Hayatım boyunca hep annem gibi biri olmak için çabaladım. Küçükken annemi mükemmel bir örnek ve zeki bir yönetici olarak görürdüm. Bir gün onun gibi iyi bir örnek olduğumun hayali kurar, belki benim çocuklarımın da bana hayran olacağını düşünürdüm.
Seni ilk kez kucağıma aldığımda ufacık bir bebektin, Selçuklu. Senin iri, hafif çekik gözlerine bakarken büyülenmiştim. Saf bir masumiyetle bana bakıyor ve incecik pembe dudaklarınla bana gülümsüyordun. Etkilenmiştim. Öyle çok etkilenmiştim ki şu dünyada tadabileceğim en büyük mutluluğun bu olduğunu düşünüyordum.
Öyleydi... Şu hayatta tadabileceğim en büyük mutluluk buydu. Ama ona sahip çıkmasını bilemedim.
Sen küçükken benimle ava gelmek ister, ok kullanmayı öğrenmek için can atardın. Senin bu hevesli hâlinle ve beni öğretmen olarak görmenle gurur duyuyordum.
Zaman geçti, büyüdün, 15 yaşına geldin. Sana obadaki atların içinden en güçlüsünü seçip hediye etmiştim, hatırlıyor musun? "Bu genç atın soyundan gelen atlar da onun gibi güçlü olacak." demiştim. Sonra da bu durumu sana benzetmiştim;
"Senin soyundan gelenler de senin gibi olacak."
Ancak ben o günlere tanıklık edemedim. Çünkü gençliğinde verdiğin bir karara saygı duymasını bilemediğim için gereksiz bir tartışma çıkardım.
Çok iyi hatırlıyorum, 21 yaşındaydın. Bir ilkbahar günüydü ve hava hiç olmadığı biçimde güzeldi. Bu güzel havayı değerlendirmek için seninle ava çıkmaya karar vermiştik. Ama sen bu güzel havanın tadını çıkaramayacak gibi gergindin. Bana söyleyeceklerinin olduğunu demiştin. Ancak ben, seni dinlemedim ve daha sonra konuşabileceğimizi söyledim. Kendimi o mucizevi havaya öyle çok kaptırmışım ki senin durumunun farkına varamadım.
Ava çıktığımız zaman, yüzündeki endişe bir an olsun bile azalmamıştı. Kaygı bütün bedenini sarmış ve seni derin düşüncelere itmişti. Konuşmak istiyordun, ancak konuşamıyordun.
Hayvan avlayabileceğimiz güzel bir yere geldiğimizde burada durup çadır kurabileceğimizi söyledim. Dalgınlıka bana yardım etmiştin. Ardından av için hazırlıklara başladık. Demir okumu ve yayımı yanıma almıştım, sen de kendininkileri... Tam av için hayvanların bol olduğu uygun bir yer arayışına çıkacaktım ki beni durdurdun. "Bir kara verdim, baba." dedin. Sana verdiğin kararan ne olduğunu sorduğumda başta tereddüt ettin, söylemeyi istemedin. Kararının ne olduğunu açıkaman konusunda ısrar ettiğimde daha fazla dayanamayıp ikna oldun.
"Verdiğim her karara saygı duyacağın ve beni destekleyeceğin konusunda sana güveniyorum, baba."
Böyle demiştin. Bu sözün hâlâ kulaklarımda çınlıyor. "Sana güveniyorum", "Saygı duyacağın", "Beni destekleyeceğin" sözlerin kulağımı bir bıçak gibi kesti geçti.
"Dinliyorum" demiştim. "Nedir kararın?"
"Ben çok düşündüm, sorguladım, araştırdım... Kızılyan'a¹ gittim."
Sözlerinin devamını dinlemeden sinirle bağırdım; "Ne?! Kızılyan ile mi görüştün?!"
Sanki suç işlemiş gibi, utançtan kıpkırmızı olmuş yüzünü saklamaya çalışıyordun. Oysaki suç işleyen bendim, hatalı olan bendim. "Kızılyan ile görüştüğüm doğrudur. Ancak amacım kötü değildi." dedin utanç ve sıkkınlıkla. "Ya ne idi amacın?" diye sordum alaycı bir ses tonuyla. Benim bu düşüncesizce davranışım seni daha fazla utandırmıştı. "Ben... Kızılyan'ı dinledim. Bana kendi yaşayış biçimlerinden bahsetti." demiştin utana sıkıla. "Onlar ile olan bütün baģlarımızı kopardık, oğlum." diyerek seni uyarmıştım. "Onlarla hâlâ kan bağımız yok mu?" diyerek karşı çıkmıştı bana. Kızgındım, senin bu karşı gelişlerin üzerine tuz biber olmuştu. "Selçuklu!" diye bağırdım sana. "Bir daha, sakın, bu konuyu açma!" diyerek uyardım seni. Sustun, sanki bir umutla başladığın sözlerini bitiremediğin için sustun.
![](https://img.wattpad.com/cover/271119699-288-k216318.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Countryhumans 2020 >~< {2021} (2)
Aventura"Countryhumans 2020 >~< {2021}" adlı kitabın devamıdır. _______________________________ ???: Bana engel olacak mısın? Osmanlı: Bunu yapmana izin veremem! ____________________________ Japonya: Türkiye! Uyanmışsın! Japonya sevinçle Türkiye'ye, o...