Kaçık

3.7K 310 365
                                    

"Lucia? Deminden beri kiminle konuşuyorsun? İyi misin?" dedi tanıdık bir ses. Hissettiğim rezillik duygusu yüzünden arkamı bile dönemezken, Riddle alayla sırıtmaya devam ediyordu. Arkamı dönüp hiçbir şey olmamış gibi kitap aramaya devam ettim.

"Kimseyle konuşmuyordum. Saçma Muggle şarkılarını söylüyordum." dedim Luna'ya bakmadan.

"İnanmış gibi yapacağım." dedi samimiyetle gülerek. Oflayarak kütüphaneden çıktığımda odama girdim. Üzerimi değiştirip altın üçlüyü arıyorken, Riddle'ın peşimden geldiğini görüyordum. "Git peşimden!" diye fısıldadım kızgınlıkla. Tekrar etrafta birilerinin olup olmadığını kontrol ederek yürümeye devam ettim. Altın üçlüyü en son bulduğum yer Hagrid'in kulübesiydi. Gelmem için el salladıklarında gülümseyerek yanlarına gittim.

"Kulübeyi tamir etmişsin, Hagrid." dedim tebessüm ederek. Bellatrix Lestrange, savaş sırasında kulübeyi yakıp kül etmişti.

Hagrid gülümsememe karşılık vererek kafa salladı. "Tek bir asa hareketiyle halloldu." dedi. Yanımda duran Riddle'a baktığımda, Harry'e bakışı hiç hoş değildi. Neredeyse gözlerinden alev püskürtecekti.

"Ne kadar aptal arkadaşların var. Yetmezmiş gibi Hagrid ile arkadaşsın." Tiksinir bir bakışla etrafı süzdü. "Acınası."

"Senin durumun daha acınası. Görünmez bir varlıksın." dedim fısıldayarak. Diğerlerinin duymadığına emin olunca rahat bir şekilde soluklandım. Aniden kendimi yerde bulduğumda, Riddle'ın beni ittiğini anlamak zor olmadı.

"Düşünsene," dedi şeytani gülüşünü sunarak. "Kendi kendine yere düşen bir aptalsın."

"Ne yapıyorsun Lucia?" dedi Ron kolumu tutup yerden kaldırarak. "Güneş mi çarptı kafana?" Kolumu Ron'un elinden kurtararak oradan uzaklaştığımda Riddle'ın peşimden geldiğine emindim. Kulübeden iyice uzaklaştıktan sonra, "Düşünsene bütün hayatın, kendi kendine yere düşen bir aptalın(!) elinde." dedim alayla.

Kolumu tutup durdurduğunda önüme gelen saçımı kulağımın arkasına attı. "İstersem fazlasıyla ikna edici olabilirim." dedi. 

Yüzümü buruşturup elini ittiğimde, "Böyle mi kandıracaksın beni?" dedim göz devirerek. Adımlarımı hızlandırarak gözden kaybolduğumda iksir sınıfına girdim. Profesör Slughorn tahmin ettiğim gibi iksir sınıfında, tek başınaydı.

"Bir sorun mu var Lucia?" dedi elindeki iksiri yapmaya devam ederek. Profesörün karşısındaki sandalyeye oturdum ve ellerimi masanın üzerinde birleştirdim.

"Bildiğim kadarıyla uzun zamandır Hogwarts'ta Profesörlük yapıyorsunuz." Söylediğim cümleye devam etmemi istercesine kafa salladığında sormak için daha da heveslendim. "Acaba..." dedim. Riddle'ın burada olduğunu kontrol ettikten sonra gözlerimi tekrar Profesöre yönelttim. "Tom Marvolo Riddle adında bir öğrenciniz var mıydı?"

Profesör aniden elindeki iksir şişesini yere düşürdüğünde, yüzündeki ifade bunu sormamam gerektiğinin kanıtıydı. Hiçbir şey söylemeden iksir malzemelerini toplamaya başladı. "Lütfen bunlar hakkında konuşma, Lucia. Sadece küçük bir tavsiye." İksir sınıfından çıktığında arkama yaslanarak düşüncelerime daldım. Acaba kötü bir öğrenci miydi?

Düşüncelerimi dağıtan ses, yine onun sesiydi. "Sıkıntıdan patlayacağım! Elime bir kitap ver!" dedi bağırarak. Derin bir şekilde soluklanarak, bıktığımı belli eden bakışlar sergiledim Riddle'a.

"Bana emir vermemen gereken konularda, en iyi yaptığın şey emir vermek."

"Karşında kim olduğunu bile bilmiyorsun." dedi üzerime yürüyerek. Elini boğazıma getirdiğinde tiksinç bir bakış attı. "Seni öldürme seçeneklerim kısıtlı. Sence boğularak mı ölmeyi tercih edersin? Ya da Astronomi Kulesinden düşerek mi?" Tam bir şey söyleyeceğim sırada parmağını dudağıma bastırdı. "Bence Astronomi Kulesinden düşerek ölmek, senin için daha eğlenceli olur."

"Eğer ölürsem hayatın boyunca bir hayaletten farkın kalmayacak." Alayla sırıttığımda, sinirlenmeye başladığını kolaylıkla görebiliyordum. "Ve hayat o kadar zevksiz gelecek ki ölmek isteyeceksin. Ama senin ölmek gibi bir seçeneğin bile olmayacak."

Yumruğunu sıkıp hızla sınıftan uzaklaştığında kıkırdamadan edemedim. Birilerini sinir etmek hoşuma gidiyordu.

<>

İksir sınıfındaki konuşmadan sonra Riddle'ı hiçbir yerde görememiştim. Beni bir sürelik rahat bırakmıştı en azından. Bir sürelik olduğunu biliyordum çünkü onu yapılan lanetten kurtarabilecek tek kişi bendim. Sabah kahvaltısı için büyük salona girdiğimde herkes bana bakıyor ve kendi aralarında fısıldaşıyordu. Slytherin masasına oturup Maeve'in yanına oturduğumda yemeğini bırakıp aniden bana döndü.

"İnsanlar senin bir kaçık olduğunu söylüyor. Hatta Lovegood'u bile geçtiğini düşünüyorlar."

"Luna kaçık falan değil." dedim kaşlarımı çatarak. Hemen sonra gözlerimi bana bakarak fısıldaşan topluluğa çevirdim. "Ayrıca bende değilim. Nereden çıktı bu?"

"Kendi kendine konuşuyormuşsun." Parmağı ile Crabbe ile Goyle'ı gösterdi. "Hatta iksir sınıfındayken, Crabbe ve Goyle garip hareketler sergilediğini görmüşler. Hatta kendi kendine gülüyormuşsun."

Elimi alnıma koyarak masaya bakmaya başladım. "Rezalet..." dedim kendi kendime mırıldanarak. 

"Şimdiden delirdiğini düşünüyorlar." dedi Riddle. Arkamı döndüğümde yine onu gördüm. Tam öfkemi kusacağım sırada insanların bana baktığını fark ederek önüme döndüm. Normal görünmeliydim. Aniden bağırmama neden olacak bir şekilde, kafamda bir acı hissetmiştim. Slytherin masasında oturan herkes bana bakarken, ben öfkeyle Riddle'a bakmaktan vazgeçemiyordum. Saçımı çekmişti ve bundan pek de pişman değil gibi gözüküyordu. Büyük ihtimal tepki verip, rezil olmam için yapmıştı.

"Size onun delirdiğini söylemiştim." dedi Goyle kıkırdayarak. "Kaçık Lovegood ile takılmamanı söylemiştik, Weasley."

"2 kaçık birbirini bulmuş." dedi Crabbe, Goyle'a katılarak. Luna'ya baktığımda omuz silkerek hala gülümsemeye çalışması iyice sinirlerimi bozuyordu. Yumruğumu sıkarak sakinleşmeye çalışıyordum.

"Lucia! Asanı yavaşça geri sok." dedi Maeve kulağıma yaklaşarak. Sıktığım şeyin asam olduğunu fark ettiğimde, cüppemin cebine geri koydum.

"Cüppen yeni gözüküyor. Hiç alışık bir durum değil." Aniden gülmeyi kesip yüzüne sahte bir hüzün yerleştirdi Goyle. "Ölü abilerinin cüppesini neden giymediğini soracaktım... Gryffindor olmadığını unutmuşum." Alay etmek için saçma hareketler bulunmaya başladıklarında, diğer Slytherin'liler gülmek yerine Crabbe ve Goyle'a hoş olmayan bakışlar atıyordu.

"Onlara gününü göstermeyecek misin?" dedi Riddle kulağıma fısıldayarak. Elimi tutup, kendi cüppemin cebine soktu. "Al asanı." dedi. "Onlara bir ders vermelisin ki, bir daha cesaret edemesinler." Hiçbir harekette bulunmadığımda elimi daha da sıkı tutup asayı almaya zorluyordu. "Hadi."

Bunu herkesin içinde yapamazdım. Riddle, büyük ihtimal ceza almam için uğraşıyor ve beni dolduruyordu. Elimi çekip yemeğimi yemeye başladım. Hızla yemeğimi bitirip büyük salondan çıktığımda arkamdan "Kaçık!" dediklerini net bir şekilde duyuyordum. Ve Luna'ya kurduğum empatiyi artık gerçekten yaşıyordum.

Lanet (Tom Riddle)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin