6.BÖLÜM

341 44 14
                                    

Kafamın içinde dönen binlerce soru vardı. 'Yusuf'u kim dövdü?' 'niye dövdü?' 'geçmişin gölgesinde yaşamaya hazır ol evlat derken neyi kastetti.?' en acısıda bunları kendime sorarken hiç birine cevap bulamamam. Eminim Umut'la Yusuf'ta bu soruları sorup duruyorlar kendilerine. Fakat kimsede tek cevap yok. Umut, Barış diye bahsettiği çocuktan yardım istemişti araştırmalar için. Araştırmalar hala devam etsede yine tek sonuç yok. Kim ne isterki Yusuf'un acılı geçmişinden? Yusuf daha kçüktü o zamanlar. Farkında değildi olanların.

Yemek haricinde kimse çıkmamıştı odasından birkaç gündür. Yine odasındaydı herkes. Sıkılmaya başlamışken Umut kapımı tıklatıp girmek için izin isteyince başımla onayladım.

"Arya birkaç bişey buldum. Pek iç açıcı şeyler değil." soran bakışlarımı çevirdim. "Yusuf'tan önce seninle paylaşmak istedim." başımı aşağı yukarı 'tamam'anlamında sallayınca devam etti. "Yusuf'un babası.... Pek sağlam bir tip değilmiş sanırım. "

"N-ne demek bu?"

"Adam çalıştığı şirkete borçlanıp tefecilere bulaşmış. Parasını ödeyemeyince birkaç kez tehdit almış. En sonunda öldürülmüş." duyduğum şeyin şaşkınlığıyla gözlerim iri iri açılırken, boğazın kurumaya başlamıştı. "Bunu Yusaf'a anlatmak zor olacak." deyip derin bir 'of' çekti. "Muhtemelen Yusuf'u döven adamlar babasının peşinde olan tefecilerden biri." bir kaç kez yutkunup kendime geldiğimde konuşmaya başladım.

"Yusuf bunları öğrendiğinde çok kötü olacak." diyebildim sadece. Onaylarcasına başını salladı. "Bu kadar bilgiye nasıl ulaştın peki? Doğruluğundan emin misin?"

"Arya bundan önce kaç tane bilgi geldi elime. Hiç birinden bahsetmedim size. Doğruluğungan emin olana kadar. Ama emin ol Yusuf bu hikayedeki en masum, en saf karakter." dedi tükürürcesine. Tepkisine şaşırmıştım.

"Ne yani? Tamam Yusuf saf, masum o hikayede ama annesi, ablası... Babası hakkında konuşmak bile istemiyorum!" dedim sinirle. Umut'un bakışları yumuşamıştı. Boğazını temizlemek için öksürüp konuşmaya başladı.

"Sakin ol erik göz!" deyip saçlarımı karıştırdı. "Bak ben onlara direk suçlu damgası vurmadım. Şöyle düşün bir de. Olayı tam olarak bilmesekte ablası Yusuf'u saklayacak fırsatı bulduğunda neden kendi de saklanmadı da ayrıldı yanından." haklıydı aslında. Ama o an ne düşündü nereden bilecektik.

"Her neyse bu adamlar bir şekilde Yusuf'u bulmuş. Onu bu durumdan kurtarmamız lazım. Umut Yusuf'a bir şey olursa yaşayacaklarımı tahmin etmekte zorlanıyorum. Siz benim için çok değerlisiniz." dediğimde gözümden damlayan yaşa engel olamadım. Umut ağladığımı görünce sandalyeden kalkıp yatağa kalkıp sarıldı bana. En samimi haliyle. Saçlarımı kokladı. Bu hareketi beni o kadar rahatlatıyordu ki. Nedenini bilmesem de mutlu ediyordu. Dudaklarını saçlarımdan ayırmadan konuşmaya başladı.

"Senin üzülmeni istemiyorum erik göz. Bak koca adamlarız. Koruruz kendimizi." kolunu kaldırıp kaslarını gösterdiğinde kıkırdadım.

"Ona ne şüphe" dedim gülüşümün arasından. Eliyle çenemden tutup ona bakmamı sağladı.

"Bu gözler sadece mutluluktan ağlayacak anlaştık mı? Erik göz." bal rengi gözlerine bakarken gülümsedim ve onaylarcasına başımı salladım.

"Anlaştık" dedim ve sımsıkı sarıldım boynuna. "Ama Yusuf" dedim titreyen sesimle. O sırada bir hıçkırık kaçtı dudaklarımdan. "Ağlamak yok" dedim Umut'tan ayrılırken.

"Ağlamak yok" dedi beni taklit ederek. "Hadi toparlan erik göz. Yusuf'a hiç olmazsa babasının nasıl biri olduğundan bahsedelim." dediğinde kararsız gözlerle baktım suratına. "Hadi güzelim." deyince yüzümü yıkamak için odadan çıktım. Bundan sonra ağlamak yoktu. Her zaman her ne olursa olsun mutlu olacaktık. Banyodan çıktığımda Umut Yusuf'un kapısında dikilmiş beni bekliyordu. Onun gözlerinden geçen karasızlığı yakalasamda hemen toparladı kendini. Kapıyı tıklatıp içeri girdiğimizde Yusuf yoktu odada. Umut bana bakıp ufak çapta bir küfür mırıldandı. Ona anlamayan gözlerle baktım.

ARYUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin