Arya... Evet annesinin cinayetine göz yuman o küçük kız. Uzun boylu, uzun kahverengi saçları ve kocaman yeşil gözleriyle güzel olan Arya...
İki gün sonra doğum günüydü artık burdan gitma vakti gelmişti. Kimi çocuklar hemen kaçmak isterdi gelen ailelerle. Masum bakışlar atarlardı. Ama arya onlardan değildi. Arya onlardan değildi. Gitmemek için direndi o hep. Bu yaşına kadar herkesi tersledi, herkese kötü davrandı ama en önemlisi yanlız değildi. Yusuf ve Umut işte o 3 kafadarlar. Bu güne kadar bir çok şey yaptılar. Yusuf iştahlı bir çocuk olduğu için her gece yemek haneye kaçarlardı. Arkadaşları banyodayken ışıkları ve suyu kapatırlar, çoğu kişinin odasına korkutucu notlar bırakırlardı. Aslında onlar o karanlık dünyalarında birbirine güneş olmuşlardı. Hasta olduklarında anne sevgisini, zor durumda kaldıklarında baba ihtiyacını karşıladılar. Herşeye beraber göğüs gerdiler.
ARYA
Sabah uyandığımda güneş pencereden tam yüzüme vuruyordu. Yatağımda doğrulurken kafama bir yastık yedim. Yastığı elimle itip saçlarımı düzeltirken
"Napıyosun buket ya??"
"Saat 12 oldu kızım bugün doğum günün ve sen hala uyuyorsun" kocaman güldü ve "senin yerinde olsam 18 yaşına gireceğim için kalkıp göbek atarım." dedi.
"Oldu Buket'cim" diyip elimle parmaklarımı sayıyor gibi yapıp kafamı yana eğdim. "Acaba roman havası mı? Ankara havası mı?" derken diğer yastığıda yedim kafama.
"Dalga geçme Arya ya bugün gidiyorsun, Umut ve Yusuf'u göreceksin. Bence kalk ve hazırlan."diyip odadan çıktı.
O çıktıktan sonra odada tek başıma kaldım. Umut'u ve Yusuf'u görcektim. Umutla aramızda bir yaş vardı o geçen yıl çıkmıştı, Yusuf da altı ay önce gitmişti. İkiside giderken salya sümük ağlamıştım. Tabi canım odun arkadaşlarım üzülmekten zira gülerek gitmişlerdi.
"Daha ne kadar bakacaksın o duvara?" dedi perdenin arkasından biri. Olduğum yerde sıçrayıp "Heeeey sudee!! Beni çok korkuttun! Ne arıyosun orda"
"Saklanbaç oynuyorduk ve biraz daha bağırırsan beni bulacaklar" dedi. O kadar masumdu ki o küçük bedeniyle. Gitmenin verdiği duygusallıkla hemen sarılıp ağlamaya başladım.
"Heey tamam gidiyorsun bu çok üzücü ama Yusuf abi ve Umut abiye kavuşacaksın bundan güzeli olamaz" dedi. Daha 6 yaşında olsa da bazen benden bile olgun davranıyordu. Bir süre yüzüne baktım bve çekmeceme eğilip en sevdiğim bilekliğimi alıp koluna taktım.
"Bu senin olsun. Baktıkça deli bi Arya ablam vardı dersin. " dedim ve gülümsedim. Onunda gözleri doldu ve sadece "teşekkür ederim" dedi. O sırada kapı büyük bir gürültüyle açıldı.
"Buldum seni Sudee! Ebe sobee!!"
"Hayır ama Aslı duygusal bi konuşma yapıyoduk" diye tartışarak ikisinde çıktı odadan. Artık duygusallığı bırakıp toplanmak gerektiğini düşündüm. Önce valizlerimi çıkarıp yanına koydum ve kıyafetlerimi yerleştirmeye başladım. Kapatmakta zorlansamda sonunda başarmıştım. Ufak tefek eşyalarımı da sırt çantama doldurdum. En son başucumdaki çekmeceye geldi sıra. Umut 'anı deposu' derdi oraya. Bütün anılarımızı biriktirmiştik orda. Yatağa oturup çekmeceyi açtığımda bunu bir kez daha anladım. Yusuf'un tek ve son olacak matematikten 100 almış sınav kağıdı, Umut'un bana aldığı bileklikler, yoldan bulduğumuz kar küresi, üçümüz için yaptığımız t-shirt ve birçok resim.. Kısacası herşey buradaydı. Çocukları tekrar hatırladığımda gözlerimin dolmasına engel olamadım. Onları yaklaşık bir buçuk aydır görmüyordum. Aşırı özlemiştim. Ya beni unuttularsa? Ya hayallerindeki gibi yurt dışına gittilerse? Kendime engel olamayıp ağlamaya başladım. Ağlamam şiddetini arttırıken omzumda bir el hissettim. Beni kendine çevirip sımsıkı sarıldı. Melek teyzeydi bu, buranın çalışanı. Adı gibi melek gibi bir kadındı. Hepimize anne olmuştu burada.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARYUM
RomansaÜç yetim... Gözü dönmüş bir baba, şizofren hastası bir anne, parasını alamadığı için masum bir aileyi katleden caniler... Farklı hayatlar, aynı sınavlar... Acımasız geçmişlerine rağmen geleceğe dair umutları var.. ARYUM "Arya, Yusuf, Umut"