Yirmi ikinci Bölüm

31K 2K 1.4K
                                    

İyi Okumalar :D

•••

Sıkıntıyla oflayarak elimde ki poşeti sallamayı kesip olduğum yerde durarak elimin tersiyle gözümden akan yaşları sildim.

Artık psikolojim ne kadar bozulduysa ağlamamama rağmen gözümden yaşlar akıyordu. Düşünün, göz yaşı torbalarım bile içinde bulunduğum trajikomik durumun ne kadar vahim olduğunun farkında olarak göz yaşı akıtıyordu kendi kendine.

Kaçıncı seviye bir yıkıklık içerisindeydim hiçbir fikrim yok fakat şu an hissettiğim ve istediğim tek şey Poyraz abimin ağzının ortasına en okkalısından bir tane çakmaktı.

Hayır, derdin ne abiciğim? Ne güzel mutlu mesut geçiniyorduk, çok mu geldi? Mutluluğumuz mu gözüne battı anlamış değilim ki.

Gözlerimi devirerek yürümeye devam ettim. Diğer yandan da ağzımda ki bitmek üzere olan limonlu lolipopun çubuğunu çıkarıp çöpe attım. Poşetin içinden bir tane daha çıkarıp ağzıma attım.

O ekşili tattan sonra ağza gelen tatlı hissi çok hoştu ve en azından moralimi düzelten tek şey şu an elimde sallandıra sallandıra gezdiğim bir poşet dolusu limonlu lolipoptu.

Bir yandan gözlerimden yaşlar geliyor diğer yandan ağzımda limonlu lolipopla savsak savsak sokakta yürüyordum. Yanımdan geçen insanlar dönüp tekrar tekrar bana bakıyordu. Büyük ihtimalle içlerinden 'Bu manyağın amacı ne' diyorlardı.

Size ne kardeşim?

Belki benim fantezim bu. Ağlayarak lolipop yemekten hoşlanıyorum. Olamaz mı yani?

Yanımdan geçen ellilerinin ortasında ki amca garip garip suratıma bakmaya başladığında içimden sabır çekerek hızlı hızlı yürümeye başladım.

Boşta ki elimle gözümden akan birkaç damlayı sildim.

Ağlamaktan nefret ettiğimi söylemiş miydim? Hatırlıyorum, söylemiştim. Ve ne garip, abim de bunu gayet iyi biliyordu.

Hala içimde son kırıntılarını hissettiğim sinirimi bastırmaya çalışarak derin bir nefes aldım. Sonunda parka ulaştığımda ağzımda ki lolipopu çıkarıp çöpe atarak bakışlarımı etrafta gezdirdim. Okul çıkışı olduğu için park, etrafta koşuşturan çocuklarla doluydu.

Kasım ayının başlarında böyle manzaralar görmek tuhaftı. Eskiden yani birkaç yıl öncesine kadar bu aylarda havalar buz gibi olurdu. Hele ben çocukken bu zamanlarda park yüzü bile göremezdik.

"Yaprak..." duyduğum tanıdık sesle bakışlarımı çocuklardan çektim. Çınar'dı. Tedirgin bir şekilde yüzümü inceliyordu.

"Gel, oturalım." Sıcak parmaklarıyla bileğimi nazikçe tutarak yönlendirdi. Parkın biraz gerisinde bir ağacın yanında durduk. Üzerinde ki siyah kapüşonluyu çıkararak yere serdi. "Sen buraya oturuyorsun." Kendisi çimenlerin üzerine oturmuştu.

Gözlerimi devirerek kapüşonlusunu kaldırıp bende yanına çimenlerin üzerine oturdum. "Gerek yok, giy bunu üşürsün."

Üzerinde sadece okulun gömleği vardı. Hava ne kadar orta sıcaklıkta olsa da üşürdü.

Gözlerini üzerimde gezdirdi. Hemen kaşlarını çatmıştı. Bu sefer kapüşonluyu bacaklarımın üzerine örttü "Asıl sen üşürsün. Abinin inadına şu şortları giymeyi kes. Sakın kaldırmaya çalışma çünkü tekrar örterim." Dedi keskin sesiyle.

Nesin sen centilmen erkek falan mı?

Omuzlarım silktim "Öncekileri hayır ama evet şu an ki kesinlikle inadınaydı." Önümde ki poşeti alarak içinden bir lolipop çıkarıp ona uzattım "İster misin?"

𝗗𝗶𝗸𝗸𝗮𝘁: 𝗔𝗯𝗶𝗹𝗲𝗿𝗶𝗺 𝗩𝗮𝗿!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin