışıyordun? Delirdin mi sen o en zorudur. Aslında seni birine benzetiyorum ama.." "Krala mı?" Evet, nerden bildin?" "Oğluyum. Ama sakın bana o kraliyet davranışlarını yapma. Yok selam vermeymiş, yok efendimmiş, yok önümde eğilecekmiş..." Kendimi yakmama rağmen hala kızgın olabilidiğime şaşırdım. Resmen hiçbir şey olmamış gibi davranıyordum ve bu benim kendimi sevmemi engelliyordu. "Tamam. Kral bey.." deyip bir kahkaha attı. Cassie'nin tersine daha normal konuşuyordu sanki yeniymiş gibi. Onu sevmeme rağmen söylediğine karşılık kızgın bir bakış attım. "Peki, tam olarak ne olmuş, ne kadar süreye iyileşirim?" diye sordum ki içeri Tyler girdi. Bütün açıklamayı Hillary yerine o yaptı. "Efendim, derinizde kalıcı bir hasar yok ama eğer zorlarsanız açıkcası çok canınızı yakacak bir yanık var. Dikkat etmenizi öneririm. Bir ay içerisinde iyileşirmiş. O zamana kadar antrenman yapmamanızı tavsiye ederim. Hillary bana dönüp sırıttı; "Peki ona niye kızmıyorsunuz, kral Aaron?" dedi. Aslında haklıydı. Herkese böyle kızacak yere sakince söylersem anlayabilirlerdi. Hillary şakaya vursada Tyler ve Cassie zorunda oldukları için yapıyorlardı. Babamla bunun hakkında konuşmam gerekir herhalde.
Akşama doğru odama yavaşca ilerledim ve içeri girdim. Bir baktım ki babam oracıkta oturmuş endişe ile beni bekliyordu, pişman olmuş gibi "Yanına gelmek isterdim ama kendine gelene kadar bekleyeyim dedim."dedi. Problem olmadığını söyledim onun yanına oturup uzun bir sohbet ettik. Herşeyi anlatmama rağmen Hillary konusunda ayrı bir mutlu olmuştu. -Babaları Asla Anlayamayacağım.- Daha sonra bu kral tavırları ile ilgili istediklerimi söyledikten sonra kalktı dikkatlice sarıldı ve beni yemeğe davet edip kapıyı kapadı. Derin bir nefes verdikten sonra kendimi yatağa attım.
Sanırım bir yemeğe davetliydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Powerful: Hava
FantasiAaron Hawthorne. O çocukken hep element ve güçler konusunda bilgili ve aşıktı. Büyüdüğünde artık bunun saçma bir şey olduğunu düşünüp kenara attı. Taa ki o yaz gelene kadar. Annesi onu yazlığına götürdü. Sakin bir tatil yaşama hayali iptal oldu. Ve...