11

141 16 41
                                    






Donghyuck'un evinden ayrılmış, Jungwoo ve Lucas ile bir süredir paylaştığı eve doğru adımlıyordu. Oldukça uzak olan eve gecenin bir yarısı yürümek elbette akıl karı değildi ancak Mark, kulağındaki kulaklıklarından gelen hafif müzik ve üzerindeki kalın hırkası ile ile gerekirse tüm akşam yürüyebilirmiş gibi hissediyordu. Elleri üşüyordu, Jungwoo'nun verdiği ısıtıcı yastıkları Donghyuck'un evinde unutmuştu ve cebine gömdüğü parmaklarının uçları hissizleşmeye başlamıştı çoktan. Verdiği derin nefes buhar olarak ağzından çıktığında bir süre olduğu yerde durdu. Ayakları ağrıyordu ancak durmak istemiyordu. Gözlerini gökyüzüne kaldırdı. Burnunun ucuna düşen küçük kar tanesi ile kısık bir küfür savurdu. Küfür etmeyen Mark son bir haftadır ağzından düşürmüyordu kötü lafları.

Adımlarına devam etmek için gözlerini yola çevirdi ancak kıpırdayamadı. Sokak lambasının altında gördüğü bedenle dünyası şaştı. İnce ceketi ve şapkası, üzerindeki pijamaları ile karşısındaydı. Gerçekti.

Gözleri birleşti Jaehyun'la.

Ne kaçırabildi gözlerini ne de yoluna devam edebildi yoluna. Durup yeni yağmaya başlayan karın altında birbirlerine bakıyorlardı.

İlk hareketlenen Jaehyun oldu. Lambanın yanından ayrıldı ve Mark'a doğru adımladı. Mark da ellerini ceplerinden çıkarttı istem dışı. Sanki elini tutsa ve 'gidiyoruz' dese itiraz etmeyecek gibiydi. Onu gmrdüğü için gözlerinin en içi parlıyordu. Hiçbir şeyin önemi kalmamıştı işte. Ne onu görmemek için okuldan koşarak ayrılmasının ne sevgilisinin ne de onu incitmiş olmanın verdiği üzüntü, pişmanlığın... Önemi yoktu, unutmuştu. Sadece kendisi ve Jaehyun vardı Mark için.

Jaehyun ise düşüyordu. Gözlerini ayıramadığı bedenin yanına ilerlerken koşmak istiyor gibi hissediyordu. Tam karşısında durduğunda ayaklarının uçları birbirine değiyordu. Önce uzun uzun inceledi yaklaşık on gündür görmediği bedeni. Özlemedi dese kesinlikle yalan olurdu çünkü ellerine uzanan ellerinin titrediğini herkes görebilirdi.

Önce sıcak parmak uçlarını soğuktan hissizleşmiş parmaklarda dolaştırdı. Sonra daha fazla soğuğa maruz kalmasınlar diye hafifçe kavradı bedenin iki yanında sallanan elleri. Soğuğundan kendi parmakları bile üşümüşken nasıl dayandığını anlamıyordu Jaehyun. Ellerine o kadar fazla odaklanmıştı ki tam onu bu soğukta dışarda bulduğu için azarlayacağı zaman kafasını kaldırdığında gözleri birleşti ve donakaldı. Gözünden sicim gibi yaşlar süzülen Mark tepkisiz bir şekilde yüzüne bakıyordu. Nehir gibi hızla akmasa gözyaşları, hiçbir sıkıntısı yok diyecekti ancak şimdi o gözyaşları öylesine acı akıyordu ki ruhu parçalandı.

Önceden anlatmalıydı her şeyi. Şimdi karşısında gözlerinden tek bir duygu akmadan ağlayan bedeni ne kırdığını anladığında çok geç olduğunu da anlamışken hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini biliyordu. Duygularını hor görmüş, önemsememiş, görmezden gelmiş, aldatmış ve ağlatmıştı. Çok kez kırmıştı ve düzeltmek için bir yarabandı yetmeyecekti, bunu da biliyordu. Bir yerden başlamalı diye düşündü. Artık bir yerden başlamalı, kırgınlıkları halını altına süpürmeli, yok etmeliydi.

"Mark."
Sesi titremişti. Böylesine duygusuz bakışlar altında elleri, sesi değil her bir hücresi titrese yeriydi.

"Mark, ben-"

Konuşamadı.
Yağan karın altında, gecenin karanlığında elleri birbirlerine kenetliyken konuşmak yerine dudaklarına yapıştı.

Soğuk dudakların üzerine bıraktığı ıslak öpücüğü diğerleri takip etti. Küçük, uzun ve ıslak öpücükler bıraktı sadece. Mark'ın gözyaşları durmuştu, karşılık vermiyordu öpücüklere. Sanki Jaehyun'un kırgınlıklarını öpücükleriyle iyileştirmesine izin veriyordu.

Gerçekliğe döndüğünde Jaehyun dudaklarını ayırmıştı. Mark sevgilisi olan Jaehyun'la 3. Kez öpüşmüştü. Kalbi ağrıyordu ama artık alışmıştı. Jaehyun'un ona bıraktığı her şeye alışmıştı, alışıyordu zamanla.

"Mark..."

Sesi yumuşaktı. Korkuyordu incitmekten sanki hiç yapmamış gibi.

"Hadi odamıza gidelim."

Ellerinden birini ayırdı, diğerini sıkıca tutup yürümeye başladı. Birkaç adım atamadan Mark donup kaldı. Jaehyun onun üzerindeki gözlerini kaldırdı, Mark'ın donmasına sebep olan şeye bakışlarını takip ederek ulaştı gözleri. Mark gibi o da dondu kaldı ve tuttuğu el gibi kendi elleri de buz kesti.

Taeyong sol gözünden akan tek damla yaş ile ikisine bakıyordu sokak lambasının, yağan karın altında.


...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
No Talk Between Us | JaeMarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin