Medya: Çınar Atahan
•••
Oturduğum uzun sandalyede ayaklarımı sallayarak tabakta ki dördüncü dilim pastandan çatalla koca bir lokma alıp ağzıma tıktım.
Abim, Toprak ve benim en sevdiğim pastayı yaptırmıştı. Koca çikolatalı vişneli pasta ve tadı o kadar güzeldi ki kusana, patlayana, çatlayana ve -hiç sanmıyorum ama- pastadan soğuyana kadar yiyebilirdim.
Ağzımdaki büyük lokmayı çiğneyerek bakışlarımı bahçede gezdirdim. Hava kararmıştı. Klasik pasta üfleme ve kesme seansından sonra herkes bir tarafa dağılmıştı.
Toprak çocuklarla beraber bahçedeki koltukları istila etmiş muhabbet ediyorlardı. Güney ve Kuzey'de aralarındaydı.
Pislikler artık beni dışlıyorlardı.
Poyraz abim ve amcamlar hala neden geldiklerini sorguladığım tanımadığım insanlarla konuşuyordu.
Rüzgar, Ediz, Çağdaş abim ve sonradan partimize katılan Ediz abimin best kankileri Uraz, Alp ve Burak abiyle köşeye çekilmişti. Yüzlerinde 'ben bir şerefsizim' gülüşleriyle itişip kakışıyorlardı. Şahsen muhabbettin libosunun ne kadar yüksek olduğunu buradan hissedebiliyordum.
Yüzümü buruşturdum.
Neyse ki Ediz abimin saatlerdir üzerimde ki elbisenin satıldığı mağazadan dikildiği terziye kadar ettiği küfürleri duymamı engellemişlerdi.
Yine de elbisem açılmış mı ya da etrafta bana bakan var mı diye bir gözü üzerimde ve etrafta dolanıyordu.
Artık emindim. Ediz abimin kesinlikle tedaviye ihtiyacı vardı. Baskıcı bir kişiliği yoktu aslında. Sadece haddinden fazla yırtıcı kıskanç bir damarı vardı. Ona sorarsak herkes bana bakıyordu. Aslında hiç kimsenin de baktığı yoktu. Sadece kafasında kuruyordu pilavboy.
Sırf halamın hediyesi diye elbiseye dokunamıyordu ya da çok laf edemiyordu. Biliyordu ki halam onu mahvederdi.
Hediye demişken. Güzel hediyeler almıştık. Hele Can'ın hediyesi... bana kendisinde olduğu gibi SüngerBob baskılı pijama takımı almış ve beraber pijama partisi yapacağımız ile ilgili bir sürü yemin ettirmişti. Toprağa ise her tarafında 'Can'ın Mavişi' yazan özel baskılı Pembe bir pijama takımı yaptırmıştı. O kadar komikti. Ne kadar Toprak tarafından dayak yese de ben çok beğenmiştim.
Emre ikimize ortak güzel bir kamera almıştı. Kameranın içinde -nereden aldı hiç bimiyorum- Toprak'la ikimizin bir çok çocukluk fotoğrafı vardı. Tahminen Ege'den almıştı.
Yiğit ise Toprak ve bana el yapımı çok değerli mücevher bileklikler getirmişti. Dedesi bir mücevherci ve taş ustasıymış. Gerçekten şu an kolumda bir servet taşıyordum.
Artık en sevdiğim arkadaşım olduğunu ve peşini asla bırakmayacağımı itinayla suratına söylemiştim.
Ege'yi söylememe bile gerek yok. Gelip suratıma bu yıl ne istiyorsun diye sormuştu. Bende direkt Duman konserine bilet istemiştim. Yıllardır beraber olduğumuz için artık alacak geriye bulamıyorduk. Mesela geçen yılda o benden Formula 1 Final yarışı için bilet istemişti.
Toprak ise her seferinde olduğu gibi şerefsizlik yapıp en pahalı şeyi istiyordu. Fedakar Egoş'um da ne kadar sövse de kıyamadığı için paraya kıyıp alıyordu. Bu yılda PS5 almıştı.
Çınar ise Toprağa hediyesini önceden vermiş diye duydum bana malum hala bir şey vermemişti...
Gelen misafirlerin hediyelerine sonra bakacaktım. Asıl merak ettiğim kuzenlerin, amcamım ve abilerim hediyesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝗗𝗶𝗸𝗸𝗮𝘁: 𝗔𝗯𝗶𝗹𝗲𝗿𝗶𝗺 𝗩𝗮𝗿!
Teen Fiction3 kıskanç abi ve ultra sinir bozucu 1 ikize sahipseniz hayatınız ne normal seviyedir ne de kalbiniz aşkın kapılarına açıktır. Yaprak Çağlayan tam olarak bu hayatın ana merkezindeyken, okulunun değişmesiyle çat kapı hayatına giren yeni insanlar, isi...