10. BÖLÜM

162 21 6
                                    


-10-

"Hazırım!" İrem bağırarak salona ilerlerken yüzünü buruşturmuş Gizem'e baktı. Yüksek sesli konuştuğunu anlamıştı. Alt dudağını dişlediğinde Gizem beyaz montunu alıp kapıya ilerledi.

Yüksek ses onu fazlasıyla rahatsız ediyordu. İrem bunun farkındaydı fakat bazen istemsizce sesini yükseltiyordu. Gizem kapıda ayakkabılarını giyerken bekletmek istemeyerek kapıya ilerledi.

Gizem ayakkabılarını giyerken bir yandan da berenin altından sızan saçını eliyle düzeltti.

***

Gizem şarkının sesini kısarak İrem'e baktı.

"Nereye gidiyosun sen?" Dedi yola bakarak. İrem kemerini düzeltti.

"Alperle buluşucaz, şey... reklam için" Dedi kekeleyerek. Alayla sırıttı Gizem. Aptal mı zannediyordu kendisini? Yüzüne baktığında İrem'in kıpkırmızı oluşunu izledi.

"Demek Alperle buluşucaksın" Dedi Gizem alayla. İrem ne düşündüğünü gayet iyi biliyordu.

"Sandığın gibi değil sadece reklam için resimleri gösterecek" İrem durumu toparlamaya çalışırken Gizem kahkaha attı.

"Pekala tamam tamam birşey demiyorum" Gizem sırıtmaya devam ederken İrem sinirle önüne dönüp ellerini önünde birleştirdi.

"Moda evinin oraya bırak." Dedi İrem somurtarak. Gizem yanında kızarıp bozaran İrem'e bakıp alayla güldü.

Gizem Moda evinin olduğu caddeye dönüp Alperin beklediği arabanın önünde durdu. İrem kasılmaya başlamıştı. Arabadan inip Gizemi arkasında bıraktı. Alperin yanına ulaştığında elini sıkıp gülümsedi.

Gizem arabadan Alperle göz göze geldiğinde gülümseyerek selam verdi. Alper de karşılık ona selam verdiğinde İrem Gizeme bakıp gitmesini işaret etti. Gizem dudaklarını birbirine bastırdı. Zaten gidecekti.

***

"Gizem Karayel hala gelmedi mi?" Asistana sorduğum bilmem kaçıncı soruşumda olumsuz yanıtlar almaya devam ediyordum.

"Hayır Kenan bey.  Ben bizzat size söylicem" Dedi asistan bıkkınlıkla. Sinirle nefesimi dışarı verip ellerimi saçlarımdan geçirdim.

Sinirle odama ilerleyip kapıyı sertce kapattım. Neden gelmemişti? Dün bir sorun olmamıştı oysaki. Neden yoktu? Randevu saati çoktan geçmişti. Gizem gelmiyordu.

Telefonu elime alıp numarasını tuşladım. Hastane kayıtlarında numarası ve adresi gibi şeyler yazdığı için şanslı olmaydım. Arayıp aramamak arasında gidip gelirken arama tuşuna basarak telefonu kulağıma götürdüm.

Alo?

"Nerdesin sen!" Dedim ne kadar sesimi kontrol altında tutmaya çalışsamda.

Kimsin?

Kalbim parçalara ayrılırken derin bir nefes aldım. Gözlerimi yumup başımı geriye yasladım. Sinir tüm vücudumu esir almıştı.

"Kenan." Dedim dişlerimin arasından tıslayarak.

Ah Kenan? Hangi Kenan? Doğulu mu? Ah pardon sen hangisinin?

"Sarhoş musun sen!" Dedim sinirimi ses tonumla belli ederken.

Ben mi hayır tabikiii

"Barda mısın?" Dedim dişlerimin arasından.

Bilmem barda mıyım?

Ses tonunda ki sarhoşluk küfür etmemi sağladı. Ne yapıyordu orda? Tabiki erkeklerin altındaydı. Beynim uyarı vermeye çalışırken telefonu yüzüne kapatıp ceketimi alarak çıktım. Merve bana garip bakışlarını gönderirken adımlarımı hızlandırarak çıkışa yöneldim.

Kayıp Yer'e geldiğim de arabayı park edip indim. Girişe hızla ilerlerken arabayı kumandayla kilitledim. Kırmızı mavi ışıkların altında gördüğüm siluete gözlerimi kısarak baktım. Müzik sesi kulaklarımı uğulduyordu.

Gizem görüş alanıma girdiğinde öfkeyle yanına ilerledim. Dudakları başka bir adamın dudaklarını esir almıştı. Elimi yumruk yaparak ilerledim. Damarlarımın yerinden fırlamasına az kalmıştı.

Gizem'in karşısında duram adamın ceketini kavrayarak bana bakmasını sağladım. Düşünme gereği duymadan sol gözüne sert bir dabreyle yumruk indirdim. Gizem garip ifadesiyle bana bakarken adamı yerden kaldırıp yüzüne kafa attım.

"Sen kimsin lan!" Adam sol gözünü tutarak bağırırken barmen gelip adamı kaldırdı. Sinirle bakışlarımı Gizem'e çevirdim. Sarhoş yüz tipi ve çatık kaşlarıyla bana bakıyordu.

Bileğini sertçe kavrayıp çıkışa ilerlettim. Korumalar şaşkınca bakmaya devam ederken sorun yok dercesine gözlerimi kapatıp açtım. Gizem savsak adımlarıyla zar zor gelirken bedenini kucaklayıp sırtıma attım.

Arabanın arka kapısını açıp bedenini yatırdım. Düşmemesi için arka koltuğu geriye yatırdım. Halsiz vücuduyla karşımda yatan bedene baktım. Mavi gözleri açılıp kapanıyordu. Aklıma adamla yiyişmeleri geldiğinde dişlerimi sıktım. Bunun hesabını soracaktım.

Arka kapıyı kapatıp şoför koltuğuna ilerledim. İstanbul hafiften kara bürünüyordu. Arabaya binip klimayı açtım. Kemerimi takıp anayola ilerledim. Arabanın içinden yavaş yavaş ısınırken dikiz aynasından Gizem'e baktım.

Toygar Işıklı'nın en sevdiğim şarkısı arabayı doldururken arabayı kenara çekip başımı geriye yasladım.

Yazgım seninle değişecekse
Değiştir sana ait
Geri dönülmez o yollara
İtip mahvetme bizi
Gelmenle sevineceksem
Gel hadi sevindir beni
Ama bana yetmeyecektir o kesin
Savunmasız anlarında
En zor zamanlarında
Güzel yalanlarından güç aldın
Ve düşünmedin sonrasını
Kalbim günahsızdı
Yüklendi tüm suçu öyle yazdı
Yazık olmadı yazık ettin
Sen tarafından bitirildik biz
Kötü bitti hikâyemiz
Yazgın elinde yazıldı
Kaderin bir köşesine
Söz geçmez kadere
Sözünden dönme bana yeter
Aşk bekletmeyi çok sever
Beklerim… Koca ömür benim

Başımı çevirip Gizem'e baktığımda en masum haliyle uyumaya devam ediyordu. Yutkunarak baktım. O dudağını kavrayıp ve bırakmak istemiyordum. Sarı saçı yüzüne düşüyordu.  Hayatımda tanıdığım kadınlar arasında ki en olmazı seviyordum sanırım.

Zaten hayatda öyle değil mi? En imkansızı sevmezmiyiz? En ummadığımız kişileri sevmez miyiz? Gizem tam olarak öyle bir kadındı.

Onun bana aşık olmasını istemek, yeni doğmuş bebeğin konuşmasını istemek gibiydi. O kadar saçma ve imkansız.  Kayıp hayatını aşkla tamamlamak isterdim. Kayıp derin mavisi gözlerinin aşkla bakmasını isterdim.

Okuyanlar bir yıldız butonunu havalandırsa fena olmaz  :) :*

GİZEM #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin