Topun kafama çarpması, benim sendelememe sebep olmuştu. Ardından kafamı da direğe çarptığım için yere düşmüştüm. Birçok kişi adımı haykırmış ama o kadar kişinin arasından sadece Çağan dikkatimi çekmişti. Yerden zar zor kalkmaya çalıştım, oturur pozisyona geldiğim an, başımın dönmesi ile gözlerimi kapatmıştım. Bedenimde eller hissedene kadar kapalı almıştı gözlerim. Açtığımda da Çağan'ın telaşlı yüzü ile karşılaştım.
"İyi misin güzelim, canın yanıyor mu?"
Çağan'ın omzuna tutundum, ondan destek aldım yoksa bu baş dönmesi beni yerle bir ederdi, oturamıyordum bile. "Revire götüreceğiz seni şimdi, tamam mı?" Dediğinde kafamı salladım yavaşça. Konuşacak halde değildim. Çağan'ın bir eli kafamın arkasına gitti, saniyesinde geri çekerken parmaklarında kan görmüştüm. "Arda kucakla sevgilini de götürün hadi. Kızın kafası kanıyor." Esat'ın sesi ile, Arda ne yapacağını bilemez halde bakınmıştı.
Ben hala Çağan'ın yakasından, omzundan tutanarak duruyordum, o da beni tutuyordu. Arda bana yaklaşmış, eğildiği sırada Çağan müdahale etmişti. "Sen tutamazsın onu, dizlerinin arkasından huylanıyor." Doğruydu ve o, bunu hatırlıyordu.
Gözlerimin yavaş yavaş kapadığını hissederken Çağan'ın üzerindeki elimi gevşetip kendimi bıraktım, ama Çağan beni belimden yakalayıp çevik bir hareketle kucaklamıştı. "Ben aldım."
Çağan'ın kucağında revire çıkartılıyor olmam biraz tuhaftı, gözlerim yarı açık yarı kapalı olmasına rağmen etrafımızda kim var, kim yok görebilmiştim, tüm kasırga ve mavi ay artıdan Arda vardı.
"Kim attı topu Beril, sen gördün mü?" Diye sorduğunu duydum, Defne'nin. "Gizem attı, takıma yeni giren kız. Tuana seni takımdan atarım falan demişti ona." Gizem?
Başımın her tarafı çok fena şekilde ağrıyordu. Revire geldiğimizde Çağan beni revirdeki sedyeye bırakmıştı, hemşireye durumu açıklarken herkes odaya doluşmaya çalışmış, ama hemşire hiçbirinin girmesine izin vermemişti. Bir tek Çağan içeri de kalmış, geri kalan herkes kapının dışında kalmıştı.
"Sen bunu topun geldiği yere tut." Dedi Çağan'a buzu verirken. Çağan aldığı buzu alnıma koyarken yüzümü buruşturarak refleks ile geri çekilmiştim, "Üzgünüm Tuana ama bunu tutmam gerek." Diyerek alnıma tekrar buzu koymuştu.
"Oturabilir misin, kafanın arkasına bakacağım." Çağan'ın kolunu tuttum, ondan destek alarak sedyede oturdum. "Sen bana arkanı dön, arkadaşına doğru bak." Hemşirenin lafı ile bedenimi tamamen Çağan'a çevirmiştim, Çağan da buzu tuttuğu için bana oldukça yakındı.
Hemşire kafamın arkasına pamuğu sürdüğü an canım yanarken bende acıyla Çağan'ın kolunu tuttum, yine. "İstersen elimi tut, canın yanarsa sıkarsın elimi. Buzu tuttuğum kolumu sıkman iyi bir fikir değil." Dedikten sonra, yarım bir gülümseme ile elini bana uzatmıştı. Bende elini tutmuştum. Canım yandıkça elini sıkıyordum.
"Başım dönüyor." Dedim, hemşireye. Bunun geçmesi için bana bir şey vermeliydi. "Evet, sana birazdan ilaç da vereceğim." Dedi.
Bir süre sonra, pansuman bitmişti. Bana iki tane ağrıkesici vermişti, onları içmiştim. Çağan'ın elinden buzu alıp kendim tutmaya başladım, sonra hemşireye döndüm. "Buzu kafandan biraz daha çekme. On, on beş dakika kadar." Diyerek tembih etti. Kafamı salladım, ardıdan tekrar konuştu. "Sana izin yazdırdım Sera Hoca'dan alabilirsin, Tuana. Bugün eve gidebilirsin eğer istersen yarın da gelmeyebilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lise Günlükleri ft. Tozkoparan İskender.
FanfictionTakvimler 1 Eylül'ü gösteriyordu. Temrenli Koleji'nin ilk günüydü. Yeni bir sene, iki düşman takım içinde çok daha farklı geçecekti. Sırlar ortaya çıkacak, takımlar dağılacak, yalanlar söylenecek ve hiçbir şey, eskisi gibi olmayacaktı.