Vay canına ya. Bize ilk dört parça diyorlar ama sonunda sürpriz beşinci çıkıyor. "Peki Cassie yapmadan bir düşünelim sence sarı neyi ifade ediyor?" "Tehlike işareti şu siyah sarı olanlardan, ışık ya da hiç istemediğim bir şey olan elektrik." "Sonuncusu bana daha akla yatkın geldi. Ama bende korkuyorum elektrik olmasından. Yıldırımlar düşebilir, Labirent elektrik yayabilir ya da statik elektrik! Hahaha.." Labirente girdikten sonra ilk gülüşüm oldu. Normalde komik değilimdir ama espriyi seyrek yapar iyi yaparım. Fakat Cassie hiç tepki vermedi. " Şimdi şakanın sırası değil, Aaron. Eğer buradan çıkarsak istediğin kadar yap. Ama bu esprinden sonra ölmeyi seçerim." "Tamam, espri yok." Yolu yürümeye başladık. Uzunca bir yol oldu. Sonunda vardığımızda çok korktum. Çünkü sadece bir kristal parçası vardı. Daha sonra son fener olucağını anlatacak bir mektup aldık. Tyler bu seferde iyi anlatmıştı ama sonu beni hiç hoşnut etmedi. Savaşmakta ne demek? Bizden savaşmamız mı isteniyor, sıf bir görev için. Onu öldüremez, canını bile yakamazdım. Acaba o bana yapar mıydı?
Kağıtlardan kafamızı kaldırınca, "Beni öldürmeyi düşünmüyorsun değil mi Cassie?" Umarım öyle düşünmüyordur yoksa ben ayvayı yemiş bulunuyorum. Cassie'nin cevabı beklediğimden farklı oldu tabii ki: "Bilmiyorum." İşte bundan nefret ediyorum. Bilmiyorum nedir? Hem evet hem hayır diyebileceğin cevaplar keşke olmasa çünkü eğer beni öldürecekse zaman ve aklımı kazanıyor, eğer yapmayacaksa neden böyle diyor? O kadar kızmıştım ki yüzümde bu sinir belli oluyordur. Biraz sonra aramız ayrılıp küçük bir uçurum oluştu. Durduğumuz kısım hariç erişemeyeceğimiz kadar uzaklığa uçurum olmuştu. Sonra önümüzdeki boşluktan iki tane kılıç bir taş ile birlikte çıktı. Cassie onu aşağı atıp ne olacağını bekledi. Daha sonra taş aşağı indi ve yeni iki kılıç ile geri döndü. İşte bu korkutucuydu. Sonra kılıçları alıp elimizde bir süre sessizce tuttuk. Daha sonra kılıçlarımız renklendi. Onun kılıcının etrafında yeşil bir bulut oluştu. Benimkisinde ise açık mavi. Bu sanırım bizim elementlerimizi simgeliyordu sanırım. Onunkisi doğa mıydı? Demek ki bu yüzden doğa fenerinde kristali kullandığımda geldi. Bir süre daha sessizlikle giderken Cassie "Ben yapamam, Aaron. Ben kimseyi öldüremem. Lütfen sen beni öldür." "Hayır! Asla olmaz. Bana o kadar yardım ettin. Seni asla öldürmem, öldüremem." "Lütfen Aaron, lütfen..." Sesi o kadar kısık geliyordu ki gerçekten istediğini anlayabiliyordum. Daha sonra yukardan bir gümbürtü koptu ve ortamıza bir yıldırım indi. İkimizde oldukça irkildik. Bu bize yeterliydi. Aslında sonra bu yıldırımlar etrafa düşmeye devam etti. Sonra aklıma o pırıltı, o son umut geldi.
"Cassie! Bir fikrim var. Biz mektuptaki şeyi yanlış anlamış olabiliriz, belki biz birbirimizle savaşmayız. Belki de yukardan inen yıldırımlarla savaşırız. Kılıçlarımızın etrafındaki bulut (aura gibi: Bulanık yada opak değil sadece hologramik bir renk kalkanı) korumak içindir, saldırmak değil." "İyi fikir! Bir sonrakinde vurmaya dikkat et. Ama bize yöneltme. Çarpılabiliriz." İçimden ona bir tamam dedim ve kafamı onaylayacak şekilde salladım.
Yukardan bir sonraki gümbürtü sesini bekledik. Bir süre sonra ses geldi. Normalin tam tersine ilk ses sonra yıldırım iniyor. Yıldırım geldiği zaman dikkat etmeye çalışıp bir taraftanda kılıçları savurmayı denedik. Ve çarpıp başka tarafa yöneldi. Fikrim tutmuştu. İşe yaramıştı. Bir süre sonra daha fazla düşmeye başladılar. Sürekli iniyorlar ve bizde kılıçlarla savuruyorduk. Bir saat devam etti, ayaklarım çok ağırdı. Bir süre sonra durdu. Yer geri döndü ve kristali
Cassie benim tutmamı istedi.Daha sonra bir gümbürtü koptu, ikimizde korktuk. Sonra iki yıldırım indi. Etrafıma bakınırken tam döndüğümde Cassie'ye yıldırım düştüğünü gördüm. Dehşet vericiydi. Sanki herşey donmuştu. Tek ben hareket edebiliyor ve Cassie'ye koşmaya çalışıyor ve onu düşmeden tutmaya çalışıyordum. Kendimi yere atıp Cassie'nin elime düşüşünü izledim. Sonra Cassie'ye ölme dediğimi duydum, gittikçe sesim kısılarak ve genzimden gelerek. Bana acı veriyordu. Kollarımdaki kişi ölürken yutkunabilmek. Ama tek diyebildiğim "Ölme, Cassie lütfen ölme."ydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Powerful: Hava
FantasyAaron Hawthorne. O çocukken hep element ve güçler konusunda bilgili ve aşıktı. Büyüdüğünde artık bunun saçma bir şey olduğunu düşünüp kenara attı. Taa ki o yaz gelene kadar. Annesi onu yazlığına götürdü. Sakin bir tatil yaşama hayali iptal oldu. Ve...