13-14 yaşlarında bir çocuk çıktı bu sırada mutfaktan. "Canı sıkkındı babamın" dedi, "Telefonda kavga etmişti Bülent Amca'yla!"
"Emir!" dedi annesi, bu yersiz çıkışın şaşkınlığıyla, bense acılı insanlar karşısında farklı bir mana bulma çabamdan nefret ettim.
Değil sorduğum soru, kalkıp bu eve gelmem bile hataydı başlı başına!
"İş arkadaşı onlar" dedi kadın çocuğuna. Hangimiz tartışmıyoruz ki işte? Ya da kim intihar etmiş bir tartışmada?
Hani Fatih'in gerçekten bir ihmali var mı bilemedim ama bu işi çözecek kişi ben değildim!
Yapıp yapabileceğim en kötü provamı geçirdim sonra. Yanlış tondan girdim, senkronu kaçırdım... Hem de kaç kere! Allahtan gittiğim ziyareti yakınım sandı da fazla ses etmedi çocuklar.
En çok da bulanmasına sebep olduğum dimağa üzülmüştüm. O küçücük çocuğun aklına soktuğum şüpheye. Fatih'i arayacak bu çakma hafiyeciliğe bir son verecektim.
"Adamım harikasın!" dedi Fatih söylediklerimi duyunca. Sarfettiğim onca sözün arasında nasıl bir harikalık gizlediğimi bilemedim önce. "Bülent Bey de müşterimiz!" dedi. Dahası o gün salondaymış o da!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN TER
General Fiction"Avukatın ne diyor?" dedim. Öyle ya bir avukatı olmalıydı muhakkak. "Delil bulmalıyız diyor" dedi, delili de benden istiyordu. "Yapamam" dedim. "Sanayide olanları biliyorsun!" "Tam da bu yüzden seni aradım" dedi... Gerçekçi hikayeleriyle fark yarat...