Ryo ile bir köşede asyalı sohbetine dalmıştım. Bilirsiniz ya, daha önce de dediğim gibi ikimiz de o kıskanılası, ama aslında tek işlevi köle gibi çalışmak olan asyalı komşu çocuğuyduk.
Gerçi, Ryo piyano çalmayı severmiş, ben de gitar çalmayı severim. Ama sesimden pek hoşlanmam. Şimdi ise benim en sevdiğim soruyu sorma zamanıydı ki, tahmin edeceğiniz üzere yemek.
"Ryo, en sevdiğin yemek nedir..?" Uzun uzun tebessüm ederek düşündü, göz temasını kesmeden cevap verdi. "Karar vermesi zor, ama zaru soba." Dedi. Klasik bir japon yemeği, diye düşündüm. Yosun, erişte, soğan, tsuyu falan var. Keşke evde olsaydım. Buradaki herkese en sevdiği yemeği beleşe yapardım. İnsanlar yemek yiyince mutlu oluyor, onların beğenmesini görmek de ayrı güzel. "Eee, sen ne seversin?" Diye sordu o da. "Bilmem ki, Insa-dong'a ait herhangi bir yemek..."
"Aa, şey. Nereden bileceksin değil mi, orada yaşıyorum da. "
Bana güldü. Güzel bir sohbet olmuştu.Birden gerginlik bastırdı. Haklıydım çünkü ağır ayak sesleri odaya geliyordu.
PROTOKOL 1, VALORANT. SAVAŞ YERLEŞME ÖNCESİ ÖNEMLİ TOPLANTIYA BEKLENİYORSUNUZ.
Ryo'ya doğruldum dehşet bir yüzle ve önü alınamaz bir korkuyla, benle resmen dalga geçercesine şöyle dedi:
"Silah kullanmayı Korede herkes becerir değil mi Unnie?""Unnie mi? Şakanın sırası mı!"
Kızmıştım ama yaşımı öğrenmeye çalışıyordu.
Yan bakış atarak sualsiz cevap vermemi beklercesine, "21, ya sen?" Dedi.
"20..." Oppa dedim endişeyle karışık gülerek.
ikimiz de bu gülünç durumdan* haberdardık, güldük geçtik işte.
ELİNİZİ ÇABUK TUTUN, BENİ TAKİP EDİN... Vesaireee... Blablablaaa.
Ah, Neyi okuyorsun... Neyse konuya dönelim.
"Hadi Sunwoo, kalkalım." Bana doğru döndü, elini uzattı ama; Bense kalkacak gücü arar gibiydim. Bitmiştim, resmen tükenmiştim. Dışarıdan bakınca sadece ellerim yaralıydı ama içimde biyolojik bir çökme olduğunu anlamak zor değildi. "Hey, yapabilir misin?" Evet- deneyeceğim, dedim ve zorlanarak da olsa kalktım. "İşte benim-" (ne diyecek lan bu..? 2. Hayda...) Duraksadı. -şey, Sunwoo, güçlü kal, yani. Diye toparladı. Samimi bir laf edecek, "işte benim kızım!" Tarzında laf edecekti ama tanışalı çok olmamış gibiydi, o da uygun görmedi fakat aramızdaki samimiyetin zamanla bir orantısı yoktu, çok garip şartlarda tanıştık. Neyse ki- sohbet durdu.
Ryo koluma girdi ve ilerledik. Çok konuşacak halim yoktu. El kaslarım ve eklemlerim mükemmel bir acı çektirse de, fiziksel olarak yürümemi engellemediği sürece umrumda değildi. Bu sefer tek umrumda olan, bu protokol(?) Adına ne yapacağımızdı."Millet. Bana protokoldeki görev üzerine, Sabine'den sonra sorumlunuz ben seçildim..!" Dedi Wei, Sabine ise "Bu lanet şeyi istemiyorum... " Diye atarlandı.
Başımızdaki kaltak sürekli daha hızlı gitmemizi istiyordu. Ama dediğim gibi, hızlı gidemiyordum, bileklerim de de ellerimdeki gibi yaralar açılıyordu. Cidden bir tedaviye ihtiyacım vardı. Wei, varınca dikkatlice bakacağını söyledi. Umarım fena değilimdir. kendi kendime tebessüm ettim. Ryo bir şeyler fark edip konuştu, "Hey, bileğin kanıyor. Nasıl - nasıl oldu ki bu..." Sessizce sordu ve bakındı, elden bir şey gelmeyince kafamı başka yerlerle meşgul ettirmem için sordu, "Ne okuyorsun?" "Kore'de... Bilirsin pek 18'inde üniversiteye giden yoktur, biz onlara aptal deriz..." birbirimize güldük, yine asyalı tavırı. Dev ettim, "Gastronomi okudum, 16 yaşındaydım, Seul'de..."kibarca sordum, "Sen?""Samuray olma hislerim, belki sana amatörce gelir ki, beni bırakmıyor. Japon atalarıma ve geleneklerime sahip çıkmak istiyorum. Söz verdiğim bir inancım var, bana verilen bir emanet vardı, o da mesleğimin ta kendisi, hayatımın orta noktası... Öyle diyebilirim. O yüzden Savunma ve dövüş. Okulunu okudum, o moruk dediğiniz bilge samuraylardan çok ders aldım. Bacak kadar boyum vardı." Ryo güldü, mutluydu hayatıyla. Bir hedefi vardı.
Peki şimdi?
Her gün dünü arar gibi olmak? Bunu hep hisseder miyiz? Yoksa aradığımız şey önceki gün değil de; yapmak istediklerimiz, veya istemeyip de yaptıklarımızı düzeltmek midir..?
Hayat öngörülemez
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Radiant, Valorant (ara verildi)
Fiksi Ilmiah"Hey Sunwoo, bütün gün yemek yapıyorsun ve asla yemiyorsun; yemek yemeyi sevmiyorsan neden aşçı oldun ki?" Sırıttım. "Gurme olmadım ki ben." Ryo bu sefer laf dalaşında kaybetmişti. ✧*。 game cinematics, arts and storytell belongs to riot games, i d...