1.15: Savaşa Hazırlık

37 4 0
                                    

Arkadaşlar bu bölüm geç kaldı özür dilerim. Artık hazır ama bu bölüm. İyi Okumalar :D

Odamda yapılan konuşmadan sonra kendimi eğitime adamıştım. Bir hafta boyunca çok ağır bir şekilde çalıştım. Her gece kendimi yatağa attığımda bütün kaslarım sızlıyor ve kemiklerim ağırıyordu. Ama bir haftanın sonunda çok iyi oldum. Reflekslerim ve tepkilerim çok gelişti. Ama son gün cesaretimi toplayıp benim göğsümü yakan eğitim seviyesine gidiyordum şimdi.
Kapıya yaklaştım, seçeneklerden en zor olana getirdim. Başlat tuşuna basmak için üç saniye geçti ama benim için üç saat gibiydi. Ortaya geçip başlama sesini duymayı bekledim. Ding! Başladı. Çok dikkatlice bekleyip, arkamdan gelen ateşe karşılık verdim.
Bir süre daha aynı endişe ile bekledim ateş geldi ve savunma yaptım. Kapıdan çıkarken terden elim kafamdan inmiyordu. Sürekli siliyordum. Salondan çıkıp odama doğru ilerledim. Yorgundum. Hayatım eskisinden daha da sıkıcıymış gibi hissettim. Bu düşünceden çıkıp kendimi savaş düşüncesine girdim. Acaba babam bana ne yaptıracaktı? Eğer birini öldürür ya da öldürtürürse onu bir daha affetmem.

Duşu alıp çıktıktan sonra havanın kararmadığını görüp sevindim. Evi ziyaret edebilirdim. Belki son da olabilirdi. Kapıdan geçip eve doğru gittim. Evin ışıkları açıktı. Salon ve kardeşimin odası açıktı. Kapıyı çalıp biraz bekledim. Daha sonra kardeşim kapıyı uykulu bir şekilde açtı ve beni gördüğünde yüzünde güller açtı. "Abi!" Başka birşey demeden kucağıma atlayıp sıkıca sarıldı. "Nereye gittin?" "Çok uzağa değil dedim ve yüzüme bakarken merdivenlerden inen annemi gördüm. "Aaron, hoşgeldin canım." Gülümseyip ona da sarıldım. Koltuğa doğru ilerleyip oturduk. Herkes birbirine kuşkunun üzerinde mutlulukla bakıyordu. Annem de bir terslik vardı. Çok kolay bir şekilde belli oluyordu. Daha sonra annem sinirini bastırmaya çalışır bir şekilde kardeşime yukarı çıkmasını söyledi. Kapı kapanma sesi bitmeden bağırır bir şekilde "Savaş mı Aaron? Bunu kabul ettin mi gerçekten?" Yüzümü buruşturup cevap verdim " Bilmiyorum anne, çok kötü hissediyordum. Elimde olsa oraya gitmemeyi dilerdim." Annem bana baktı, yüzünde öfke, sevgi ve endişe bir arada duruyordu. Tam ağzını açacakken kapı çaldı. Annem birini beklemiyormuş gibi gözüküyordu. Kapıyı açtı, kafamı eğiltip görmeye çalıştım ama zaten annem onları direkt içeri aldı. Onlar Cassie ve Hillary'ydi. Yüzüm ben istemesemde gülümsedi. Annemin yüzü öyle yapmıyordu .

Herkes kendine bir yer belireyip oturdu. Bu ara sıklaşmaya başlayan durgun sessizlik yine yaşandı. Ama Hillary bozdu, "Merhaba, efendim. Ben Hillary. Aaron'un arkadaşıyım. Yaklaşık bir hafta önce tanıştık. Cassie'nin sizi ziyarete geldiğini duyunca bende tanışmak istedim." Annem -sahte- bir anladım bakışı yaptı. Daha sonra Cassie ölmüş gibi kendine gelip konuşmaya başladı. "Nasılsın, Teyze? Seni çok özledim." "Bende seni canım. Ne yaptın görüşmeyeli?" dedi ve Cassie ona her şeyi anlatmaya başladı. Uzunca süren anlatmadan sonra kendini rahatlamış hissettiği belli oluyordu. Öğrendiğime göre annesi yani teyzem ölmüştü, annemle görüşüyordu ki güçleri ondan ayırdı. Ama annem teyzem olmadığını söylemişti. Düşünürken kapı zorlanarak açıldı ve babam içeri girdi. "Aaron, haklıymışsın. Yaklaştılar, gitmemiz gerek." Annem bana umutla baktı ayağa kalktı bize sarıldı ve gitmemizi izledi.

Geçitten geçip kontrol merkezine gittik. Yine o rahatsız etmeyen alarm çalıyordu. Babam işine geri döndü ve bize ekranı işaret etti. Neredeyse gelmişlerdi. Yaklaşıyorlardı. Ama aklımda bir soru vardı. "Onları nasıl görüyorsun baba?" Yanıt farklıydı. Zorlanarak ağzını açtı. "Birinin güçlerini makineye aktardık." "Peki, kimi?" "Benimkini."

O an şok oldum. Babam sıf güçlerini savaş için makineye mi aktarmıştı? Eğer güçleri olmazsa... Kralda olamazdı...

Powerful: HavaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin