Üzerimi değiştirip daha rahat şeyler giydikten sonra, hala kapıdan bana bağıran ve kapıyı açmamı söyleyen babama karşı derin bir nefes verdim. "Annen giderken seni niye götürmedi ki, başıma kaldın sen benim?!" Sweatshirtümün kapşonunu kapatıp camı açtım, camdan kaçmak kolaydı, verandanın çatısına dikkatlice geçersem, yere atlamam yetiyordu.
Yaptım da.
Hızlı adımlarla Ülkü'nün evine gidiyordum. Olanları anlatıp anlatmamakta oldukça kararsızdım, neyin doğru olacağı hakkında bir fikrim yoktu. Belki de sadece evden kaçtığımı söylerdim, geceyi orada geçirir, yarında okula gider ceza içip temizlik yapardık. Temizlik demek, okula gitmek demekti. Çağan'ı görmek demekti.
Yağmur yağmaya başlamıştı, sonsuza kadar yağmurun altında kalmayı düşündüm bir an. Telefonumun bildirim sesini duydum, birkaç kere üst üstte. Merak etsem de bakmadım, Ülkü'nün evinin kapısını çaldım.
Kahverengi saçlarını atkuyruğu yapmış, pijamaları ile açmıştı kapıyı. Beni görünce, "Geldin, iyi misin?" Kafamı sallayarak içeri girdim kapattığım kapüşonumu açtım. "Tuana, sen misin?" diye sorduğunu duydum Yağız'ın. "Evet benim, Yağız."
İçeri geçip otururken Yağız'ın tip tip bana baktığını fark ettim, Deniz ver Mert gergindi. Ortam bi' hayli gergindi, anlayacağınız. Ülkü, zorla bir gülümseme ekledi yüzüne sonra da bana tekli koltuğu gösterip Mert'in yanına oturdu. "Yine neyiniz var sizin?" diye sordum.
"X kişisi, artık kendine Rakun diyor." dedi Deniz. Yağız, Mert ve Ülkü boş boş ona baktı birkaç saniye. "X kişisi ya da rakun, her neyse." Dedi sonrada kendini toparlamaya çalışarak ama Ülkü, izin vermedi devam etmesine. "Bize fotoğraf gönderdi, Tuana." dedi, yüzü oldukça solgundu, elleri terliyor, bacaklarını titretiyordu.
"Sen ve Çağan öpüşürken çekilmiş."
Duyduğum şey ile yutkunamadım, Yağız'a baktım, sinirden kıpkırmızı olmuştu, Mert pek tepki göstermiyordu. Deniz ise sırıtıyordu. Alt dudağımı dişledim. "Her şeyi anlatacağım, bu yüzden geldim zaten." dedim anında. "Hm, nasıl sevgili olduğunuzu mu anlatacaksın? Bizi nasıl kandırdığını mesela-"
"Ben sizi kandırmadım! Dinle beni gerizekalı." diye bağırdım ayağa kalkıp, benimle o da ayaklandı, onunla diğerleri de ayaklandı. "Onu affetmen için bizim hakkımızda kim bilir neler söyledi, sende hemen affettin tabii, dudaklarına yapıştığına göre!" Bağırması daha da sinirimi bozuyordu. "Doğru konuş! Konu buraya geldiğine göre anlatmasından korktuğun bir şey var, değil mi?!" dedim bende. Sonra sustu, yüzüme bakmadı, gözlerini kaçırdı. "Yok, ama kavga ettik sonuçta. Bundan şüphelenmem normal."
"Sorunun bu olduğunu sanmıyorum." Dedi Mert. "Tuana ve Çağan'ı biri çekmiş, onları takip eden biri var demek bu. Bize daha önce de not bırakmıştı zaten. Yani sorunumuz tam olarak, bu not bırakan arkadaşın kim olduğunu bulmak olmalı." Diye devam etti. "Mesaj attı mı? Notu bıraktığı gün." diye sordum, bende hepsine. Bana mesaj atmıştı, peki onlara?
"Sadece not bıraktı o gün, sana attı mı?" Deniz'in sorusu ile ona baktım, "Evet, Çağan'a da atmış." Bunun üzerine Yağız, nefes vermek ve gülmek arasındaki o sesini çıkartırken elini çırptı. "Çekinme Tuana, sevgilim diyebilirsin." Ülkü'nün omzuna vurması ile oflayarak yerine oturdu. "Bana da mesaj gelmedi, sadece not." dedi, Ülkü de onu onayladı.
Mesaj sadece ben ve Çağan'a gelmişti demek ki... Telefonumu çıkardım. "Bunu daha önce de yaptı, benim fotoğrafımı çekti." dedim, mesaj kısmına girdiğimde bana da aynı fotoğraf geldiğini gördüm, Çağan ile olan... Yoldayken atılan mesaj bu olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lise Günlükleri ft. Tozkoparan İskender.
FanficTakvimler 1 Eylül'ü gösteriyordu. Temrenli Koleji'nin ilk günüydü. Yeni bir sene, iki düşman takım içinde çok daha farklı geçecekti. Sırlar ortaya çıkacak, takımlar dağılacak, yalanlar söylenecek ve hiçbir şey, eskisi gibi olmayacaktı.