''Benim lavaboya gitmem lazım, beş dakikaya dönerim.'' ikili kafa sallayınca Taeyong masadan kalkmış ve çantasını da alarak uzaklaşmıştı.
''Anlamıyorum Jaehyun, Taeyong'un annesiyle babasının gelmesi niye senin moralini yerle bir etti? Bu gece mutlu olacağını düşünmüştüm.'' Jaehyun derin bir nefes alıp kadehi masaya bıraktı.
''Gece gerçekten mükemmel Johnny, teşekkür ederim. Taeyong'un da bayıldığında eminim. Ama... Taeyong'un ailesini tanımıyorsun, oğullarına çok düşkündürler. Babası sürekli emirler verir, soyunun kraliyet ailesinden geldiğini düşünüyor, beni evden ve oğlundan uzaklaştırmaya çalışır. Annesi ise çok soğuktur, beni... neyse. Geceleri Taeyong'u aralarında uyutmak için yarım saat tartışırlar. Onlar... geldiklerinde görürsün. Sen ne için gidiyorsun?''
''Amerika'daki şirketten birkaç dosya getirmem için beni görevlendirdiler, patronum orada evim olduğunu biliyor. Ama merak etme, ne zaman ararsan ara bana ulaşabileceksin!'' Jaehyun'un yüzzünde minik bir gülümseme oluştu, masanın altından elini uzattı ve kendisininkine göre büyük eli tuttu.
"Harikasın." Johnny gülümsedi Jaehyun'un iltifatına.
"Sen daha çok." Jaehyun gülümserken kadehi geri aldı.
"Taeyong ağladığında çok endişelendim, bu gerçekten normal mi?" Jaehyun kafa salladı, Johnny'nin konuyu değiştirme çabasına yardımcı oldu.
"Sarhoş olduğunda çok duygusallaşır ve genelde ağlar, ardından yine böyle olur işte." Johnny telaşla tuvalet kapısına baktı.
"Gidip bakayım mı?" Jaehyun kafasını iki yan salladı.
"Düşecek kadar sarhoş değil, kafası yerinde." Johnny bebeğine döndü tekrar.
"İstediğinde ben yokken evimde kalabilirsin, Mark ile konuşurum." Jaehyun gülmeye başladı.
"Ne oldu?" Jaehyun gülerken cevap verdi.
"Merak etme, çocukların yanında yatarım ben. İlk kez gelmiyorlar sonuçta." Johnny omuz silkti, ardından Jaehyun'a yaklaştı.
Dudakları buluşurken Johnny başını da Jaehyun'un başına koydu, saçları birbirlerine karışırken Jaehyun elindeki eli okşuyordu.
Dudakları ayrıldığında Johnny yakın bir şekilde durmaya devam ediyordu, Jaehyun gülümseyerek kafasını omzuna koydu.
"Taeyong birazdan dönecek."
"Sorun değil."
"Ne zaman gideceksin?"
"Yarın akşam, malesef. Taeyong'un verdiği haberi daha erken öğrenseydim hemen gidip gelirdim." Jaehyun onun çenesine minik bir öpücük bıraktı, her an Taeyong'un göreceği endişesiyle kalbi çarpıyordu.
"Halledebilirim, daha önce çok ettim." Johnny ona bakıp kafa salladı ama bu öyle bir bakıştı ki, Jaehyun'un içinden gelen duygu ve düşünceleri anlıyor ve onu söylemeye zorluyormuş gibiydi. Jaehyun bir şey demedi ama dolan gözlerini Johnny'den saklama çabası onu ele verdi.
"İki gün içinde gidip geleceğim." Jaehyun kafasını iki yana salladı hızla.
"Olmaz, yolculuk çok sürüyor, çok yorulursun."
"Jaehyun."
"İki gün... imkansız!"
"Jaehyun... Taeyong burada."
Jaehyun Taeyong'a dönüp baktığında, masaya geri gelen eşini görmüştü, Taeyong sandalyeye çantasını bırakmış, ardından kendi de oturmuştu.
"Ne konuşuyordunuz?"
"Johnny iki günde Amerika'ya gidip geleceğini söylüyor!"
"İki gün çok zor olmaz mı?"
Jaehyun Taeyong'un dediğine kafa salladı, Johnny ise gülümsedi.
"Eve gelince iznimi değerlendirir, iki gün tatil yaparım."
"Mark'a ben bakacağım, Donghyuck'u da yerine koyarım." Johnny kafa salladı.
"Benim hiçbir şikayetim yok Anne Kuş."
Taeyong gülümseyip, masaya eğildi.
"Hadi gidelim, benim çok uykum geldi!" Johnny kafa sallayınca Jaehyun ayağa kalktı.
"Ben ödeyeceğim."
"Ben hallederim, siz arabaya geçin."
"Hayır, sen zaten halletmişsin çoğu şeyi, ekstraları ödeyip geleceğim. Siz arabaya geçin.'' Taeyong kafa sallayıp Johnny'nin koluna girmiş, onu dışarı sürüklemeye başlamıştı.
''Hadi Johnny, araba neredeydi?'' Johnny valeye araba anahtarını uzattıktan sonra Taeyong'a döndü.
''O getirir.'' Taeyong ceketini giymeye çalışıp, tökezleyince Johnny onun ceketini giymesinde yardımcı olmuş, belinden kavrayıp valeyi beklemeye başlamıştı.
Taeyong kıkırdayıp onun boynuna kafasını koydu, kollarını da göğsüne sarıp beklemeye devam etti.
''Çok sıcaksın Johnny-ah.'' Johnny gülümsedi.
''Üşüdün mü?'' Taeyong da kafa salladı.
''Evet, hava çok soğuk.'' araba geldiğinde vale kapıyı açmış, Johnny Taeyong'u yavaşça arka koltuğa oturtmuştu.
Jaehyun da geldiğinde hemen yola koyulmuşlar, kısa sürede yine apartmana varmışlardı.
Johnny evinin kapısını açarken Jaehyun da kendi evlerinin kapısını açıyordu.
Taeyong içeri girince Johnny hemen Jaehyun'un koluna dokundu.
''Gece basketbol sahasına gelir misin?'' Jaehyun kafa sallayıp fısıldadı.
''Taeyong'u uyutayım, gelirim.'' Johnny kafa salladı.
''Hyung çantanı topladım ama fermuar bozuldu sanırım, bir bakar mısın?''
''Geliyorum canım.'' konuşma şimdilik bitmişti ama devamı vardı.
Johnny basketbol sahasında hafifçe dolanıyor, direğe bir elini dayayıp bekliyordu, sahaya giren adamı fark ettiğinde gülümseyip izlemeye başladı.
''Hoşgeldin.''
''Hoşbulduk, ne oldu?''
''Hiç, gitmeden son kez seni görmek istedim.'' Johnny Jaehyun'u kendine çekip öpmeye başlarken Jaehyun sırıttı.
''Eşimi bırakıp geldim ben, ne istiyorsun?''
''Bilmem, belki biraz öpücük.'' Johnny Jaehyun'u direğe dayayıp, belini kendine yapıştırmış, yanağını ve dudağını öpmeye başlamıştı.
''Johnny... Taeyong'un ailesi geldiğine göre.... planımızı doğum gününün sabahında yapacağız.''
''Niye?!''
''Çünkü ailesi geliyorsa büyük bir parti olacak demektir bu.''
''Tamam, bunu yarın daha detaylı konuşuruz.'' Jaehyun onu panikle itti.
''Konuşuruz, bizim yatak odasının ışığı açıldı, ben kaçıyorum.'' Johnny onu tekrar çekti kendine.
''Son öpücük, son!'' son kez dudakları buluşmuş ve Jaehyun koşmaya başlamıştı, ardından Johnny yukarı baktı.
Balkonundan kardeşi ona bakıyor ve kafasını iki yana sallıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Three Men One Love JohnJaeYong
FanficYıllardır evli çiftin ilişkileri karşılarına taşınan komşularıyla daha da güzelleşmeye başlar. Çünkü birbirlerini anlamak için konuşmalarına gerek yoktur, Johnny onların arzularını görebilmektedir.