Bölüm 8

444 41 1
                                    

"Çocuklar çok zorlanmazlar, değil mi?'' Taeyong endişeyle sorduğunda Johnny kafasını iki yana salladı, Taeyong'un odağı sadece kendisi olmak istiyordu.

''Mark eşyalarını hiç kendi dizmedi, bırak bu sefer özgür olsun.'' Johnny Taeyong için sandalyeyi çektiğinde Taeyong kocaman gülümsemiş ve oturmuştu. Johnny de karşısına oturunca mırıldandı.

''Anneniz gerçekten bu kadar karışan biri mi?'' Johnny sırıttı.

''Bana karışmaz ama... Mark küçükken öğrenme zorluğu yaşıyordu. Bu yüzden annem üzerine daha çok düştü ve pek seçim hakkı tanımadı, çok düşünemediğinden dolayı. Sonradan bu sorunu halletiler ama annem Mark'ın seçimlerine karışmaya devam etti.''

''Artık sorun yaşamıyor... değil mi?'' Taeyong aklına gelenle sandalyeden kalktı ve bir bardak, bir çift çubuk çıkartıp Johnny'e uzattı, Johnny masadaki meyvesuyunu bardağa yavaşça dökerken Taeyong'a cevap verdi.

''Yok, yaşamıyor. Fakat biraz içine kapalı, ilkokulda dışlandığında özgüveni eksildi sanırım, bir daha yükseltemedik.''

''Yaa, ben ona ilgi gösteririm!'' Taeyong sevimli bir şekilde söylediğinde Johnny gülümsedi.

''Benim buna karşıtlığım yok, eminim Mark da çoğu yönden yardıma duyacaktır. Bilirsin, dikiş, gerekirse pansuman, bazen yemek gibi...''  Taeyong gülümsedi, o portakallı meyvesuyunun aksine ananas suyunu yudumluyordu.

''O zaman onu çok severim ben, arkadaş da bulurum, sevgili de yaptırırım. Yeni kıyafetler de alırım-'' Johnny gülmeye başlayınca Taeyong duraksayıp ona döndü.

''Ne?!'' Johnny gülmeye devam edince o da gülmeye başladı.

''Ne oldu?!'' Johnny gülmesini durdurup cevap verdi.

''Çoktan annelik yapmaya başladın bile.'' Taeyong utangaçla gülümseyip gözlerini kaçırdı.

''Benim babam çok eleştiri gelmesine izin vermezdi, çünkü zengindi ve biraz para her şeyi halleder. Ama Jaehyun eleştirilerden ve onu dışlamalardan o kadar mahvolmuştu ki, sanırım beş dakika daha geç kalsaydım Jaehyun mezarda olacaktı.'' Taeyong acıyla dolu bir nefes aldı.

''Ondan sonra Jaejoong'la tanıştı, babyboy'u oldu. Jaejoong onu terk etmeseydi sevgili olamayacaktık.'' Johnny duyduğu üzücü hikayeyle yutkundu.

''Ama sonuçta sevgili buldunuz ve mutlu bir aile kurdunuz, bunları hatırlayıp üzme kendini. Bak ne diyeceğim, evde fazladan çarşaf yok, gidip alalım mı? Mark'ı çarşafsız yatırmamalıyız, rahat edemez.'' Taeyong kafa sallayıp gülümsedi.

"Ona ayıcıklı takım alalım." Johnny kahkaha atınca gülümsemesi büyüdü, ardından içeceğini bitirdi.

"Sen ye, ben hazırlanmaya başlayacağım. Uzun sürüyor." Johnny kafa salladı, Taeyong sandalyeden kalkıp yatak odasına yürümeye başlarken arkasını süzüyordu.

Ardından mutfağı süzdü, arkası dönük Taeyong'un, yüzünde kremşantiden ufak bir çizgi olan Jaehyun'a çilek yedirmeye çalışırken çekilmiş fotoğrafları tezgahın solunda duruyordu. Evde her yerde fotoğrafları vardı ve Johnny de bu ailenin bir parçası olma isteğini içtenlikle kabul etmişti.

Johnny tıkınmayı bitirdiğinde masayı olabildiğince toplamış, yatak odasına ilerleyip aralık kapıyı tıklatmıştı.

"Gel Johnny." Taeyong saç düzleştiriciyle hızlıca saçlarını düzleştiriyor ve tarağıyla şekil veriyordu, işi bitince düzleştiriciyi kapatıp masasına bıraktı ve yatakta oturan Johnny'e bir bakış atıp spreyini kafasının üzerinde çember çizerek sıktı.

"Dişlerimi fırçalayıp geleceğim." Üzerini değiştirmişti Johnny o dişlerini fırçalarken Mark'a mesaj atmayı akıl etti, kardeşini tamamen unutmuştu.

'Sadece şu çocuğu başımdan al, annemle yarışabilir' mesajından ve ona çarşaf seti almaya gideceklerini bildirdikten sonra telefonunu kapatmıştı.

Donghyuck'u tabi göndermeyecekti, o Mark'ı oyalıyordu.

"Bana beş dakika ver, makyaj yapacağım."

"Annem asla beş dakika deyip sonunda hazır olmaz." Taeyong kıkırdadı, gerçekten de beş dakika donra hazırdı.

"Cildim makyaja tepki vermeye başladı, bir süre yapmayacağım. Gece geç yattığım için göz altlarımı kapattım, bir de parlatıcı sürdüm. Tam beş dakika." Johnny de gülümseyip ayağa kalktı ve Taeyong'a kolunu uzattı.

"Centilmen." Johnny gülümsedi ama evden çıktıktan sonra gülümsemesi dondu.

"Afedersin, biraz bekle. Arabamın anahtarını evde unutmuşum." Johnny hızla şifreyi girerken Taeyong ayakkabılarını giymeye çalışıyordu. Hız kaybetmeden eve girdi o da, Johnny anahtarını ararken o Mark'ın yeni odasına ilerledi. Çocuklara göz atmak istiyordu.

"Selam, ne yaptınız?" Mark Taeyong'a bakıp mırıldandı.

"Ben dolabı buraya, yatağı da bu köşeye koyalım diyorum. Donghyuck yatağı pencere önünde, dolabı karşısına, masayı da boş kslan duvara koyalım diye tutturuyor!"

"Ya camın önünde masa mı olur?! Yatak gelicek oraya!"

Taeyong odaya göz attığında hiçbir şeyin yapılmadığını fark etti, tüm eşyalar ortada dururken, bavullar kenardaydı.

"Mark sen nasıl istiyorsun?" Mark ağzını açtığında Donghyuck atlamıştı.

"Ya hyung vallahi olmaz dediği şekilde, hem yatak güneş almayan yerde-"

"Donghyuck sus!" Donghyuck sustuğunda Mark cevap verdi.

"Masayı camın önüne, dolabı arkasına, yatağı da bu duvara dayalı, yan koymayı düşünüyorum." Donghyuck tekrar ağzını açacaktı ki, Mark Johnny'yi içeri girip gördüğü gibi şoke ederek elini Donghyuck'un ağzına kapattı.

"Ama bu manyak eşyalara dokunduğum anda beni itip eşyaları tutuyor!"

Donghyuck ağzındaki elle cevap vermeye çalıştığında Taeyong mırıldandı.

"E dolap yerine yatağı alsak güneş yatağa vurur, dolabı köşeye koyarsak da herhangi bir acil durumda yolunu kapatmaz."

Mark düşürken elini çekti, Donghyuck da kafa salladı gözünde canlandırırken.

"Ama hyung masa orada ol-" Taeyong gözlerini büyütüp Donghyuck'a baktığında bir süre mimiklerle konuşmuşlar, ardından Donghyuck susmuştu.

"Tamam, siz gidebilirsiniz şimdi." Taeyong odaya giren Johnny'e baktı

"Ben kalsam mı acaba? Halledemezlerse falan... ya bir yerlerini çizerseler?" Johnny Taeyong'un bileğini kavradı.

"Hiç merak etme, bir şey olmaz. Olursa ararlar, değil mi canım kardeşim? Hem arabayla gidip geleceğiz, kısa mesafe."

"Tabi tabi." Mark da onayladığında Taeyong içindeki tereddütle çıktı evden. Johnny ile evden çıkıp arabaya ilerlerken kokuna girdi ve kapıları açmasına gülümsedi.

Bu arada Mark kapı kapandığında yatakta uzanan Donghyuck'a döndü ve elini uzattı.

"Hadi, dolabı itmekle başlayalım." Donghyuck oflayıp elini uzattı. 

İkilinin elleri buluşurken Donghyuck hiç kimseyle hissetmediği utangaçlığı yüzünde ve boynuna hissetmişti.

Bu Donghyuck için onların ilk özel temaslarıydı.

Three Men One Love  JohnJaeYongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin