Johnny ceketini giyerken Mark gözlerini ovuşturarak onu izliyordu.
''Gerçekten şirketin ayarladığı öğlen uçağıyla gitsen ne oldu? Sabahın dördünde seni yolcu ediyorum.'' Johnny gülümsedi, kardeşi her an yere yatıp uyuyacak gibi gözüküyordu.
''Sana 'yat uyu' dedim, 'yolcu edeceğim' diye tutturdun!'' Mark esnemesini engellemeye çalıştıktan sonra, uykulu gözlerini açmaya çalışırken mırıldandı.
''Karanlık havada yola çıkmak bana hiç güvenli gelmiyor.'' Johnny minik bir kahkaha attı, telefonunu sehpadan alıp ceketinin iç cebine koyuyordu.
''Çünkü akşam beşten sonra dışarı çıkma iznin yok.'' Mark ağzı şaşkınlıkla açılırken Johnny gülüyordu.
''Benimle nasıl dalga geçersin?!'' Johnny onun saçlarını okşayıp mırıldandı.
''Ben geleyim istediğin saate çıkar gelirsin, evi yakmamaya dikkat ediyorsun. Yemeklerini Taeyong yapacak, Donghyuck da ocakla çok uğraşmasın. Bilgisayara bağlı kalıp yaşamsal fonksiyonlarını göz ardı etme, evi kirletmemeye dikkat et yoksa Taeyong zorla temizlik yaptırır.'' Mark kafa salladı.
''Aradığımda açıyorsun, konumunu arada bakarım sen kapatma, bir şey olursa yaralanma paranın bitmesi gibi ya hemen ya hemen Donghyuck'a gidiyorsun, ya da beni arıyorsun. İçki içmiyorsun.''
''Tamam hyung, bunları yedinci söyleyişin.''
Johnny derin bir nefes aldı.
''Hem annemden korkuyorum, hem de senin büyümene alışamadım, okuldan eve geldiğimde 'Hyung lütfen oyun oynayalım' diye ağlayan çocuk canlanıyor gözümde.'' mark göz devirdi.
''Dört yaşındaydım!'' Johnny ayakkabılarını giymek için eğildi.
''Alışacağım, bana zaman ver.'' Mark derin bir nefes aldı.
''Donghyuck ve Taeyong hyung gelmese olmaz mı?'' Johnny kafasını iki yana salladı.
''Taeyong tutturdu, Donghyuck iki güncük seninle kalacak.'' Mark kafa salladı.
Johnny kardeşine sıkıca sarılırken ofladı.
''İçim daraldı, bırak beni.'' Mark abisinden uzaklaşırken johnny onun hafif dolu gözlerini fark etmişti.
''Sakın ağlama.''
''Ben ağlamayacağım ama sende havaalanına varınca, uçağa binince, inince ve eve vardığında beni arayacaksın.''
''Mesaj atayım.''
''Olmaz, ara beni. Aklım kalır yoksa.''
''Tamam.'' Johnny böyle evden çıkıp yola koyulmuş, ama her vardığı yerde üç kişiye mesaj atmıştı.
O öğlen ışıklarıyla Amerika'ya inişini gerçekleştirdiğinde Taeyong ailesiyle konuşuyordu.
''Tamam biz bekliyoruz sizi, çok güzel yemekler hazırlıyorum size. Ya hadi, iki saat daha dayanın, görüşürüz birtanelerim!''
Taeyong telefonu kapatıp tezgaha bıraktığında Jaehyun arkasından sessizce yaklaşmış ve sıkıca beline sarılmıştı.
''Aşkım... biliyorum çok acıktın ama birazcık daha dayan, yakında hazır olacak.'' Jaehyun minik kedisinin kulağıyla oynamaya başlarken Taeyong kıkırdadı.
''Ben çok acıktım ama midem tarafından değil!'' Taeyong kıkırdamaya devam ederken Jaehyun onu çevirip alt dudağını emmeye başladı, Taeyong kirli ellerini ona dokundurmamaya çalışıp karşılık verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Three Men One Love JohnJaeYong
Fiksi PenggemarYıllardır evli çiftin ilişkileri karşılarına taşınan komşularıyla daha da güzelleşmeye başlar. Çünkü birbirlerini anlamak için konuşmalarına gerek yoktur, Johnny onların arzularını görebilmektedir.