İçeri girdiğim an Wei, Ryo, Sabine bana neler oldu dercesine bakıyorken, ben durup aklıma bir şeyleri yatırtmaya çalışıyordum. Tam olarak ne olduğunu bilmiyordum çünkü. Hala bazı şeyleri geride bırakamamıştım, paralel evreni, o gün aniden tüm varlığımı kaybetmek, güçlerimin farkına varmak... Bana çok ilginç ve şaşırtıcı gelmişti...
Birkaç dakika sadece kapının önünde gözlerimi kırpmadan hareketsiz duruyordum. Wei gelip şunları dediğinde geri ayıldım:
"Hey Sun, her şey yolunda mı?
Neden öyle duruyorsun?""Pek, süper hissetmiyorum..." Dedikten sonra yere yığıldım.
Wei ve Ryo, bileğimi kavradı. Yara bere içindeki kanlı sargıya bakarak nabzımın çok düşük olduğuna dair bir şeyler söyledi. Bense sadece yankılı sesi alıyordum.
sanırım, nasıl bir şey biliyorum.
yavaşça ölümümü izliyorum.
sakin ve sessizce. ilomilo.
konuşacak gücü bulduğumda şunları söyledim."Litrelerce, hepsi, hepsi benim, benimdi."
"Çok fazla kanı alınmış, kan, kan lazım..."
Dedi Wei.Bu aptallık, nasıl yaparlar... Ona ne yapmalıyız Wei?" Diye yakındı Ryo.
"Görevlilerden malzeme istemeye gidiyorum, umarım verirler. Sen, sen ona göz kulak ol!"
"Bile... Bileğim. Ahh, susuyorum... Acıktım..."
"Ben buradayım. Merak etme. Dayanmaya çalış, biliyorum, biliyorum. Çok acıyor. Sabret Sun. Dayanamadığında bileğimi sık. Seni rahatlatmaya çalışacağım."
Sabine, "Ben de Wei'ye bakayım. Alamazsa zorla alırız. Dikkat et." Dedi ve o da koştu.
"Neden, neden böyle oluyor
Ryo..?""Alışma sürecindesin. Gücünün büyüklüğü buradan belli. Zamanla alışacağız. Alışacaksın. Emin ol." Dedi ve Bana sarıldı. Bileğimi sıkarak durdurmak için bekledi.
"Geldik! Üzgünüm biraz uzun sürdü. Hala durum aynı mı kanın pozitif mi? Türü ne?" Dedi Wei.
"0, 0 p-"
"Tamam, benimki de öyle. Konuşarak kendini yorma. Hadi Wei." Dedi Ryo ve:
Wei, "Emin misin, bolca ihtiyacım var. Halsizlik ka-"
"Umrumda mı sence, sikerim böyle işi. Sizin için her şeyi yaparım." Diye yakındı Ryo.
Açık yarama kanı uyguladıktan veya iğne yoluyla uzun süre aktardıktan sonra konuşacak kadar kendime gelmiştim.
"10 üzerinden kaç acı hissediyorsun?"
"Ellerim, acıyor. On." Dedim.
Daha önce hiç acı çekmemiş biri için abartıyor muydum..?
"Bu sargı bezleri kan içinde kalmış. Yenisini saralım. Acırsa söyle Sun. Senin canını yakamam." Dedi Ryo.
Acıktım. Susadım. Beynim bana çok garip şeyler söylüyordu.
Karşımdaki takım arkadaşlarım bile bana yemek gibi geliyordu neredeyse.
Ryo'ya tekrar baktım ve bilinçsizce ağlamaya başladım. Halim yoktu. Neden böyle? İyi değildim. "Özür, özür dilerim. İstemsizce oluyor..."Ryo, "Hey, iyi misin, sakinleş. Çok acıktık ve gücümüz tükeniyor. Böyle olman ve bu çok normal. Sana ancak su verebilirim. Bekle."
Kendine verilen suyu bana uzattı.Yoru'nun perspektifinden:
Jett benim yanıma sokulmuş bir şekilde sessizce yatıyordu. Çok uykulu ve bunalmış görünüyordu. Elini tutacaktım. Tutarken ne kadar soğuk olduğunu fark ettim. Sonra kolunu kontrol ettim. Her tarafı buz gibiydi. Galiba üşüyordu. Onu böyle görmek üzüyordu beni, Kendimden bir parça bulmuş gibi hissettim ona bakınca. Herkese büyük bir önyargı ile yaklaşmıştım ama o böyle değildi.
"Buz gibisin, nedir bu halin?"
"Üşümüyorum...
Biraz huzursuzum. Belli değil mi?" Dedi Sun.Yanıma doğruldu ve önemsemeyen huzursuz bir yüz ifadesiyle şunları söyledi:
Bak, Ryo...
Şuan her şey beni tedirgin ediyor. Senin elini kaldırman bile. Yani, nasıl desem. Ayaka kalksam, düşeceğimden korkuyorum. Uyusam, öleceğimden, biri adımı söylese, beni sanki ölüme çağırıyorlar gibi hissetmeye başladım. O sabah keşke, keşke uyanmasaydım. Burada olmasaydım. Ölmeyi tercih edebilirdim."Deneyim, tecrübem dolayısıyla, sende iyi bir iz bırakmıyor. Her olayın ardına o niyet, o haz ve o kurtulma mutluluğu sarıyor. Sonra psikopat sanıyorsun kendini. İyice kana susuyorsun. Ölmeyi tercih etme, ölüm seni tercih edene kadar."
Sen, ne yaptın kendine? Diye endişelendi, sıçıp batırmıştım. Fark etmişti.
Jett'in Perspektifinden.
Bileklerini ve boynunu saklamaya çalışıyordu. Bunu fark ettirmemek için çok uğraştı ama çoktan patlak vermişti.
Deneyim mi demişti o?
İntihara kalkışmış olabilirdi. Kim bilir neler yaşamıştır. Ama asla başıboş durmuyor. Eskilerin izleri olsa gerek, ama
Ryo'nun bana bakışı, ümitsizliğin 50 tonunu açıklıyordu. Durum ciddi mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Radiant, Valorant (ara verildi)
Ciencia Ficción"Hey Sunwoo, bütün gün yemek yapıyorsun ve asla yemiyorsun; yemek yemeyi sevmiyorsan neden aşçı oldun ki?" Sırıttım. "Gurme olmadım ki ben." Ryo bu sefer laf dalaşında kaybetmişti. ✧*。 game cinematics, arts and storytell belongs to riot games, i d...