Nefes nefese yataktan sıçramıştım. Gördüğüm rüyanın etkisini azaltmak için derin derin nefesler alırken gözüm masamın üzerinde duran saate kaydı ve yerimden nasıl kalktığımı bile bilmeden banyoya koştum. Sadece 25 dakika zamanım olduğunu gördüğümde ise neredeyse ağlayacak duruma gelmiştim.
Bütün haftasonu boyunca sınavlara çalışmaktan kafamı kaldırmamıştım. Eksik olan notlarımı tamamlamış , ezber yapmıştım... İlk sınavlara çok fazla ağırlık vermek istemiştim fakat şuan o sınava yetişebileceğimden bile emin değildim.
Yüzümü yıkadıktan sonra dolabıma koşup üzerime bir elbise geçirdim. Saçlarımı da hemen topladıktan sonra çantamı da koluma takmış hazır durumdaydım. Saate tekrar baktığımda ise 12 dakikamın olduğunun farkına vardım. Değil 12 dakika 25 dakikada gidemezdim. Taksi beklesem bile o gelene kadar zamanım dolardı.Ben yine de şansımı denemek amaçlı hızlı bir şekilde merdivenlerden koşarak indim. Benim sesime sevimli ailem (!) yargılarcasına bakışlar atıyordu bana fakat onları umursayacak zamanım bile yoktu. Tam ayakkabılıktan ayakkabılarımı alırken telefonumdan mesaj sesi geldi. Belki Derin'dendir diyerek hemen tuş kilidini açıp baktım. Fakat numara bende kayıtlı olmayan bir numaraydı.
Gelen:
Kapıdayım.Hemen çık.
Kimdi bu ? Kim olabileceğini bile düşünecek vaktim kalmadığından koşarak çıktım kapıdan. Çıktığımda elinde 2 tane kask bulunan motorun başında bekleyen bir Azrak kesinlikle beklemiyordum. Onun ne işi vardı burada ?
'' Senin ne işin var burada ? '''' Bence zamanını konuşarak harcama da atla hemen.'' dedi. Ben hala araba farlarına bakan tavşan misali gözlerimi şaşkınca ona dikmiştim. Elindeki kaskın tekini bana uzattı diğerini de kendi taktı.
'' Çok az zaman kaldığı için çok hızlı gideceğim. Sıkı tutunsan iyi edersin.'' dedi.
Arkasına atladığımda elbise giydiğime lanetler ederek elbisemin eteklerini düzgün bir şekilde rüzgardan uçmayacak hale getirmişti. Daha sonra Azrak'a sarılır sarılmaz yola koyulmuştuk.
O kadar hızlı gidiyordu ki korkudan kemiklerini kırmıştım sanırım. Hiçbir şekilde gözlerimi açmaya cesaret edemiyordum. Zamanla midem de bulanmaya başlamıştı fakat onu umursayacak durumda değildim ne yazık ki.
Arada arabaların korna seslerini duymaktan başka hiçbir şey yapamıyordum. Biraz daha ilerledikten sonra yavaşladığımızın farkına vardım. Daha sonra keskin bir dönüş yapıp motoru durdurmuştu. Yavaşça ellerimi çözdüm belinden. Kendimi ne kadar kastığımı ağrıyan kollarımdan fark etmiştim. Hızlıca indim. Benden hemen sonra Azrak indi ve saatine baktı.'' 16 dakika. Hm.. hiç fena sayılmaz ha ? '' diyip o yarım gülüşünü koydu ortaya. Ben ise hafif başım dönerken heyecan yapmış olmamdan kaynaklanan hızlı nefes alış verişlerimin arasından ;
'' Cidden.. Çok teşekkür ederim. Yine borçlandım sana. Ben hemen gidiyorum. Çıktığımda görüşürüz. '' dedim. O ise yine hafifçe başını sallamıştı. Koşarak insanların yanından geçiyordum. Sınıfın önüne geldiğimde kapıyı çalıp içeri girdim. Sadece 5 veya 6 dakika geç kalmıştım. Azrak sayesinde... Hemen Derin'in yanına geçip sınav kağıdına odaklanmaya çalıştım. Derin rahatlamışcasına nefesini verip sınav kağıdına döndü.
Çalıştığım konulardandı sorular fakat titreyen ellerimle yazamadığım için soruların cevaplarını kafamda oluşturup biraz daha sakinleştikten sonra cevapları geçirmeye başladım. Arada gerçekten çok zorlayan sorular vardı fakat hazırlıklı olduğumdan onun dışındaki sorular için bir şeyler karalayabiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EKSİK
Teen Fiction''Sen de benim kadar yalnızsın ve biz en çok birbirimiz kadar yalnızız.'' Aynı kaderi paylaşan fakat birbirinden haberi olmayan iki kişi...Kardeş kelimesinin önemini ve eksikliğini iliklerine kadar hisseden,kimse tarafından anlaşılamayanlar onlar...