"Okula gitmen gerekmiyor mu, senin?" dedi içeri girerken, çok sevgili üvey annem Gamze. Gözlerimi devirerek masanın üzerindeki yeşil elmamı aldım. "Seninde ölmen gerekmiyor mu? Bence çok yaşlandın." Elmamdan bir ısırık alırken gözünün içine bakıyordum. Şu an beni evire çevire dövmek istiyordu ve bende denemesini.
"Hala gencim ben ve sende hala terbiyesizsin. Baban şu an evde, birazdan aşağıya inecek, bence o zaman konuşalım." Diyerek sandalyesini çekip oturdu. Yaşlı bir ergendi. Bana kafa tutuyordu. "Bir babayı, kız çocuğuna karşı doldurmaya çalışırken iyi eğlenceler dilerim. İkinizi de umursamıyorum, sizde beni umursamıyorsunuz sonuçta. Konuşmaya gerek yok. Ayrıca, sen yaşlısın." Mutfaktan çıkıp giderken peşimden bağırıyordu.
Elmamdan bir ısırık daha alırken kapıdan dışarı çıkmıştım. Acaba ilk hangi kavga olurdu? Alara ve Melisa'nın kavgasını izlemek aşırı eğlenceli olurdu. Evin bahçesinden çıktığımda ağız dalaşına giren ikiliyi görünce, "Ne oldu size, kim kimin yemeğini yedi yine?" diye sorduğumda Deniz kollarını göğsünde birleştirerek altı yaşındaki bir çocuk gibi bana döndü.
"Mert bana vurdu."
"İlk sen bana vurdun, Deniz!"
"Ama beni sen kışkırttın."
"Biliyor musunuz," diye böldüm gereksiz tartışmalarını. "Vazgeçtim gerçekten ilk kimin vurduğu umurumda değil. Neden geldiniz, onu söyleyin." Deniz ve Mert birbirlerine bakıp gülümsedikten sonra Deniz cebinden bir kutu çıkarttığında nefesimin kesildiğini hissettim. O kutuyu tanımıştım. İçerisinden kolyeyi çıkartırken sordum. "Onu nereden buldun?"
"Sen attığında, biz almıştık. Sonra pişman olacağını biliyorduk."
Deniz'in parmaklarının arasında duran kolyenin, ucunda küçük bir damla şekli vardı, onunla birleşen bir kartal şekli vardı, bir de. Görünüşü çok zarif ve güzeldi. Doğum günümde Çağan almıştı kolyeyi. Çok hoşuma gitmişti, aldığı zaman da çok mutlu olmuştum. Biri benim için ilk defa bu kadar özel bir hediye almıştı. Uzanıp elime aldım, kolyenin ucundaki şekle bakarken Mert'in sesini duydum. "Artık ona o kadar sinirli olmadığını söyledin. Sana vermenin en iyi olacağını düşündük."
"Bunu iki senedir saklıyor musunuz?" Dedim çenemin titrediğini belli etmemeye çalışarak. Aynı zamanda sesimde titremişti. "Bazen sonunu düşünmeden hareket ediyorsun, bu güzel kolyenin, harika bir anısı olan kolyenin böyle bir şeye feda olmasını istemedik, attığında aldık ve evet, iki sene sakladık." Dedi Deniz. O an dayanamadan ikisine de sarıldım. Gerçekten bu kolyeyi aldığından beri çıkarmamıştım, gittiğini öğrendiğim güne kadar.
Çağan ile konuşmaya gitmiştim Çağan'ın gruptan çıktığını öğrendiğim zaman ama Çağan beni net bir cevapla red ettiğinde bende gözünün önünde kolyeyi çıkarıp yere atmıştım. Onun da benim ona aldığım bilekliği çıkarmasını beklemiştim, ben yapınca o da yapar sanmıştım ama yapmamıştı. Sadece kolyeye boş boş bakmıştı, ve öylece gitmişti.
"Ee, ne düşünüyorsun, takacak mısın?" Diye sordu Mert ayrıldıktan sonra. "Henüz değil." Dedim. "Ama teşekkür ederim, gerçekten. Chandler ve Joey'msiniz, biliyorsunuz." Diyerek ikisinin koluna girdim yürümeye başladık.
Konuşa konuşa, gülerek bitirdiğimiz okul yolunun sonuna gelmiştik. İkisine dönerek gülümsedim, kollarımı onlardan ayırarak hızlı adımlarım ile okula girmek için girişindeki merdivenleri çıktım. Bir yanımda Deniz, diğer yanımda Mert varken hızla okul kapısını açtım ve içeriye girmiş olduk.
"Bak, bak, bak. Kimler gelmiş? Nerede sizin kıvırcık?" Dedi Defne, kapıdan giren bizi görünce, yaslandığı duvardan doğrulup. "Yoksa korkup sakladınız mı?" Diye devam etti sonrada. Tam konuşacaktım ki, arkadam gelen ses beni durdurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lise Günlükleri ft. Tozkoparan İskender.
FanficTakvimler 1 Eylül'ü gösteriyordu. Temrenli Koleji'nin ilk günüydü. Yeni bir sene, iki düşman takım içinde çok daha farklı geçecekti. Sırlar ortaya çıkacak, takımlar dağılacak, yalanlar söylenecek ve hiçbir şey, eskisi gibi olmayacaktı.