Orman

3.1K 262 274
                                    

*Lucia Weasley*

Derin bir nefes aldım, yatakta önce sağa sonra sola döndüm. Fakat yine de düşüncelerimden uzaklaşamıyor ve uyuyamıyordum. Bütün düşüncelerimin vardığı tek yer; Tom Riddle'dı.

Bu zamana kadar ciddiye almamış olsam da, artık düşüncelerim beni tetikliyor ve işin ciddiyetini kavramamı sağlıyordu. Tom Riddle dediğim şahıs, Lord Voldemort'tu... Her ne kadar bunu tam olarak algılayamasam da, dolaylı yoldan abilerimin ve binlerce masum insanın hayatını katleden bir canavardı.

O kendini bu lanetten kurtarmak için 7/24 kitaplar okuyorken, sanırım ben de tam tersini yapıp onu nasıl yok edeceğimi bulmalıydım. Lâkin aklıma takılan bir düşünce daha vardı; Riddle'ın beni getirdiği ormandı bu düşünce. Özellikle son zamanlarda kabuslarımı süsleyen bir ormandı. Her ne kadar merakımın bana zarar vereceğini düşünsem de, gözlerimdeki perdeyi indirip gerçekleri kavramanın mantıklı olacağını da düşünüyordum.

Üzerime kalın bir şeyler geçirip bina başkanına yakalanmamaya özen göstererek Astronomi Kulesin'e çıktım. Yüzümü aydınlatan tek şey dolunayın ışığıydı. Kafamı kaldırıp sadece gökyüzüne odaklanıyorken arkamda birinin olduğunu tahmin edebiliyordum.

"Orman..." dedim derince soluklanarak. "Beni oraya getirip, taşın üzerindeki kan lekelerini gözüme sokman hala mantıksız geliyor. Amacını anlatmayacak mısın?"

"Ne hissediyorsun oradayken?"

Düşünmeden cevap verdim. "Korku." dedim duygu belirtisi olmayan bir sesle. "Birazda sinirleniyorum tabii... Bana fısıldayan şeyler, resmen şizofren hissetmeme neden oluyor." Ani bir hareketle kaşlarımı çatıp Riddle'a döndüm. "Ya gerçekten öyleysem? Ya gerçek değilsen?"

"Eğer öyle olsaydı her şey senin beyninde biterdi, değil mi?" dedi iki kaşını havaya kaldırarak. "Beynin, hiç görmediğin birinin halüsinasyonunu sana nasıl gosterebilir?"

"Ya seni kendi kafamda yarattıysam?"

"Saçmalık." diye cevap verdi direkt. "Kendi kafanda yeni bir renk hayal edebilir misin? Daha önce görmediğin bir renk."

Tekrar Astronomi Kulesi'nin manzarasina döndüm. Dediği şeyler mantıklıydı, ve Riddle'ı görmem beynimin bana oynadığı bir oyun değildi. Buna sevinsem de, sevincimi sömüren şey onun Lord Voldemort olmasıydı.

~

"Götün tekisin, Potter!"

"Kapa çeneni Malfoy! Ayağına taş düşse benden biliyorsun!"

İkisi de birbirine giriyorken ben ve Parkinson, ayırmak yerine Ron'dan çaldığım abur cuburları yiyorduk. Harry koridorda tesadüfen Astoria ile çarpıştığı için, Malfoy kafasında saçma sapan kuruntular uydurup kavga çıkarıyordu. Ayırmaya bile değmezdi...

"LUCİA!" diye kükredi bir ses. Yüzümü buruşturup sesin sahibine baktığımda, tek gördüğüm şey Ron'un endişeyle bana doğru gelmesiydi. "Abur cuburlarım!?!" dedi iğneleyici bakışlar atarak. Parkinson yediği krakeri kucağıma koyup ayağa kalktı.

"Abartma, Weasley." dedi Ron'a kibirli bakışlar sergileyerek. "Tadı iğrençti zaten." Tek başına bitirmiş olduğu krakere bakınca alayla iki kaşımı kaldırıp Parkinson'a baktım.

"Ne var? Kötü olması yemeyeceğim anlamına gelmez."

Parkinson bahçeden uzaklaştığında artık gördüğüm tek şey Ron'un ağlamak üzere olan suratıydı.

"Abartma Ron. Sana daha sonra ısmarlarım."

"İyi edersin!"

Göz devirip oradan uzaklaştığımda arkadaşlarıyla konuşan Astoria'ya el salladım. En azından şu anlık iyi gözüküyordu. Ona uyguladığım Obliviate büyüsü, zihninde hasar oluşturmuştu.

Koridorda yürüyorken birisi kolumu tutup yönümü değiştirmişti. Her zaman ki gibi Riddle'dı. Kimsenin olmadığı bir koridora geldiğimizde sorar gözlerle baktım.

"Bana bir şeyler al."

"Ne gibi şeyler?"

"Alkol gibi şeyler."

Gözlerimdeki merak parıltısını saklayamadım. Bir şeyler yiyip içebiliyor muydu yani? Eğer yemek ihtiyaçları varsa onu kesinlikle aç bırakarak öldürebilirdim. Biraz canice olsada hak ediyor...

"Sen hayalet ya da anı her neyse... Değil misin?"

"Yemek yeme gibi bir ihtiyacım yok. İstiyorum sadece."

"Tüh, seni öldürme planları kuruyordum." dedim hayal kırıklığı ile. Peşimden gelmesi için elimle işaret ettiğimde takip etmeye başladı. Genellikle Fred ve George ile takılıp kaymak birası içtiğim mekana gelmiştim. Hatta şuan da tam da onlarla bakışıyordum. Genellikle birlikte geldiğimiz için beni çağırmamalarını garipsesem de aldırmayıp el salladım.

"Al artık." diye somurttu yanimda dikilen Riddle.

Tezgahın önundeki tabureye oturup, bana dik dik bakan çalışana olabildiğince içten gülümsedim.

"Merh-"

"Reşit değilsen alkol yok." dedi direkt. Gözlerimi devirmemek için zor tutuyordum kendimi. Buraya genellikle Kaymak Birası içmek için geldiğimi biliyordu. Muhtemelen ne isteyeceğimi bu yüzden anlayabilmişti.

Ve o andan sonra, onu ikna etmek yarım saatimi almıştı. Tabii birde aç gözlü Riddle'ın 4 şişe alıp bütün parami sömürmesi vardı işin içinde...

~

Riddle, 3. şişesini yudumlarken, amaçsızca yerdeki çimenleri yoluyor ve bir yandan onu izliyordum. Arkamızdaki ağaca yaslanıp kendine gelmek istercesine omuz silkti. Mayışmış gibi gözüküyordu. Diğer içki şişesini bana doğru uzattığında sadece bakmakla yetindim.

"İçmeyecek misin?"

Kafa sallayarak, "Hayır." dedim sadece.

"Dene hadi." dedi şişeyi açarak. Hala elime almamıştım. Kafamı yaklaştırıp koklayınca yüzümü buruşturmadan edemedim.

"İğrenç kokuyor bu. Hayatta içmem."

"İçersin, hadi."

"Hayır."

"Al şunu."

Elime tutuşturmaya çalıştığında gözlerimi devirerek şişeyi aldım. Küçük bir yudum aldığımda yüzüm şekilden şekile girmişti.

"Iyy! İğrenç."

Riddle'a döndüğümde 3. şişesini neredeyse bitiriyordu ve muhtemelen yarı bilinçliydi. Yüzünü ovalayarak tekrar arkasına yaslandı. Belki de bu durumda ağızından laf alabilirdim.

"Ne var o ormanda?"

Sırıttı. "Bu durumdan yararlanmaya mı çalışıyorsun?" dedi. Konuşmayacağımı varsayarak tekrar dudaklarını araladı. "Şimdi söylersem delirirsin. Ki zaten öylesin."

Kaşlarım çattığımda sessizce kıkırdadı. "Eğer tam delirirsen, işime yaramazsın. Önce beni lanetten kurtaracaksın."

Tam konuşacakken parmağını dudağıma koyarak susmama sebep oldu. "Şşş! Sıkıldım klişe şeylerden. Kurtaracaksın dediysem uzatmanın lüzumu yok." Yavaşça parmağını çektiğinde saçlarını karıştırarak ayaga kalktı.

"Az kaldı." dedi ses tonuna heyecan katarak. "Bu lanet her neyse, sanırım başkalarına da yapılmış. Öğreneceğim her şeyi."

Aradığı bilgiye ulaşmak üzere olduğu belliydi. Sanırım benimde Sırlar Odasına girme vaktim gelmişti. Basilisk dişiyle, onu yok edebilirdim.

Lanet (Tom Riddle)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin