-8-
İzmir'in güneşle buluşan havasına baktım. Yakıcı olmayan fakat serin esen havası vardı. Kenan'a baktığımda elinde dikdörtgen kutuyu taşıyordu. Aslında gelmesi iyi olmuştu. En azından bana yük kalmıyordu.
Üzerimde ki montu çıkardım. Ciddi anlamda ılık bir hava vardı.
"Ee gezmeden gidecek miyiz?" Kenan'a döndüm. Aslında haklıydı fakat gitmemiz gerekiyordu.
"Üzgünüm belki sonra"
"Ha yani tekrar görüşeceğiz?" Kenan'a bakıp gözlerimi kıstım. Nasıl biriydi bu yahu?
"Liseli ergen" Dedim alayla. Elinden kutuyu alıp garaja ilerlemeye başladım. Arkamdan geldiğini hissedebiliyordum.
"Kim ben mi?" Kolumu tuttuğunda kaşlarımı çatarak yüzüne baktım. Bana donuk bir ifadeyle bakmaya devam ediyordu.
"Aslında..."Dedim yüzümü yüzüne yaklaştırarak. "Yakışıklı bir adammışsın" dedim gülümseyerek.
Nane kokulu nefesini cigerlerimin her bir köşesinde tadıyordum. Yutkunarak arkasından baktım. Poposunu sallayarak tek elinde montu kucağında da kutu vardı. Peşinden ilerledim.
Yakışıklı dediği için nerdeyse sevinç dansı yapacaktım.
***
Uçağa yerleştiğimizde kucağından eksik etmeyen kutuya ve mavi gözlere döndüm. Gizem yorgunluğunu esneyerek atarken gözlerini kapatıp başını geriye yasladı. Bu sessizlik beni boğuyordu aslında.
Kusursuz yüz hatalarını inceledim. Boya olduğunu belli eden sarı saçları, mavi gözleri vardı. Kıvrımlı bir burnu ve alt dudağı bol olan bir dudağı vardı.
O dudağı kaç erkek öpmüştür diye düşündüm. Fakat bana neydi ki? Öpmeden daha fazlası vardı. Bu kadın neden sürtük gibi davranıyordu ki? Geceleri barda getiriyordu oysa arkadaşı işine gidip gelen düzenli biriydi.
Hafızasını hatırlayabilme şansı çok yüksekken istemiyordu. Acaba geçmişi onu endişelendiriyor muydu? Acaba sevgilisi var mıydı?
İstanbul'un soğuk havası yüzümüzü yaladı. Kenan peşimde havalanında bıraktığımız arabama ilerledik. Arabanın bagajına kutuyu koyup sürücü koltuğuna ilerledim. Saat 17.33ü gösteriyordu.
Moda evine doğru sürerken Kenan'a baktım. Sessizliği üzerindeydi tekrar.
"Yarın randevum var" Dedim sessizliği bozarak. Kenan daldığı düşüncelerden başını ayırıp bana baktı.
"Evet" dedi donuk ifadesiyle. Ne düşünüyordu acaba?
"Beni iyileştirebilceksin umarım boşuna gelmek istemem" Dedim virajı dönerek. Kenan yarım ağız sırıtıp bana baktı.
"Merak etme eli boş göndermem" Dudaklarım yukarı kıvrılırken sırıttım. Moda evinin önünde durup Kenan'a döndüm.
"Sen burda bekle ben kutuyu verip geliyorum" Dedim arabadan çıkarak. Arka bagaja ilerleyip kapağı açtım. Büyük kutuyu elime alıp bagajı kapattım.
Arabanın yanından geçerek moda evine ilerledim.
Karşımda sağa sola kıvırtarak yürüyen Gizem'e baktım. Beresi tekrar başındaydı. O güzel sarı saçlarını saklıyordu.
Bu kadın ona doğru olabilir miydi? Yanlış yapıyordu aslında. O kadın barda gezip tozan biriydi. Onun hastasıydı aynı zamanda. Yanlış yaptığını bildiği halde vazgeçmiyordu. Aslında onda ki çekiciliği çözememişti.
Karşımda hızlıca bana doğru gelen İrem'e göz devirerek baktım. Gözlerini kutudan ayırmadan heycanla koşarak yanıma geldi. Sevinçle gözlerime bakmaya devam ediyordu.
"Getirdin gerçekten getirdin!" Kutuyu eline aldığında dudaklarımı birbirine bastırdım. Teşekkür faslını geçmek istiyordum.
"Teşekkür ederim kuzum çok çok çok!" Sevinçle bağırırken çalışanlar bize bakıyordu.
"Bağırma!" Dedim beynimin öfke alırken. Beynimde ki sinirler uyarı vermeye devam ederken ellerim kulaklarıma gitti. İrem elini ağzına koyarak bana baktı.
"B-ben özür dilerim anlayamadım-Gizem b-en-"
"Tamam sus!" Beynimin yerine gelmesi için gözlerimi kapatıp derin nefes almaya çalıştım. İnsan sesi beynimin yoran en etkili sesden birisiydi. Barda bile beynim bu kadar yorulmazken insan sesi dayanılmaz oluyordu.
"Herneyse Kenan beni bekliyor onun yanına gitmeliyim." Dedim umursamaz halimi takınırken. İrem birşey demediğinde uzatmayarak yanından ayrıldım.
Bazen fazla şımarık çocuklar gibi olsa onsuz hayat olmuyordu. Yanımda herşeye rağmen irem vardı. Yaşlı bunak gibi huysuzluklarımı birtek o çekiyordu.
İstanbul'un soğuğu yüzüme vururken arabanın yanında bekleyen Kenan'a ilerledim. Sigarasını içmekle meşguldu beni görmüyordu. Arka tarafından dolanıp omzunun üzerinden uzanarak sigarasını aldım.
Kenan elinden çekilen sigarayla birlikte arkasını döndü. Gizem'in mavi gözleri eşsiz güzelliğiyle ona bakmaya devam ederken yutkunarak sigarayı dudaklarına götürüşünü izledi. Alt dudağını yalayarak kadını izlemeye devam etti.
Bedenini kadına bastırarak arka kapıyla kendi arasına sıkıştırdı. Elleri beline inerek iki tarafından tuttu. Yutkunarak izlemeye devam etti. Gizem'in rahat davranışı sinirini bozuyordu aslında.
Sigaradan son nefesini çekip Kenan'ın yüzüne üfleyen genç kadın gülümsedi. Kenan daha fazla dayanamayacağının farkındaydı. Kadının alt dudağını sertçe kavrayarak ellerini kadının yüzüne çıkarttı.
Gizem'in inlemesi Kenan'ı daha çok tahrik ediyordu. Dilleri buluştuğunda kadın cesurca karşılık vermeye devam etti. Bunun zevkine bir öpücük olmadığının farkındaydılar aslında.
Dudakları ayrıldığında Kenan başını Gizemin alnına yasladı.
"Sen nasıl birşeysin böyle" Dedi nefes nefese. Gözlerini kapatarak kadının vanilya kokusunu daha çok içine çekti.
"Abartma Kenan hadi gidelim" Büyüyü bozan Gizem olmuştu. Kenan bozuntuya vermeden onaylayarak ön kapıyı açıp bindi.
Gizem gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı. Bu adam Gizem'e aşık oluyordu. Olmamalıydı. Yanlış kişiyi seviyordu. Gizem sevilecek birisi değildi. Alt dudağını yalayarak Kenan'ın bıraktığı tadı yok etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZEM #Wattys2015
Storie brevi"Unutuldum." Dedi çaresizce genç kız. Adam gözlerinin içine baktığında bir zamanlar kendisine ait olan kadına baktı. "Hayır Masal. Kayboldun." Adam bu sözleri içten dememişti. Çünkü zamanında o da unutmuştu bu kadını. 'kaybolmuş hayatı aşkla tamaml...