4. Bölüm

340 23 5
                                    

Multi: İdil

Ertesi gün sabah erkenden kalktım. Gözlerimi açtığımda yorganı hızla üstümden attım. Bugün çok enerjiktim. Dün olanlar hala rüya gibiydi. Artık hergün Emir'i görebilirdim.

İçimden şarkı mırıldanarak dolaba yöneldim. Bu sefer siyah dar paça bir pantalon ve üzerime salaş bir tişört geçirdim çünkü dünkü gibi utanmak istemiyordum. Zaten elbise şuan dolabın en derin köşesinde yerini aldı. Mutfağa indim hızlı bir şekilde kahvaltımı yaptım. Şu evden bir an önce çıkmak için can atıyordum. Tam ayakkabılarımı giyerken annemle karşılaşmıştım tabi ona artık ne kadar anne diyebilirsem...


Annem "Kızım nereye böyle erkenden?" diye sorduğunda durakladım. Yumruk şeklindeki ellerimi sıkarak "işim var" dedim ve şüphelenmesin diye hafifçe ve zoraki bir şekilde gülümsedim. Annem de bana gülümseyerek "Peki canım böyle dışarı çıkman gerçekten güzel. Yalnız geç kalmazsan sevinirim. Akşam için sana bir süprizim var." dedi. Daha ne süprizi görecektim bilemiyordum. Bu kadar şeyin arasında başka bir şey daha olsun istemiyordum. Bir an önce şu kanıtları bularak evden gitmeliydim. Bu kadını görmeye artık tahammül bile edemiyordum. Ona hafifçe gülümsedim ve "Peki, geç kalmamaya çalışırım." diyerek dışarı fırladım.

Emir'i kendime aşık etme planları yaparak bilardo salonuna doğru yürüdüm. Sonunda bilardo salonuna geldiğimde dışarıda Emir'i göremedim. Tam içeriye girecekken kapıda bir omuz darbesiyle geriye sendeledim. Şu bilardo salonuna her geldiğimde illaha bir darbe almak zorunda mıyım acaba?

"Ah! Önüne baksana hayvan." dediğimde bana bakan bir çift Emir gözüyle karşılaştım. Yüzünü ekşiterek baktı, "Yine çok gürültülüsün. " diye homurdandı. Omzum acıdığı için ona sinirli bir şekilde bakıyordum ama asıl planımı hatırlayarak tekrar gülümsedim.

"Merhaba" diye başladığımda bana garipseyerek baktı ve arkasını dönerek kapıdan çıktı.

Bana. Arkasını. Döndü.


Peşinden ben de çıktım ve "Hey! Bekle nereye gidiyorsun?" diye seslendim ama aldırış etmedi.

Bana. Aldırış. Etmedi.

Sinirlenmeye başlıyordum ve ben sinirlenince beni kimse tutamazdı. Yutkundum ve babamı aklıma getirmeye çalıştım. Daha sonra Emir'e yetişerek kolundan tuttum. "Sana soruyorum." derken kolunu hızlı bir refleksle geri çekti ve öfkeyle bana baktı.

Tırstım. Hem de çok.

"Ben kimseye hesap vermem anladın mı? Şimdi evine dön." dedi. Sertçe yutkundum ve sinirlerime -ve korkularıma- hakim olmaya çalıştım. "Ama sen istediğin zaman gelirsin demiştin. Bilardo için. Unuttun mu?" dedim ve hatırlamasını diledim. Öfkeli gözleri biraz yumuşar gibi oldu. "Şimdi değil. Yarın." diye emir verdi ve arkasını dönüp uzaklaştı.

Arkasından bakakalmıştım. Tutarsız manyak. Dün keyfin bilir demişti. Şimdi ise beni bu sokakta bırakıp gitti.

Zaten ondan nefret ediyordum. Neden işlerimi daha da zorlaştırıyordu ki? Altı üstü bir bana aşık olacaktı işte.

Somurtarak yol boyu yürümeye başladım. Eve gitmeyi hiç istemiyordum. Sadece yürüdüm. Acaba Emir nereye gitmişti? Dünkü umarsız haline göre bugün sinirliydi. Neden bu tripli haline denk gelmiştim ki? O kadar da heyecanlanmıştım sonunda bilardo sayesinde yakınlaşacağız diye. Tabi heyecanım nefretim ve intikamım içindi. Yoksa o alaycı yüzünü görme meraklısı değildim.

Yürümeye devam ederken karnım tuhaf sesler çıkarmaya başlamıştı. Acıkmıştım. Evde de doğru düzgün kahvaltı edememiştim zaten. Neyse ki bu tuhaf sesler Emir'in yanında çıkmamıştı. Bir rezilliği daha kadıramazdım.

Emir ile uğraşmaktan kendime zaman ayıramıyordum zaten. İleride bir kafe gördüm ve hızlı adımlarla içeri girdim. Masaya oturarak garsonu çağırdım "Menüyü alabilir miyim?". "Tabi küçük hanım" diyerek bana menüyü uzattı. "Ben bir beşamel soslu makarna alayım." diyerek menüyü geri verdim. Garsonun bakışları beni çok rahatsız etmişti.

15 dk bekledikten sonra makarnam gelmişti. "Buyurun başka bir isteğiniz var mı?" diye ısrarla soran garsona "Hayır." diyerek tersledim ama hala başımda bekliyordu. Çabucak makarnamı yedim ve masadan kalkıp hesabı ödedim. Kafeden çıktığımda hala arkamdan bakıyordu. 'Hayvan ya!' diye içimden geçirdim ama galiba daha büyük bi problemim vardı.

Yürümeye devam ederken bilmediğim sokaklara girdiğimi farkettim. Bu kadar uzaklaştığımı bilmiyordum. Bizim oranın mahallesi zengin mahallelerdendi. Şimdi ise duvarları soyulmuş dar sokaklardan geçiyordum.

Bu farkındalığım bende hafif bir korku hissi yaratırken geri dönmeye karar vermiştim. Adımlarımı hızlandırarak geldiğim yollardan geri dönmeye başladım ama tabi ki benim harika (!) şansım olduğundan yolları karıştırmıştım. Bütün yollar birbirine benziyordu ne yapayım?

Daha da hızlanarak yürürken telefonumu aldım ve şoförümüzü aradım. Olduğum yeri tarif etmeye çalıştım. Pek anlamasa da olduğum yerde beklememi ve geleceğini söyledi. Zaten artık yorulmuştum da. Kaldırımlardan birine oturup beklemeye başladım. Yollarda kimse yoktu. Tek tük araba geçiyordu. Ben de eskiden babamla yaptığımız gibi arabaların plakalarındaki harflerinden sözcük türetmeye başlamıştım.

Saatime baktığımda 6 buçuğu geçiyordu ve ben yaklaşık yarım saattir şoförü bekliyordum. Hava da kararmaya başlamıştı. Telefonumu tekrar elime aldığımda sokağın başından bir grup çocuğun bana doğru geldiğini farkettim. Yüksek sesle bağıraşarak yürüyorlardı. Ayağı kalkıp hızla yürümeye başladım. Beni fark ettiklerinde laf atmaya başlamışlardı.

"Hey güzelim takılalım mı?"

"Gel bak çok eğlenicez."

"Dursana be hadi yorma bizi."

Pis gerizekalı sürüsü. Ne yapacağımı şaşırmış bir halde sokaktan çıkış yolunu arıyordum. Tabiki de şanssızlıkta zirve yapmış biri olarak çıkmaz sokaktaydım. Aman ne güzel!

"Defolun gidin başımdan !" sözüme karşılık sadece gülmekle yetindiler.

"Biz eğlenceyi bulmuşuz güzelim nereye gidelim?" diye bağırarak üzerime gelmeye başladılar. Gittikçe yaklaşıyorlardı. Gidecek bir yerim de kalmamıştı. Etrafımda daire oluşturdular. "Gidin!" diye çığlık atarak olduğum yere çöktüm. Hayatımda hiç bu kadar korkmamıştım. Tam her şeyin bittiğini düşündüğüm anda iyice kafamı kollarımın arasına gömerek ağlamaya başladım. Gözlerimi hafifçe araladım tam o anda serserilerden biri ayağımın dibine düştü. Bir kol beni kendine doğru çekti ve yüzünü gördüğümde şaşkınlıktan donakaldım...

Bu bölüm biraz geç geldi malesef. Umarız keyifle okursunuz :)

SİYAHI TATMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin