Babamın rahatlığı yüzünden ne yapacağımı şaşırmıştım. Sinirle kapıyı çekip yeniden evden çıktım. Eve daha geç gelmiş olmayı isterdim. Gamze ve Balım gittikten ve babam uyuduktan sonra mesela. Babamın da öyle istediğinden emindim. Yoksa çoktan verdiği cezaya uymadığım için beni tehdit eder ve cezamı uzatırdı.
Hayatında hiçbir şey değişmemiş gibi davranıyordu. Her zaman öyle yapardı. Eskiden olduğu gibi beni karşısına alıp olayların beni nasıl etkileyeceği hakkında konuşmuyordu, bunu bırak, olanlar hakkında konuşmaya tenezzül bile etmiyordu.
Yani benimle konuşmuyor ve beni görmezden gelmek için elinden geleni yapıyordu.
Evin bahçesinden çıktıktan sonra birkaç saniye nereye gitmem gerektiği hakkında bir belirsizlik yaşadım ama sonra Yağız'ın evine gitmenin mantıklı olacağını düşündüm. Telefonumu açmamıştı sonuçta, Çağan'ın da oraya gideceğini biliyordum, bahanem vardı.
Yağız'ın evine gelir gelmez bahçede ikisini görünce köşeye çekildim. Beni göremeyecek kadar sinirli gözüküyordu ikisi de. Yağız, eve yeni gelmiş gibiydi, üzerinde bugün okulda giydiği kıyafetleri vardı, sırtında sırt çantası. Onu yere koydu ve karşısında duran Çağan'a, -tıpkı benimle konuşurken yaptığı gibi elleri cebinde duran Çağan'a- bir adım attı.
"Sana az önce de söyledim. Eğer günlüğü birine vereceksem ancak Leya'ya veririm. Çünkü bu günlük onun, sen dış kapının dış mandalı, evime gelip iki sene önce kız arkadaşımla aldığım günlüğü benden isteyemezsin." Dedi tek nefeste. "Ben de sana günlüğü Leya'nın istediğini söylüyorum. Siz o günlüğü çaldığınızdan beri ne kadar üzgün olduğundan gram haberin yok."
"Sana ne lan." Dedi Yağız tükürcesine. "Sana ne? Seni neden ilgilendiriyor, Leya benim eski sevgilim, bu defter de onunla bana ait. Artık evimden siktir git." Diyerek kapıyı gösterdi bağırarak. Çağan gülmeye başladığında kaşlarım çatıldı.
Omuz silkti, az önceki sinirine nazaran daha sakin gözüküyordu. "Leya'yla beni ilk tanıştırdığın zamanı hatırlıyor musun?" Diye sordu. Yağız cevap vermedi, kafasını çevirdi sanki hiç duymak istemiyormuş gibi. "Tuana'nın ve diğerlerinin bilmesini o zaman neden istemedin, şimdiyi anlarım peki ya o zaman? Bunun cevabını bir kez vermiştin, şimdi de ver. Neden onlardan birini değil de beni seçtin?"
"Çağan git buradan."
"Soruma cevap ver."
"Ben değil, Leya istedi. Kimseye söylememek onun tercihiydi, biliyorsun bunları." Dedi, Çağan devam etmesini bekledi. 'Neden Çağan?' sorusunun cevabını. Demek ki Çağan'ın Leya ve Yağız'ı öğrenmesi tesadüf değildi. "Neden bunu sorduğunu anlamıyorum. Seni buradan kovuyorum, gitmiyorsun."
"Çünkü benim arabulucu olduğumu düşünüyordun. Hem bu sırrı saklardım, hem seni sıkmazdım. Ne Mert ve Deniz gibi sürekli dalga geçer, ne Ülkü gibi boş boğazlık yapar ne de Tuana gibi günü geldiğinde koz olarak kullanırdım." Neyseki doğru yoksa kıyameti koparırdım. "Bunların hiçbirini yapmadım, sakla dedin sakladım. Beni tehdit ettiğin gün seni bununla tehdit edebilirdim ama senin kadar düşmedim ve yapmadım. Ama artık o kadar ileri gidiyorsunuz ki başka çare bırakmıyorsun."
Yağız tekrardan cevap vermedi. Bir anda Çağan'ın yakasına yapıştı. Çağan hiç istifini bozmadı. "Ne dememi bekliyorsun, tebrik mi edeyim, teşekkür mü?" Ardında Çağan konuştu. "Çek ellerini Yağız, seninle yumruk yumruğa girmek gibi bir amacım yok." Yağız ellerini çekmedi ve Çağan'ı ittirdi. Çağan'ın sırtı duvara çarptığında elimle ağzımı kapattım, yüz ifadesinden canı yandığı belliydi.
"Geçmişte kalmış şeyleri karıştırma. O zaman arkadaştık, şimdi hiçbir şeyiz."
"O zaman günlüğü Leya'ya kendi ellerinle ver ve beni bu işten uzak tut. Ayrıca o geçmişte kaldı dediğin şeylerden bizi tehdit etmeye kalkmayın bir daha." Çağan'ın son dediğini anlamamıştım. "Ne saçmalıyorsun be?" Dedi Yağız da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lise Günlükleri ft. Tozkoparan İskender.
FanfictionTakvimler 1 Eylül'ü gösteriyordu. Temrenli Koleji'nin ilk günüydü. Yeni bir sene, iki düşman takım içinde çok daha farklı geçecekti. Sırlar ortaya çıkacak, takımlar dağılacak, yalanlar söylenecek ve hiçbir şey, eskisi gibi olmayacaktı.