Fısıldayan kuşlar olduğuna inanırdım sanki birşeylerin habercileri gibi gelirdi. Bulutlardan şekil uydurmak çocukça bir heyecandı. Saçma sapan alışkanlıklarımda vardı mesela gitmem gereken yolu uzatıp sırf hislerim daha uzun alakasız bir yolu gösteriyor diye, oradan geçersem güzel bir şey olacağına inandığım için gitmem gibi. Bilemiyorum saçma sapan bakıyordum hayata belki saf ama huzurluydum. Herşeye iyi yönüyle bakıyordum Bilmiyordum ki bu kadar yorulacağımı. Şimdi ise herşeyin farkında olmak güçlü kılıyor daha sağlam basıyorum yere daha dikkatli ve tedbirli fakat içimde ki umut bektiçisini yavaş yavaş öldürdüğümü hiç fark etmedim. Bu konuma gelmek benim seçimim değildi. Biri sanki ensemden tutup bir kaosun ortasına beni elleriyle bırakıp kaçmış bende tek başıma tüm herkesle savaşıp galip gelmiş gibiyim. Geldim gelmesine de kendimden gitmiş gibiyim. Neşe den gülerken acılara, tüm olaylara ve kişilere hiçbir şey belli etmeden acı da kayıplar da dik durmak pahasına gülümsemeye dönüştü. Tüm kaybedişlerin ortasında öyle dik durmayı öğretti ki hayat sürekli gardım elimde yaşamak zorundaymışım gibi gelmeye başladı. Yorgun muyum evet pes eder miyim boşuna beklemeyin kaybetmeyi hiçbir zaman sevmedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENİZ KABUĞU MEZARLIĞI
القصة القصيرةKoca Okyanus önce hapsetmişti içine deniz kabuklarını sonra dalgalarıyla kıyıya savurdu... Avunmak yerine avutulduklarının farkına var... "Kısma acının sesini, bastırsın hayalin çığlıklarını..."