19

162 15 27
                                    





Gündüz sevişmelerinden hemen sonra daldıkları uyku yüzünden Mark sabahın olmasını bekleyemeden aralamıştı gözlerini. Gecenin bir ysrısı uykusunu almış bir şekilde uyanması ne yapacağını sorgulatmıştı bir süre. Yanında uyuyan Jaehyun'u uyandırmamaya çalışarak odalarındaki lavabolarına ilerledi. Açtığı ışık yüzünden gözleri kamaşırken üzerindeki ağırlığı taşıyamamış gibi musluk mermerine ellerini dayamıştı. Kafasını kaldırıp da karşısındaki dağılmış görüntüyü aynadan gördüğünde derin bir iç çekmeden edememişti. Gerçekten dağılmış görünüyordu.

Az da olsa kendisine gelmek ve bacaklarının her yanında kurumuş menilerden arınmak için hızlı bir duşa girdi. Bacaklarındaki ağrının hala var olması kaslarını incitmiş olduğu fikrini getiriyordu aklına. Spor yapan biri olmadığı için esnek de değildi ve dün Jaehyun'un ısrarla sonuna kadar araladığı bacakları yüzünden uyluklarında inanılmaz bir sızı kol geziyordu.

Ayakta durmaın zor geldiği ana kadar ılık suyun altında durdu. Parmak uçları buruşmays başlayınca ise suyu kapattı ve bornozuna sarıldı hızla. Odaya adımını attığında aldığı ağır testesteron ve sex kokusuyla yüzünü buruşturdu ve bu soğuk havadan enfret etmesine rağmen üstünü giyindiği gibi havasız odanın camlarını araladı. Açık bıraktığı camın kapanmaması için kenarına bir şeyler skkıştırdıktan sonra da hızla yatağa, Jaehyun'un kolları arasına yerleşti. Soğuk hava yüzünden üşüyen bedenini çok güzel ısıtıyordu Jaehyun.

Çıplak olan göğsüne koyduğu elini hafif hafif oynatarak yüzünü izleyen Mark, uyuyan bedeni uyandırdığının farkındaydı. Hiçbir zaman derin uyumayan ve en ufak ses ya da değişimde uyanan Jaehyun'un şimdi de uyanık olduğunu biliyordu ancak yine de o uyuyormuş gibi davranıyordu. Çok sürmeden gözlerini aralayan Jaehyun ile düşüncelerinde doğru çıktığına sevindi.

Jaehyun ise gözlerini açar açmaz kendisine parlak gözler ve ıslak saçlarla bakan Mark'ı gördüğüne çok mutluydu. Gözleri kısılana kadar gülümsedi onun sevimli görüntüsüne. Kolları arasındaki Mark ile uyanmak en güzel histi onun için.

"Günaydın. Yani sanırım?"

Havanın hala karanlık olmasına atıfta bulunması Mark'ı da gülümsetmişti. Kalın ve hafif buğulu sesi kulaklarının pasını silmişti sanki, öyle hoş gelmişti Mark'a.

"Günaydın." Jaehyun'un sesinin yanında kendi sesi kaybolmuştu. Dünün etkisi kendini sadece bacaklarında değil aynı zamanda da sesinde de göstermişti. Normalden kalın ve kısık çıkması Jaehyun'u endişelendirmeye yetmişti. Öylr garip bir tondu ki Jaehyun yüzünü buruşturmuş, kendisini kötü hissetmekten alıkoyamamıştı.

"Sesin için ilaç almalı mıyız? Boğazın da ağrıyor mu?"

"İlaçlık bir durum yok."

Jaehyun'un kendisi için endişelenmesi mutlu etmişti. Şefkat dolu cümlelerine zıt kalın sesi tuhaf dursa da içini sıcacık yapmaya yetmişti.

Daha fazla endişelendirmemek için kısa bir tebessüm vermiş ve uyluklarındaki sızıdan bahsetmemişti. Daha fazla düşünmek istemiyordu.

Acıkmaya başladığını hissettiğinde ayaklandı ve elinden tuttuğu bedeni de yataktan çıkarttı. Sırtından ittire ittire duşa soktu ve Jaehyun duş alırken kendisi de her iki yatağın da çarşaflarını değiştirdi. İkili yiyecek bir şeyler bulma umuduyla gecenin karanlığına üzerindeki pijamalar, omuzlarına attıkları montları ve birbirine kenetlenmiş elleriyle karıştılar.

Birkaç sokak ötedeki benzin istasyonuna ulaştıklarında açık olan kafe kısmından birer kahve ve olan atıştırmalıklardan birkaç paket alıp ayrılmışlardı. Yine yakınlarda olan ve geçenlerde gittikleri gölün başına, yine aynı banka oturup kahvelerini yudumlamaya başlamışlardı. Yol boyunca ikiliden de ses çıkmamasına karşın banka oturdukları gibi hararetli bir konuşmaya girmişlerdi. Ellerindeki kahveleri soğutmadan hızlı hızlı içiyor, içleri ısınmışken bedenlerini de birbirlerine sokularak ısıtıyorlardı. Atıştırmalıklarını da arada ağızlarına atıyorlardı ancak ettikleri sohbetin akıcılığı unutturuyordu yemeği.

Kahveleri bitene kadar ettikleri sohbet sanki bardağın dibini görmesiyle eş zamanlı sonlandığında Mark neredeyse kalktığından beri düşündüğü konuyu açmak istedi.

"Beni gerçekten de seviyor musun Jaehyun?"

Jaehyun aldığı soruya kaşlarını çatmadan edememişti.

"Neden böyle bir soru soruyorsun?"

"Ben...Taeyong kadar güçlü değilim. Biliyorsun."

Mark'ın ne demek istediğini anlayan Jaehyun çattığı kaşlarını yumuşattı ve gözlerini göle çevirdi. Aldattığının farkındaydı ve Mark kendsinin de aldatılmasından korkuyordu, kesinlikle hak veriyordu ona da. Bir başkasına yapan kendisine de yapar diye düşünüyordu ve dediği gibi Mark ne kadar güçlü olsa da Jaehyun konusunda porselen bir bebeğe dönüyordu adeta. En ufak hareketinde paramparça olabilecek bir bebek.

Elini sıkıca kavradı ve gözlerinin en içine bakarak dudaklarını araladı.

"Seni gerçekten çok seviyorum Mark."

Daha fazla bir şey gelmezdi elinden. Aldatmazdı Mark'ı gerçekten çok seviyordu ancak buna sözleriyle inandırmak zor olurdu. Hisleriyle anlatacaktı, aldatamayacak kadar aşıktı.

"Tuttuğun ellerimin soğumasına izin verme."
Mark son sözlerini de söyledikten sonra oturduğu bankta biraz daha kaymış, kafasını Jaehyun'un omuzlarına yaslamıştı. Ellerini kavrayan ellerin verdiği güvenle gözlerini kapatmıştı.

Ellerini ısıtmak için her zaman Jaehyun'a ihtiyaç duyacaktı, onsuz donardı.


...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
No Talk Between Us | JaeMarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin