Bunu beklemiyordum işte. Sarışın çocuk buraya girdiğine göre Emir ile tanışıyorlardı ama onları okulda hiç konuşurken görmemiştim. Parmak ucumda sinsice yürüyerek bilardo salonunun yanındaki duvara yapıştım. Kafamı kimsenin göremeyeceğini düşündüğüm yerden çıkararak camdan içeriyi gözetlemeye başladım. İçeride Emir yoktu. Sarışın çocuk bilardo masalarından birine geldiğinde ortam gerildi. Herkes oynamayı bırakmıştı. Sarışın çocuk ise bu sabahki keyifli gülüşüyle adeta onlarla dalga geçiyordu. Istakayı eline aldığıda içeridekilerden biri onu uyarır gibi bir şey söyledi. Sarışın ise onu duymazlıktan gelircesine topları dizdi. Duyabilmek için açık olan caman biraz daha yaklaştım.
"Enis! Emir gelmeden gitmelisin diyorum."
Demek adı Enis'di. Dinlemeye devam ettim. Bu sefer konuşan Enis oldu. "Ne olacak canım bilardo oynamaya geldik. Suç mu?" Bunu söyledikten sonra dudaklarını büzdü. Bu sefer yanındaki çocuk biraz sinirlenmişti ama hiçbir şey yapmıyordu. Sanki Enis' in dokunulmazlığı varmışcasına sadece yumruğunu sıkıyor, Enis' in alaycı gülüşünü izliyordu. Söyleyeceklerini duymak için iyice yanaşmıştım ki kulağımda birinin nefesini hissettim. "Ne yapıyorsun?" demesiyle çığlığı bastım ve yere düştüm. Artık alıştığım için düştüğüm gibi ayaklandım. "Emir! Senin burada ne işin var?!" Bu sırada popomu silkeliyordum. Söylediğim şeyin saçmalık olduğunu ise sonradan farketmiştim.
Emir harikaüstü yakışıklığı ile elleri cebinde karşımda duruyordu. Beyaz tişörtü üstünde siyah deri ceketi vardı. Deri ceketin ona çok yakıştığını düşünürken "Burası benim salonum. Asıl senin ne işin var?" dedi. Sonra bana yaklaştı ve fısıldadı "Ayrıca kimi gözetliyordun?"
Yutkundum. "Ben mi? Ben sana bakıyordum. Ders için gelmiştim." Yakalandığım için başımı öne eğmiş ellerimle oynuyordum.
"Ders için bu saatte mi geldin?" dedi. Sonra da dudağının bir kenarı kıvrıldı.
"Evet. Ne varmış ki saatte? Ben çalışkan bir öğrenciyim." dedim ve kararlılıkla başımı salladım.
"Öyle olsun. Hadi girelim." Kolunu omzuma attı ve beni yönlendirdi. İçeride olanları tamamen unutmuştum. Bakalım Enis'i görünce Emir'in tepkisi ne olacaktı?
Emir ile içeri girdiğimizde bütün gözler bize çevrildi. Enis de başını kaldırıp baktığında önce bir süre kolunu omzuma atmış olan Emir'i süzdü, sonra gözleri beni buldu. Beni görünce gülümsedi. "Oo kimler gelmiş? Emir Kaya ve gizemli arkadaşı İdil Soykan."
Diğer çocuklar susmuş, aradaki gerilimi arttırıyolardı. Emir ise Enis' in benim ismimi söylemesiyle sanki omzumu daha da sıkı sarmıştı. "Neden burdasın?" dedi umursamaz sesiyle.
Enis dışarı nefesini verdikten sonra yanımıza yaklaştı. Rahat hareketlerle tam önümüzde durdu. "Kuzenimizin mekanına gelemez miyiz?" O gülümsemesini yüzünde büyütürken benim gözlerim irice açılmıştı.
Kuzen. Enis ile Emir. Onlar kuzenler mi?!
Şaşkınlığımı anlayan Enis gözlerimin içine bakıyordu. "Aa! Yoksa sen bizim kuzen olduğumuzu bilmiyor muydun yeni? Galiba Emir ile o kadar da yakın değilsiniz. Bu arada, okulda tanışma fırsatımız olmadı. Ben Enis." diyerek elini bana uzattı.
Ben de elimi uzatacakken Emir elimi tuttu. Bugün bu insanlar beni şaşkınlıktan öldüreceklerdi galiba. Emir elimi sımsıkı tutuyordu. Hatta canım biraz acımaya başlamıştı ama bunu şuan söylemek bu ortama hiç uymazdı. Elimi biraz kımıldatınca Emir ne yaptığını farkederek elini hafifletti.
Enis' e dönerek "Artık tanıştığınıza göre artık gitsen iyi olur kuzen." dedi. Bunu söylerken 'kuzen' kelimesini vurgulamıştı. Enis ellerimize bakıp sırıttıktan sonra "Peki. O zaman sonra görüşürüz yeni." diyip çapkınca göz kırptı. Sonra da çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHI TATMAK
ChickLitÖğrendiği gerçeklerle hayatı değişen İdil, içindeki öfkeyi intikam alarak dindirmeye çalışıyor. İntikamını alabilecek mi? Yoksa karşısındaki düşmana yenik düşüp ona aşık mı olacak?