2. BÖLÜM

514 77 21
                                    

O gün hayatımın en kötü günü. Annemin kanlı cesedi önümde yatıyor, babam kahkahalar atıyor, sanki dünya durdu ya da ben öldüm. Boş boş bakıyorum sadece içimde fırtınalar kopuyor, o adamı öldürmek istiyorum ama susuyorum. Baba bildiğim adam neydi annenin günahı?!? Yemeğin fazla tuzlu olması ? Seni memnun edememesi mi? Şerefsizliğin vücut olmuş bedenine karşı direnememesi mi? Yoksa tek suçu kadın olması ?

Evet gerçekten dünya durdu. Polis üniforması giymiş insanlar, siren sesleri ve babamın memnuniyet kokan kahkahası. Hepsini bir kenara attım o an. Tek odak noktam annenin kanlar içinde yatan cansız bedeni.

Biliyor musun anne dün gece sana sarılamadan uyudum, güzel masal anlatışını dinleyemeden.. Seni kaybedeceğimi bilmiyordum anne. Bilsem böyle olmazdı anne.. Ruhsuz bedenimle anneme yaklaştım. Sanki acısı dinecekmiş gibi okşadım yarasını. Gözlerimden yaşlar firar ediyordu. Anne neden gittin ki? Senden başka kim dinleyecek beni? Anne, seni çok seviyordum. Kimseyi sevmediğim kadar çok seviyordum seni. Üzerine eğilmiş ağlarken beni biri çektin aldı annemin üstünden. Daha sonra olaylar o kadar hızlı gelişti ki tek hatırladığım şey beni bıraktıkları o büyük binaydı. Yeni evim!!

Saat 4 olmuştu. Sabahtan bu yana bir sürü doğum günü tebriği alıp , bol bol ağlamıştık. Valizlerimi arkamdan sürükleyerek veda etmek için müdüremizin kapısını tıklattım. İçeriden "Geel" diye o garip ses geldi. Bu kadının sesi hep gariptir ve beni güldürmüştü. İçeri girdim.

"Aaaaa Arya kızım gel otur."

"Ben veda etmeye gelmiştim. Bu ülkede pek çok yetimhane var ama iyiki burada büyümüşüm. Siz hep iyisini istediniz, iyisini yaptınız..."

"Arya" dedi gelerek. "Biliyorsun ki bize çok çektirdin, çoğu zaman kendini odalara kitledin beni çok kızdırdın ama gerçekten çok sevdim seni, büyüdükçe daha ağır başlı çok güzel bir kız oldun. Hayatında en ufak bir sıkıntıda yanıma gelmeni isterim ve güzel kızım sakın seni üzmelerine izin verme..."

Kalkıp sımsıkı sarıldım ona. "Hepiniz annem oldunuz. Herşey için çok ama çok teşekkür ederim." Birlikte odadan çıkıp aşağı indik. Büyük ihtimal herkes aşağıdaydı beni uğurlamak için. Merdivenlerden yavaş yavaş inerken çok dalgındım. Sanki bütün anılarım bir film olmuştu da zihnimde izliyordum. Son basamaktan inerken 'pat!' "iyiki doğdun", " Arya seni çok seviyoruz", "seni asla unutmayacağız" sesleri algılamaya çalışırken etrafına göz gezdirdim. Duvarlarda resimler yazılar her yerde balonlar havada uçuşan konfetiler....

Bir kez daha ağlayamazdım. Bugün akşam gözyaşı kusmak istemiyordum. Ne ağladım, ne de bir şey söyledim. Şok olmuş bir şekilde sadece baktım. Ufak bebeklerden, buradaki görevlilere kadar herkes benim için toplanmıştı. İlk defa bu kadar önemsiğini hissettim.

"B-ben çok teşekkür ederim. İyiki varsınız" dedim. Önüme bir pasta geldi. Herkes bir ağızdan "iyiki doğdun Arya" dedi. Aile sevgisini işte o zaman tam olarak hissettim. Aile olabilmek için anne ve babaya ihtiyaç yoktu. Biz böylede mutlu bir aileydik.

Bir ara ufak bir pasta savaşı oldu sonra hediye yağmuru. O kadar mutluydum ki aklımda dolanan o soruyu çoktan unutmuştum ta ki 14 yaşlarında bir kızın " eee şimdi nereye gideceksin" demesine kadar. Elimdeki tabağı masaya bıraktım, hediyelerimi bir kenara koydum ve bana bakan birçok göze sadece "bilmiyorum" diyebildim. Ne Umut'tan haber vardı nede Yusuf'tan. İşte o an tekrar kendi boşluğumda, düşüncelerimde kayboldum...

Müdüremiz "evet herkes hediyesini verdiyse benimde bir hediyem var." dedi. Boş gözlerle kafamı ona çevirdim. "Bu partinin kurucularıyla tanışmak istersin herhalde Arya." kıkırdaşmalar, fısıldaşmalar başladı. Bir şey anlamamıştım. Arkadan gelen sesle dondum kaldım.

"Bizsiz parti mi oluyor burada?"

ARYUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin