6

156 19 63
                                    






Uykusundan uyandığında saat oldukça erkendi. Dün akşam epey erken yatması sabah da erken kalkmasını sağlamıştı. Gözlerini açıp biraz gerindi ancak eli yanında uyuyan ve o ana kadar fark etmediği bedene çarptı. Korkuyla geri çekildi ve yanında Jaehyun'un uyuduğunu gördüğünde yatakta dikleşti. Gözlerini bir süre yüzünde gezdirmiş özlem gidermişti ancak birkaç dakika sonra ne yaptığını fark ettiğinde hızla yataktan çıkmış ve uyuyan bedeni uyandırmamak için sessiz olma gereği duymamıştı. Uykusu oldukça hafif olan Jaehyun da elbette gözlerini aralamıştı.

Yataktan çıkan ve odalarında bulunan lavaboya ilerleyen bedeni bir süre izlemişti. Lavabonun kapısı hızla çarpıldığında ise yerinden sıçramıştı, uykusu iyice açılmış ve gözleri korkuyla titremişti. Beklenmedikti. Genelde yanına geldiğini bile hissetmediği naif bedenin böyle davranması şaşırtmıştı.

Yatakta oturup ayılmaya ve düşünmeye devam ederken lavabonun kapısı yine sesli bir şekilde açılmıştı. Mark dolabına ilerleyip kalın kıyafetlerini çıkardığı ve üzerine geçirdiği sırada onu izlemeye devam etmişti Jaehyun. Sonrasında bir hışımla kapıya ilerleyen bedeni sabahın bu kadar erken saatinde çıkartan sebebi merak etmişti.

Kolundan yakaladığı bedenin karşısında dikildi ve gözlerine bakarken gördüğü duygularla ürkmeden edemedi, Mark çok sert bakıyordu.

"Nereye gidiyorsun? Saat daha sabahın altısı."

Tuttuğu kol ellerinin arasından öfkeyle çekildi. Mark karşısındaki bedenin omuzlarından ittirip yatağa düşmesini sağladıktan sonra kapıya doğru döndü, cevabını verdi.

"Senden uzak neresi olursa."

Öfke akıyordu sesinden. Önceden ince ve her zaman yumuşak olan hülyalı ses şimdi onu parçalara ayırmak istermiş gibi sertti. Ayrıca nasıl küçük bedenin bir itişiyle yatağı boyladığını anlamış değildi. Pes etmedi ve kapıyı açan bedene isyan edermiş gibi yataktan doğrulup hızla kapıyı geri kapattı.

"Neye sinirlendin böyle sabah sabah?"
Anlamıyordu Jaehyun. Mark yeni kalkmışken kızdığı tek şey kendisinin yanında uyumuş olması olabilirdi ancak buna asla böyle sert bir tepki vermez, veremezdi. O öyle sanıyordu.

Mark artık dayanamıyordu. Jaehyun'un dengesiz hareketleri sinirlerini alt üst etmişti ve şimdi gelmiş öfkesini nedenini soruyordu kendisine.

"Neden anlamak istemiyorsun? Beni kendinden soğutmayı başardın işte. Senden nefret edecek aşamaya geldim, mutlusun işte. Artık seni düşünen, her dakika senin için endişelenen biri olmayacak, görmezden gelmek zorunda kalmayacaksın. Beni kaybettiğin için mutlusun değil mi?" Alayla kurduğu cümleler ve yüzündeki gülümseme kesinlikle Mark'a ait değildi o an sanki. Farklı birine dönüşmüş gibi davranıyordu ve bu değişiklik Jaehyun'u ürpertmişti.

Mark susmak istemedi, içini dökmeden rahat etmeyecekti. Önce omuzlarından tuttuğu bedenle yerlerini değiştirdi ve Jaehyun'u kapıya sertçe yasladı, ardından da konuşmaya devam etti.

"Beni umutlandırıyor, bulutların üzerine çıkartıyorsun sonra da en sevmediğim şeyi yapıp beni görmezden geliyor, çıkarttığın bulutları yok ediyor, yere çakılmama sebep oluyorsun. Dengesiz hallerinin beni ne kadar yorduğunu fark etmiyorsun sanırım Jaehyun. Ama senin aksine ben yorulduğumu fark ettim, artık yeter."

Diye son cümlesini de kurduktan sonra yakasından tuttuğu Jaehyun'u geri çekmiş ve tekrar kapıya sertçrçarpmıştı. Ardından dudaklarını diğerinin dudakları arasına almıştı.

Jaehyun'un yaptığı gibi değil, adeta savaşırcasına öpüyordu. Dudaklarından taşan salyaları gram önemsemiyor, dudakları arasındaki kalın dudakları son nefesiymiş gibi içine çekiyordu. Bir yapbozun iki parçası gibi birleşen dudaklarına bedenleri de eşlik etmişti. Mark karşısında kendisinden uzun ve iri olan bedeni kapıya bastırıyordu bedeniyle. Dudakları hiç durmuyor bir üst bir alt dudağını emiyordu. Jaehyun da boş durmuyor karşılık veriyor, bedenini ileri iterek daha fazla sert temas sağlıyordu.

Dilini yakalayan Mark ile nevri döndü birden. Dudakları arasına aldığı dilini emmesi daha kolay olsun diye dışarı çıkarttı Jaehyun. Bayılacak gibi hissediyordu. Mark tarafından böylesine domine edilmek en son beklediği şeydi ve küçüğünün böylesine sert olması hoşuna gitmiyor değildi.

Birden dudaklarından ayrılan bedenle birlikte gözlerini araladı. Gözleri kapalı nefeslerini düzenlemeye çalışan Mark çok güzeldi. Dudaklarının her yerinde olan salyalarla bile, çok güzeldi.

Donmuş bir şekilde onu izlediğini fark ettiğinde Mark hızla onu kapının önünden çekmiş ve yeri boylamasını sağlamıştı. Halının üzerine çok da sert olmayan bir düşüş yapan Jaehyun ne olduğunu anlamak için kafasını kaldıramadan Mark odayı terk etmişti, kapıyı arkasından çarparak.

Jaehyun ne yaşandığını yeni yeni idrak ettiğinde yüzünde bir gülümseme oluştu ve kıkırdadı. Ne olduğunu çok iyi anlamıştı Mark'ın odayı terk ettiği 17. dakikanın sonunda.

İntikam alıyordu Mark, hem de beklenmeyecek kadar iyi bir şekilde.

...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
No Talk Between Us | JaeMarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin