14

139 12 47
                                    





"Selam!"

Yanından gelen yüksek sesle birlikte sıçramıştı. Dolabının kapağını kapattıktan sonra korkmasına sebep olan bedene dönmüş, gözlerini devirmişti.

"Selam Hyuck."

Sesi düzdü. Donghyuck'un enerjisinin gramı kendisinde yokken sesini neşeli tutamıyordu. Sabahtan beri başına gelen aksilikler ve havanın eksi derecelerde olması tüm enerjisini çekmişti.

"Çıkışta işin var mı? Bana geçelim, film falan izleriz."

"Olur."

Soğuk yurt odasındansa Donghyuck'un tek kişilik ve sıcak dairesi mükemmeldi.

"Son bir dersim var. Senin?"

"Benim bitti ama kafeteryada beklerim seni, sorun değil."

Donghyuck gülümsedikten sonra veda etmiş ve dersine girmişti.

Elindeki şekersiz ve sütlü kahvesiyle kafeteryanın koltuklarında oturuyor, kaçırdığı ders notlarını defterine geçiriyordu. Bir süre yazı yazdıktan sonra ağrıyan elini ovuşturmaya başladığı sırada karşısında kendisine doğru gelen bedeni gördü. Elindeki kahveyi masaya bıraktıktan sonra karşısına yerleşen bedenle derin bir iç çekti. Bir şey demeden yazmaya devam etmeye başladı ancak üzerinde hissettiği bakışlar rahatsız hissettiriyordu. Yazmaya devam ediyor ancak hiçbir şey anlamıyordu, sürekli hata yapıp silmekten yorulduğunda elindeki kalemi sertçe masaya bıraktı. Sinirle gözlerini kaldırdığında kendisine gülümseyerek bakan Jaehyun ile diyeceklerini unuttu. Parlak gülümseme kafasını karıştırıyor, başını döndürüyordu. Bir de bu gülümseme kendisine karşı olunca kalbi teklemişti çoktan.

Bıraktığı kalemini ve defterleri çantasına koydu, kendine doğru gelen Donghyuck'a ilerlemek için ayaklandı. Tam geçip gidecekken kolunu kavrayan Jaehyun ile olduğu yerde durdu.

"Ben... birlikte döneriz diye düşünmüştüm."

Naif sesi Mark'ın kulaklarına dolduğunda içi sızladı. Böylesine sakin bir sesle sormuş olması reddetmesini engelliyorken nasıl söyleyebilirdi Hyuck'a söz verdiğini.

İçindeki savaşı dışarı yansıtmamaya dikkat ederek döndü kendisine istekle bakan gözlere. Reddetmek zorundaydı. Kabul ederse içindeki öküz büyüyecekti, biliyordu.

"Planım var." Kolunu tutan elden hızla kurtulduktan sonra yanına gelen Donghyuck'un omzuna kolunu attı. İkilinin konuşmasına izin vermeden geldiği gibi geri götürdü Donghyuck'u. Donghyuck da ayak uydurmuş, tek kelime etmeden omzundaki kola elini atmıştı.

"Kudursun piç." Donghyuck'un lafıyla birlikte Mark kapısına ulaştıkları kafeteryaya sesli bir kahkaha atmıştı. Jaehyun'un onu duyabilecek olma ihtimalini düşünmemişti.

Masada bırakılmış yarım kahvelere küçük bir bakış attı Jaehyun. Kapıdan çıkan bedenlerin kahkahalarını duymak kalbine iyi gelmemişti. Bir kere bile duyma şerefine erişemediği kahkaha ne güzel de dökülüyordu Mark'ın dudaklarından. İlk defa böylesine şen böylesine gür çıkmıştı Mark'ın sesi gülerken. Jaehyun kendisine lanetler etmeye başladı bu gülüşün sebebi olamadığı için. Hiçbir zaman da olamayacakmış gibi bir his kalbini kapladığında kalktığı sandalyeye tekrar bıraktı kendini.
Soğumuş kahvelere daldı gözleri.

...

Eve girdiklerinde ikili kendilerini koltuklara atmış, Donghyuck telefonuyla uğraşırken Mark izlemek için film seçiyordu. Tam güzel bir film bulduğu sırada yanında oturan Donghyuck'un hareketlenmesi ve telefonuna şaşkın bir şekilde bakıyor olması dikkatini çekmişti. Neye baktığını görmek için telefona eğildiğinde Hyuck hızla ekranı karartmış ve Mark'a dönmüştü.

No Talk Between Us | JaeMarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin