Geldiğim yer bizim keşfettiğimiz,yıllardır kimsenin gelmediği bir yer gibiydi.Daha sonra burayı bulduktan sonra çok sevinmiştim.Sessiz,kimsesiz..
Yavaş adımlarla Düş Kıyısı'na ilerledim.Buraya düş kıyısı dememin sebebi ; hayallerimin,umutlarımın tomurcuklarının yeşerdiği yer olduğu için.Banka oturduktan sonra çantamı çıkarıp kenara koydum.Daha sonra bağdaş kurdum ve derin bir nefes aldım.Hava sabahtan güzeldi.Hafif bir serinlik vardı sadece.Ama ben soğuğu severdim.İnsanı ayık tutardı.Ne kadar içini üşütse de bir o kadar ısıtırdı.Fakat şimdi hava kararmaya başladı.Bu tabi ki de yağmurun habercisiydi ama umursamadım.İçimi döktüğüm sırdaşımı çıkardım çantamdan ve kalemi aldım elime ;
''İnsanlar bazı zamanlar geldiğinde kendini bir boşlukta hisseder.Çabalar aydınlığı bulmak için ama hep yerinde sayar.Sanki zaman kavramı durmuş da yaptığı şeyler sadece zihin dünyasında gerçekleştirdiği olaylardan ibarettir.O karanlıkta korkar.Daha sonra ise o korku duygusunu da yitirir ve hissizleşir.Hisizleşmek... Çoğu insan ''hissizleşmek istiyorum,bu acıların içinde kaybolmak istemiyorum '' der.Fakat dediği gibi hissizleşmek sadece duyguları hissetmemek değil de benliğini kaybetmektir ve bundan haberi yoktur.Bunu anladığı zaman ise o kadar çok geç olur ki kendini o boşluğa inmek için saldığı merdivenden aydınlığa çıkmak için kullanacakken yerinde bulamaz.O zaman kaçmak istediği bütün duyguların hepsi birleşir ve onun üzerini çullanır.Kişi ise o duyguların yoğunluğunda kaybeder kendini,kaybeder benliğini....''
Yağmur damlaları yüzüme doğru gelmeye başlayınca çantama geri koydum defterimi.Bu kadarcık şey yazmama rağmen içimi kusmuştum.Aslında şuan kalkıp bu yağmurun altında ıslanmamam gerekiyordu fakat bir şey beni orada tuttu ve bunu umursamadım.
Ne olursa olsun yağmuru seviyodum.Önce yavaş yavaş damlalarını gökyüzüne gönderirken sonra bir anda herşeyi yok etmek istercesine hırçınca gönderir.Aslında yağmur beni temsil ediyordu.O da sesiz sakin iken bir anda duygu patlaması yaşıyordu.Ben içimdekileri biriktire biriktire , gözümden düşmek için savaşan gözyaşlarımı bütün silahlarımla yok ederken; yağmur dayanamayıp döküyordu içini .Benim tersime korkmadan çekinmeden...
Kafamı yukarı doğru kaldırdım ve kafamı geriye doğru yatırdım.Böylece yağmur damlaları şimdi tamamen yüzüme vuruyordu.Böyle dakikalarca durdum.Rahatlatıyordu.Kafamın içindeki düşünceleri kısa süreliğine de olsa uzaklaştırıyordu.Gözlerimi aralamamı sağlayan şey ise birinin ayak seslerini duymamadı.Kafamı seslerin geldiği yöne çevirdiğimde ise açık bir şekilde şaşırmıştım.Çünkü burayı dediğim gibi çok fazla kişinin bildiğini sanmıyordum.Demek ki yanılmışım.Aslında bu biraz morelimi bozdu çünkü burasına sadece benim hayal dünyama ait olan bir cennet olarak kabul etmiştim.Fakat burasını başkalarıyla paylaşmak biraz bencilce de olsa üzmüştü.
Gelen çocuk da benim gibi sırılsıklam olmuştu ki şuan kıyafetlerimi sıksam suyu çıkacak gibi gözüküyordu.Uzun boylu,hafif çatık kaşları,beyaz tenli ve masmavi gözlü bir yakışıklıydı.Evet ne yalan söyliyeyim baya yakışıklıydı.Onu gözlerimle bu kadar süzdüğümün farkına varınca gözlerimi kaçırdım ve hafifçe yerimde kıpırdandım.
Önüme geldiğinde durdu.Neden durduğunu baştan anlamadım fakat sonra bankın tamamını kaplamış olduğumun farkına varınca utançla çantamı hemen aldım ve yana kaydım.O da yavaş hareketlerle yanıma oturdu.
Şuan burası o kadar huzurluydu ki...Yağmur , önümde deniz ve hafif soğuk.Ki yanımdaki yabancı bile beni rahatsız etmiyordu.O gelmeden önceki gibi gözlerimi kapayıp tekrardan kafamı kaldırdım yağmura doğru.Yandan bana baktını fark ettim ama takmadım.
Aslında şuan kim olduğunu,burayı benim gibi keşfetti mi yoksa önceden bildiği bir yer miydi,ne zamandır geliyor? gibi bir çok soru kafamda dolanıyordu.Biraz daha vakit geçtikten sonra çantamı koluma taktım.Zaten yağmur da dinmeye başlamıştı.Son olarak yabancıya yandan bir bakış attığımda karşı tarafa,denize,doğru dikkatlice bakıyordu.Dniz mavisi gözleri denizden bile daha güzel bir renge sahipti ve uzaklara maviliklerinin dalmasının sebebi düşünceleri olsa gerekti.Kafasında dönen düşüncelerin hızının sesini duyar gibiydim ama adını bilmedim adamın önünden seri bir şekilde geçtim ve yola doğru ilerledim.
Taksiye bindim ve adresi verdim.Adam bana dikiz aynasından dik dik baktı fakat takmadım.Ben de olsam baştan aşağı-iç maşırlarıma kadar-ıslanmış bir şekilde bir müşteri geldiğinde rahatsız olurdum heralde.
Eve geldiğimde anahtarımla kapıyı açtım.Odama doğur ilerlerken annemin evde olduğunu mutfaktan gelen seslerden anlamıştım ama hiç ona bakmadan odamdaki banyoya girdim.Sıcak bir duş almak uykumu getirmiş ve ileklerime kadar rahatlamamı sağlamıştı.Daha fazla uykuya direnmemek adına üzerimi giyindikten ve saçlarıma kuruttuktan sonra yatağıma girdim.
Beynimde dolaşan sorularla tabi ki de.Beni ne kadar ilgilendirmese de merak etmiştim işte.Ama en önemlisi
Kimdi o adam ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EKSİK
Roman pour Adolescents''Sen de benim kadar yalnızsın ve biz en çok birbirimiz kadar yalnızız.'' Aynı kaderi paylaşan fakat birbirinden haberi olmayan iki kişi...Kardeş kelimesinin önemini ve eksikliğini iliklerine kadar hisseden,kimse tarafından anlaşılamayanlar onlar...