14. BÖLÜM

134 17 7
                                    

-14-

Ordu'nun yağmurlu havasına ayak bastığında taksiye parayı ödeyip ilerledi. Fidangör caddesinde ilerlerken elinde ki bulabildiği kadar olan Yiğit'in adresine baktı.

Yolda durdurduğu adama adresi gösterdi.

"Devlet Hastanesinin yukarısında bir yayınevi var kızım oraya ilerle." Dedi yaşlı adam Gizem'e tarif ederek. Yukarıda bir yerdeydi.

Tekrar taksiye binip adamın dediği yeri söyleyerek hastanenin yukarısına ilerledi. Yayınevinin olduğu binayı gördüğünde taksiciye parayı uzatıp indi. Artık bu işe bir son vermeli ve bu düğümü çözmeliydi.

Yayınevi binasına giriş yaptığında ağır bir kağıt kokusu sardı burnunu. Yüzünü buruşturarak merdivenleri çıktı. Siyah demir kapıyı açıp içeri girdiğinde makine sesleriyle başı dönmeye başladı. Görüş alanına giren adam koşarak Gizem'n yanına gelip tuttu.

"Bayan, iyi misiniz?" Dedi kadını tutarak. Gizem sesten dolayı cevap veremediğinden başını sallamakla yetindi. Adam makinaların çalıştırdığı düğmeye basıp durdurdu. Gizem sesin gittiğini anladığında kapalı gözlerini açmaya çalıştı.

Karşısında ona bakan yeşil gözler o kadar tanıdık hissine kaptırmıştı ki Gizem'i.

"Bayan, burada ne arıyordunuz?" Dedi adan kadına bakarak. Koltuğa oturup kendine gelmeye çalıştı Gizem. Kendisine sorar bakışlar atan adama baktı. Alt duďağını içe bükerek ısırdı.

"Ben birine bakmaya geldim" dedi Gizem kendini zorla toparlarken. Adam ona baktı. Kadını tanır gibiydi. Mavi gözleri ona birini anımsatıyordu.

"Kimi?" Dedi Yiğit Gizem'e bakarak. Gizem adamın gözlerine baktığında tekrar kaçırdı bakışlarını.

"Yiğit. Yiğit Kutay" Dedi Gizem adamın gözlerine bakarak. Yiğit kaşlarını çatarak baktı kadına.

"Beni neden arıyorsunuz?" Dedi kadının gözlerine bakıp. O maviliklerde birşey arıyordu fakat bulamıyordu. Gizem karşısında ki çocukluk aşkına baktı. Hatırlamaya çalıştı. Geçmişi hatırlayamasa bile hissediyordu. Oydu. Yiğitti.

Fakat Yiğit hatırlamamıştı. Kadına yabancı olarak bakıyordu. Gizem gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Buraya gelerek yanlış yapmıştı. Onu hatırlayamadı Yiğit. Belki ölü olarak bildiği içindi? İrem'e sessizce bir küfür savurdu. Hayatını mahvetmişti.

Yiğit kadının kırgınlıkla bakan gözlerine kaşlarını çatarak baktı. Yüzü hüzünle dolmuştu genç kadının. İlk defa üzülmüştü.

"Adınız nedir?" Dedi Yiğit sessizliğe son vermek isteyerek. Gizem Yigit'in gözlerine baktı. Hatırlatmalı mıydı kendini? Sevgilisi olabilirdi.

"G-gizem." Dedi gerçek ismini söylemeyerek. Masal ölmüştü sonuçta. Yiğit kadının hayal kırıklığıyla dolu gözlerine baktı. Hala bu bakışlara anlam veremiyordu.

"Gizem hanım, beni neden arıyorsunuz?" Dedi Yiğit tok sesi matbaa kokusunun arasında dağılırken. Gizem ellerini önünde buluşturdu.

"Ben..dergi çıkartmak istiyorum" dedi Gizem yalanını ortaya atarak. Buraya kadar bir hiç için geldiğine pişman olmuştu. Hemen burdan gitmek istiyordu. Yiğit alt dudağını içe kıvırdı.

"Evet..." Devam et bakışı attı Yiğit. Kadın hala durgun bir şekilde bakıyordu Yiğit'e. Birşeyler vardı ya, neyse.

"Şey..." daha fazla konuşmak istememişti Gizem. "Ben sonra gelmek istiyorum. Detayları ile konuşmamız daha yararlı olacaktır." Diye ekledi ciddiyetini öne koyup. Yiğit başıyla onaylamakla yetinmişti.

Gizem teşekkür ederek ayrıldı. Merdivenleri savsak adımlarla inerken buraya geldiğine lanetler yağdırdı. Cebinde titreyen, susmayan telefonunu çıkarttı. Kenan aramıştı. Ayrıca mesaj da atmıştı. Bir tanesini açıp baktı.

Kimden: Kenan
Nerdesin? Telefona cevap ver.

Umursamayarak telefonu cebine geri sıkıştırdı. Kapıdan çıkışını izleyen Yiğit'e baktı. Sarı saçlarını düzeltti Yiğit. Asfalt yolda tek başına yürüyen kadına baktı. Yalnız görünüyordu. Ayrıca üzgün.

Buraya dergi için gelmediğini anlamış fakat üstüne gitmek istememişti. Kadının gözleri hayal kırıklığıyla doluydu. Onu tanıyor hissine kapılmıştı. Aslında onu Masal'a benzetmişti. Mavi gözleri...

Tek farkı saç rengiydi. Masal Kumraldı. Kıvrımlı kirpikleri, düz minik burnu ve dolgun dudakları vardı. Onun masalıydı. Gerçek anlamda Masal'ı.

İlk aşkını kaybedeli nerdeyse 2,5 sene oluyordu. Masalı o geceden sonra görmemişti. Bütün gün beraberlerken gece ölü haberi gelmişti. O günü dün gibi hatırlıyordu Yiğit. O hissi şimdi bile hissediyordu. Ceseti bulunamadığı için içi boş bir mezarı vardı. Nehirde kaybolduğu söyleniyordu. 15 yıllık aşkını bir nehir almıştı. Sudan nefret ederdi Yiğit. Ama korkmazdı.

Eğer bir gün ölürse, boğularak ölmek isterdi. Ruhları bir olsun isterdi. Çok sevmişti Yiğit Masalı. Kendini o günden sonra zor toparlamıştı. Ölenle ölünmüyordu belki fakat kalbi yoktu. Masal kalbini de alıp gitmişti. İzinsiz.

Düşüncelerinden sıyrılarak görünüşü kaybolan kadına bakmaya devam etti. Kadın Masal'a ne kadar da benziyordu. Eminim güldüğünde de Masal kadar mükemmel oluyordu.

Gizem havaalanından indiğinde morali yok derece azdı. İlk defa üzülmüştü. Hissediyordu aslında duygularını fakat yoğun yaşayamıyordu. Fakat bugün ilk defa üzüntüyü içine kadar işlemiş hissetti. Yiğit'i net olarak hatırlamıştı. Kirli sakalını, yeşil gözlerini, beraber uyumalarını hatırlıyordu.

Havaalanının çıkışına ilerlediğinde Kenan'ı gördü. Adam hızlı adımlarla kadının yanına geldi. Kenan ne olduğunu bilmiyordu fakat kapıdan çıkarken Gizem'in bakışını da unutamıyordu. Gizemin yanına ilerleyip mutsuz suratını inceledi. Acaba şuan bu üzüntüden haberi var mıydı?

"Gize-"

"Eve gidelim" Dedi Gizem yorgun çıkan sesiyle. Kenan korkmuştu. Gizem'in yorgun sesi birşeyler olduğunu belli ediyordu. Ve korkuyordu.

"Tamam güzelim" Dedi Gizemi kendine çekerek. Gizem yutkundu. Herşeyden nefret etmeye başlamıştı bir anda. Her şeyden soğumuştu. Yanında ki adamdan da.

"Lütfen...hemen gidelim" Gizem ağlamak istiyordu. Sadece yılların biriktirdiği nefreti kusmak istiyordu. Büyük bir oyunun içinde ki en büyük yanlıştı kendisi.

Kenan yanında ki ruhsuz bedene baktı. Herşeyden boşvermiş bakışlar atan Gizem onu endişelendiriyordu. Hemen kadını arabaya bindirip kendisi de sürücü koltuğuna oturdu.

Yolculuk boyu hiç konuşmadan şarkı eşliğinde gitmişlerdi. Gizem bu sayede yorgunluğunu uyuyarak atmıştı. Kenan ise arada Gizem'in kusursuz yüzünü incelemişti.

Eve girdiklerinde Gizem üzerindekileri çıkarıp kendini Kenan'ın yatağına attı. Kenan üzerinde ki ceketi çıkarıp kadının yanına kıvrıldı. Kadın yatakta ona dönerek iyice sokuldu. Başını göğsüne yasladı. Cenin pozisyonu alıp ellerini adamın karın bölgesinde birleştirerek gözlerini kapattı.

Uyuyup dinlenmesine ihtiyacı vardı. Herşeyi düşünüp tartması gerekiyordu. İrem'e ayrı hesap soracaktı. Hayatını mahveden kızla konuşacaktı.

Kenan kollarının arasında derin uykuya dalmış kadına baktı. Dıştan ne kadar güçlü, yenilmez bir kadın gibi gözükse de bir o kadar da kırılgandı. Bugün gözlerinde gördüğü hayal kırıklığı, hüznü hatırladı. Ne olmuştu Ordu'da? Gizem'i ilk defa bu kadar yorgun, üzgün görmüştü.

Merhaba, kısalık için üzgünüm. Vote ve yorum artsa birazcık. Kurgu için beynim durmuş gibi yeni bölüm günü belli değil o yüzden.  Neyse iyi geceler. :*

Multi: Yiğit

GİZEM #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin