2. Sezon/ 96. Bölüm: Sır Çözülüyor

49 4 7
                                    

Sabahın ilk ışıkları geniş konargöçer çadırının tepesindeki aralıktan içeriye giriyor ve çadırın merkezini aynınlatıyordu. Güneşin doğmasıyla duyulmaya başlayan kuş sesleri, farklı türlerin bir arada olduğu çiçek bahçesini andırıyordu. Dışarıda esen meltem bitkileri nazikçe okşuyordu. Yaz mevsimi olmasına rağmen çadırın içinde serin bir hava vardı. Böyle bir yerde bulunmak, insana büyük huzur veriyordu.

Bir anda bütün bu etkileyiciliği bozan sarsılma ile gözlerini açtı. Beklemediği bir anda sarsılarak uykusundan uyandırıldığı için kısa süreliğine berinlemişti (çevresinde olan bitenin farkına varamamak).

O sırada çok yakından, tanıdık bir ses duydu.

???: Her zaman bu saate kadar uyur musun?

Gözlerini karşısındaki kişiye çevirdi. Bir süre bulanık görüntünün düzelmesini bekledi.

Japonya: Ah! Efendim?!

Japonya hızla yataktan doğruldu ve şaşkınlıkla Osmanlı'ya bakmaya başladı. Bu bakışlarda açıklama bekleyen bir hâl vardı.

Osmanlı: Saat 04.32 oldu. Sen niçin hâlâ uyuyorsun?

Japonya: Genelde saat 05.00 - 05.30 arasındayken uyanırım. Daha gün doğmadı. Bu saatte beni uyandırdığınıza göre benden bir isteğiniz mi var?

Osmanlı: Evet. Seni bir yere götüreceğim.

Japonya: Şimdi mi?

Osmanlı: Hemen hazırlan. Kahvaltıyı yapıp yola çıkacağız.

Japonya gözlerini ovuşturdu.

Japonya: Nereye gidiyoruz?

Osmnlı: Gidince öğrenirsin. Şimdi hazırlan.

Osmanlı yavaşça doğruldu ve çadırın girişine doğru yürümeye başladı. Osmanlı dışarı çıktıktan sonra, Japonya bir süre çevresine bakındı. Kendisi ve Osmanlı dışındaki herkes uyuyordu. Yani Osmanlı sadece kendisini uyandırmıştı ve daha tam sabah olmadan onu bir yere götürecekti. Nereye gittiklerini de söylememişti. Japonya bu duruma bir anlam veremiyordu.

Japonya: Bu kadar erken saatte nereye gideceğiz?

Japonya yavaşça ayağa kalktı. Bir süre daha çevresine bakındı. Evet, herkes uyuyordu. Osmanlı, sadece kendisini uyandırmıştı. Üzerindeki giysileri sirkeledi ve yer yatağının yanında duran siyah renk kimonosunu giydi.

Osmanlı: Hazırlandın mı?

Japonya, Osmanlı'ya döndü ve onaylar anlamda başını salladı.

Osmanlı: O hâlde bir an önce kahvaltıyı yapıp, vakit kaybetmeden yola çıkalım.

Japonya onaylar anlamda başını salladı ve çadırın dışındaki yer sofrasına kadar Osmanlı'yı takip etti.

Japonya: Kahvaltıyı bu masada mı yapacağız?

Osmanlı: Biz buna "masa" değil, "yer sofrası" diyoruz.

Japonya: Yer sofrası mı?

Osmanlı: Evet. Şimdi masanın çevresindeki minderlerden birine otur, hemen kahvaltıyı yapalım.

Japonya yerdeki minderlerden kendine en yakın olanına oturdu. Tedirgin bir şekilde önündeki tahta kaşığı eline aldı ve kaşığı tahta kâsedeki içeceğe doğru yaklaştırdı. İçecekten bir yudum içti. Ancak hâlâ bu içeceği türünün ne olduğunu anlayamamıştı.

Japonya: Efendim, bu içeceğin ismi nedir?

Osmanlı: Bu içeceğin ismi "Osmanlı Şerbeti". Bu içeceği ben bulduğum için ismine kendi adımı ekledim.

Countryhumans 2020 >~< {2021} (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin