2

301 24 26
                                    






Odanın sessizliğini bozan, dışarıdan gelen çekirgelerin ve yaprakların sesleriydi. Derin bir iç çeken beden, çıkardığı montunu dolaba yerleştirdi, Hyung'una ait olan ceketin tam yanına. Soğuk kış rüzgarından kaçıp birlikte vardıkları bu dört duvar arasında çoktan farklı yönlere dağılmışlardı ikisi de. Jaehyun yatağına ilerleyip komodinine bıraktığı kitabını parmakları arasına aldığı sırada Mark, üzerindeki kıyafetlerden kurtulup hızla pijamalarına bürünmüştü. Üzerindeki bol ve rahat pijamalarının verdiği rahatlıkla Jaehyun'un yanına ilerledi, yatağa bıraktı kendini. Gözlerini yanındaki, kitabı dizlerine sabitlemiş ve güzel elleriyle sayfaları okşar şekilde kitap okuyan bedene çevirdi.

Dizlerini kırmış, kitabı ise kırdığı dizlerine sabitlemiş ve dakikada bir sayfaları çeviriyordu o muazzam elleri. dalıp gitmişti kitabın içinde çoktan ve bu durumda onu rahat bırakması gerekirken, kendini ortamın verdiği mayhoşluğa bırakmayı tercih etmişti çoktan Mark.

Yan bir şekilde yattığı yatakta yanında oturur vaziyette olan bedene yaklaştı bir cesaretle, ardından bir eliyle, kitaptan ayrılmayan gözlerin kendisine bakmasını ister gibi bir hisle, kitabı dizine sabitlediği kola dokundurdu. İlk önce parmak uçları hissetti bileği ve dirseği arasında yeni yeni oluşmaya başlayan kaslarını sonra da ufak ufak tüm avcunu bu hisle tanıştırdı. Biraz yukarıya kaydırdı sonra elini, avcunu pürüzsüz koldan ayırmamaya özen göstererek. Hafif hareketleri bu sefer bileğine odaklandı. Kavradı parmakları hafif kalın bileği kendisinden habersiz. Jaehyun'un kitaba odaklanan gözlerine çıkarttı gözlerini. Jaehyun'un fark edip etmediğinden emin değildi ince hareketlerini sanki. çok naif dokunuyordu Mark'ın parmakları, biraz ilgi istiyordu sadece teni.

Yattığı yerden hafif doğrulup fark etmeden karşı karşıya kaldığı bedenin kulağına ulaştı. Huzurla harmanlanmış kalın sesiyle fısıldadı yakından bakılmadığı sürece fark edilemeyecek kadar ince olan küpelerine karşın.

"Jaehyun."

Daldığı kitabın(?) etkisinden titreyerek ayrıldıktan sonra yüzünü, kaşlarını merakla kaldırmış şekilde, Mark'a çevirdiğinde birden ve beklenmedik bir hızla gözlerine değen gözler karşısında içi titremiş gibiydi; sert bakıyordu Jaehyun. Sinir dolu değildi sadece sertti. Her yıl ocak ayının ortalarında çıkan fırtına gibi savuruyor, yerleri göklere karıştırıyordu, sıkıyordu bakışlarının sertliği boğazını. Gözlerinden karşısındaki bedenin gözlerine akan fırtınanın soğukluğu vücudunu tir tir titretirken, Mark nefesi ile ısınmaya çalışan bir çocuktu o fırtınada. avuçlarını birbirine yaslamış, ısınmaya çalışıyordu ama çıplaktı işte onun karşısında. O fırtınanın karşısındaki çıplaklığı tek kelime etmesini engelliyordu sanki, zihninde dönen kelimelerin birbirini düzgünce bulup muazzam cümleler kurmasına tezat.

suskunluğunun ve fırtınada donmakta olan bedeninin girdiği bilmemkaçıncı dakikada nefesiyle ısıtmaya çalıştığı elleri alev aldı. Jaehyun'un fırtınası kendisinin fırtınası oldu ve Mark ellerindeki yangınla bakışırken fırtınanın dindiğini ve kar tanelerinin birer peri gibi yere ulaştıklarını yeni fark etti.

Gözleri arasındaki o fırtınaların dinmesini, ellerinin yangınının harlanmasını beklemiyordu. Dudaklarının üzerinde dudaklar hissetmeyi beklemediği gibi. Beklentisizliğiyle boğuştuğu saniyelerde dudaklarında hakimiyet kuran dudakların sebebini hala anlamamıştı ancak bir şimşek gibi hızla nasıl bir durumda olduğunu kavraması da uzun sürmedi. Öpüşünü gittikçe sertleştirirken, Mark gözlerini sıkı sıkı kapatmış, anın getirdiği hazla sarmalanmıştı. Hissettiği dudaklardan diline akan tatla birlikte gerçeklik vurdu damağına sanki. Girdiği transın sonlanması ve kendine gelişinin sarsıntısıyla verdiği ilk tepki dudaklarını biraz daha aralamak, dilini dudaklarına emanet etmek ve ona nasıl vahşice sahip olduğunu hissetmek oldu. Dudaklarının üzerindeki etkisi, onları hareket ettirememesine sebebiyet veriyordu ve nefeslerinin tıkandığı boğazı içten gelen küçük bir inleme sayesinde kurtuluyordu oradaki tutsaklığından.

Ne yaptıklarını ve nerede, kiminle olduklarını unuttukları dakikalarda; dudaklarının ayrılması ve arasındaki ince köprünün uzadığını ve yapışkan sıvının iki dudağın altında damla oluşturduğunu fark etmek, onları gerçekliğe döndürmüş gibi ayrıldı bedenleri. Birbirinlerinden uzağa kaçtıkları küçük yatak yine birleştirdi sonunda onları. Sırtını yatağa yatırmak yerine ellerinin yaslı olduğu göğse dayamak daha hoş gözüktü o an Mark'a. Son kalan cesaret kırıntılarını gözlerinde kaybetmek istemediğinden, hızla arkasını döndü ve daha ona yabancı olan bir adamla yaptığı şeyin utancıyla birlikte de olsa sırtını göğsüne yasladı Jaehyun'un.

Birkaç dakikalık bekleyişin cesaretini söndürdüğünü hissettiğinde, beline dolanan kolu ve taptığı ellerin karnının üzerinde konumlanması onu gerçekliğe bağladı. İki bacağının arasına yılan edasıyla sokulan bacağı ise birkaç dakika önce onun dudaklarından kendisine akan fırtınanın ortasındaki yanan ellerini küle çevirdi.

Bu gece Jaehyun'a ait olan taptığı eller için içindeki fırtınada ellerini kül etmişti. Sevdiği ve zamanla seveceği her bir özelliğinde yapacağı gibi önce ellerini feda etti Mark ki zira elleri ellerine kurban olmak için can atıyor gibiydi, bir sevinçle yandılar.

...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
No Talk Between Us | JaeMarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin