17

149 14 20
                                    






Her şey yeniden başlamıştı.

Dersliğinden ayrılmış ve dolabına ilerleyen Mark'ın peşinden koşan Jaehyun ile güne başlamıştı. Kalktığında boş yatakla karşılaşması bir tık üzse bile tüm ders aralarında peşinden ayrılmayan Jaehyun kahkaha atma isteği uyandırıyordu. Pek taviz vermek istemeyen iç sesini dinlemeden her yaptığı harekete istemsiz bir tebessüm bırakıyor, kendisini düşünmesi umutlarını yeşertmeye yetiyordu.

Dolabının kapağını açıp kitaplarını bıraktığında göz ucuyla yanındaki dolaplara yaslanmış kendisini parlak gözlerle izleyen bedene baktı. Zaten kendisine bakan gözlere denk geldiğinde hıxla kaçırdı gözlerini Mark. Jaehyun ise bu hareketine kıkırdamakla yetindi ve utanmadan izlemeye devam etti kitaplarıyla uğraşan bedeni.

Tabii tüm bu hallerini şaşkınlıkla izleyen arkadaş gruplarının farkındaydı Mark. Jungwoo ve Lucas ile son gelişmeleri konuşmamıştı ancak her dakika kendisini arayan meraklı arkadaşı Donghyuck her şeyi biliyordu. Geri kalanlar ise sadece şaşkınlardı. Birkaç hafta önce yumruk yumruğa kavga eden iki bedenin -daha çok Jaehyun dayak yemişti- şimdi ayrılmayan ikiliye dönüşmeleri -Jaehyun Mark'ın peşini bırakmıyordu- şaşırtıcıydı gerçektende.

Mark sonraki dersine girmek üzere gerekli olan kitaplarını aldı ve on dakikalık aralarının kalan süresini kafeteryada kahve içerek geçirmek üzere koridorda ilerledi. Jaehyun da elbette peşinden geliyordu ve Mark ile kahve içebilecek olduğunun farkındalığı sarhoş etmişti çoktan onu.

Mark'ın bir masaya oturmasını bekledikten sonra kahveleri almak için önden gitmiş, onun ayaklanmasına izin bile vermemişti. Mark da işine geldiği için tek bir laf dahi etmeden kahvesinin önüne koyulmasını bekliyordu. Yan tarafındaki sandalyenin çekilmesiyle Jaehyun'un bu kadar hızlı gelmiş olamayacağını düşünerek merakla baktı kimin oturduğuna. Yakın arkadaşı Donghyuck'u görmesiyle yüzünde bir gülümseme olmuş ve ders yoğunluğundan pel görüşemediği arkadaşına kısa bir sarılma vermişti. Ayrıldıklarında karşılarındaki sandalye de çekilmiş ve Jaehyun somurtan ifadesiyle oturmuştu. Elindeki sütlü ve şekersiz kahveyi Mark'a uzattı ve kendi elindeki sıcak kahveden bir yudum aldı. Gözlerini Donghyuck'un üzerinden çekmiyor olması Mark'ın gözünden kaçmamıştı elbette. Yakın arkadaşına atılan keskin bakışlara kahkaha atma isteği uyandırıyordu. Yüzündeki gülümsemeyi kafasını eğerek saklamaya çalıştığı sırada onun yapmaya çekindiğini Donghyuck yapmış, gür kahkahasıyla kafeteryayı inletmişti adeta. Mark da onun gülüşüne daha fazla dayanamayıp zor tuttuğu kahkahasını serbest bırakmıştı. Jaehyun'un her geçen saniye asılan suratı gülmesini durdurmasına engel oluyordu. Onların kahkahalarına dayanamayan Jaehyun da onlara katıldığında kantini inleten gülüşler diğerlerinin kulağına da ulaşmıştı.

Bir kere bile ayrı göremediği Jungwoo ve Lucas ikilisinin kendisine doğru geldiğini gören Mark huzur ve memnuniyetle dolmuşken ikilinin arkasından çıkan diğer bedenlerle yüzü asılmadan edememişti.

Jisung ve Jaemin'in hiçbir şey olmamış gibi yanlarına geliyor olması ister istemez moralini bozmuştu ve Jaehyun da Mark'ın bozulan moralini fark edebiliyordu. Daha yanlarına varmadan kolundan tutulduğu gibi kaldırılan Mark, neyr uğradığını şaşırmıştı. Jaehyun'un çekiştirmelerini takip etmekten başka şansı yokmuş gibi kendini bıraktığında diğer kolundan tutulmasıyla olduğu yerde kaldı.

Jisung'un kendisini tutan eline kısa bir bakış atmış ve kötü gününde yanında olmayan öz kuzenine tiksinti ile göz gezdirmişti. Jisung ise dudaklarını araladığında tek bir laf dahi etmesine izin vermeden kolunu kendisine çekmiş, acımadan konuşmaya başlamıştı.

"Bir daha benimle konuşmayı deneme bile, Park Jisung."

Ettiği üç kelime tokat gibi çarpmıştı sanki kuzeninin suratına. Adımları bu sefer o yönlendirdi, Jaehyun'u kafeteryadan çıkarttı. Hızlı adımlarını yavaşlatıp okulun arkasına ulaşana kadar derin nefesler aldı, kendisini sakinleştirmeyr çalıştı Mark. Jisung'a çok kırgındı ve affetmeyi düşünmüyordu artık. Kimsenin onunla konuşmasını dahi istemiyordu bir yani. Artık Jaehyun'a sahip olduğunu iliklerine kadar hissediyorken kimseye ihtiyacı yokmuş gibiydi.

"Hak etmiyor."

Okul duvarına yasladığı sırtını biraz daha kaydırdı ve omuzlarını düşürdü. Derin bir nefes çekmek bu trmiz hacada iyi gelmişti.

"Neyi hak etmiyor?"

"Senin kalbinde yer kaplamayı."

Jaehyun'un cevabıyla şaşırmış, alayla kaşlarını kaldırmıştı. Kirpiklerinin altında baktı sırtını duvara verdiği için kendisinden çok daha uzun kalan bedene.

"Sen hak ettiğini düşünüyor musun?"

Cümleleri ok gibi saplanmıştı Jaehyun'a. Normalde bu lafın üzerine pek bir şey diyemez, ağzından tek kelime çıkmazdı ancak artık oyun istemediğini söylemişti. İçinde tutmadı o da.

"Düşünmüyorum. Ancak zaten oraya taht kurmuşken benim düşüncelerimin pek bir önemi kalmıyor. Değil mi Mark Lee?"

Yüzündeki sırıtışla kendisinden kısa olan bedenin üzerine eğildi ve duvara yasladığı iki kolu arasına hapsetti. Mark'ın yüzünde bu cevabı beğendiğine dair bir ifade oluştuğunda içindeki tahatlamayı asla tarif edemezdi. Sinsi gülüşü gerçek bir tebessüme döndüğü anda gerilmiş ancak kapalı duran dudaklar üzerine kondurulan kuru öpücükle feleği şaştı kaldı. Tebessümü silinip de ciddi bir yüz ifadesine büründüğünde Mark'ın gözlerinin en içini gözledi gözleri. Sevgiyle bakıyor gibi parıl parıldı Jaehyun'un gözleri şimdi.

"Tahtına sahip çık küçük prens."
Mark'dan duyduğu cümle ise son kalan sabrını taşırmıştı. Dudaklarını kuru ve soğuk dudaklar üzerine kapattığında bir adım daha yaklaştı duvara yaslı bedene. Doğrulan Mark ile daha rahat bir pozisyon yakaladı ve kuru dudakları ıdlatmaya başladı. Kısa ve ıslak hareketlerle kavradığı alt dudağı birkaç saniye sonra bırakıp bu sefer de üstü dudağına ilerlediğinde aldığı karşılıkla karnı kasılıyordu. Narin öpücük şehvet, arzu gibi kirli duyguları barındırmıyordu, saftı. Mark'ın yumuşaklığına ayak uydurup sanki kendi sevgisini de hissettimek ister gibi konduruyordu öpücüklerini. Nefes nefese kalınmayacak kadar yumuşak ve yavaş öpücük oldukça uzun sürmüştü. Sadece dudakları değil, elleri de birbirlerinin bedenlerine temas etmeden duramamıştı elbette. Mark bir elini Jaehyun'un sırtında gezdirirken Jaehyun, iki elini de ince bele sarmış hafif hafif okşuyordu. Mayışan ve youün duyguyla aklı şaşa Mark, daha fazla dayanamadı ve çoktan kaçırdığı dersini umursamadan -kitaplarını bile kafeteryada bırakmıştı- Jaehyun'un kulağına fısıldadı kadife sesiyle.

"Odamıza gidelim Jaehyun."



...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
No Talk Between Us | JaeMarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin