"Dönmediler mailime" dedim, "Gerek de kalmadı zaten". "Olur mu?" dedi babacan bir tavırla, "Dinlemeden karar verme bence!"
Çıkarıp telefonunu birini aradı sonra. Tanıdık sözler çarpmaya başladı kulağıma. "Yeni mezun" dedi, "Çevreci bir şarkı yapmış" dedi, "Sürdürülebilirlik" dedi. Kapatırken de eğilip "Rendevun hazır!" dedi bana.
Fatih'le Yılmaz gözlerini büyütmüş bize bakıyordu. Bense bir parça daha alışkındım Asaf Amca'nın sürprizlerine.
"Beyza" dedi vakur bir gülüşle, "Türel Orman Ürünleri Halkla İlişkiler Sorumlusu. Kardeşini evlendirdi geçen hafta!"
Sonra çocukluğumdan kalan şu sözü tekrarladı aynı heyecan ve duruşla; "İstanbul'un yarısı mücevher almaya Kapalı Çarşı'ya gelir, yarısı da bana!"
"Hiç şaşırmayın" diyordu gözleri. Çıkışta "Seni ben bırakırım" dedi, daha çok "Sana söyleyeceklerim bitmedi" havasıyla.
Bu son işim olsun istiyordu özetle.
"Yazdığın çetrefilleri gerçekte olmaz da zannetme!"
"Hep iyi niyetlisin" dedi kısa bir sessizliğin ardından, "Dilerim karşına hep senin gibi niyeti iyi insanlar çıksın", "Kimseye suistimal ettirip üzme kendini!"...
Nermin Teyze neler söyledi bilmiyorum ama ziyadesiyle vahim bir tablo çizmişti belli!
"Uykusuzluğunun nedeni yalnız bu iş mi?" dedi bizim sokağa yaklaşırken. "Canını sıkan bir derdin yok değil mi?"
"Yok" dedim olabilecek en huzur veren tonumla. Teşekkür edip indim sonra. Asude'nin dairesinden süpürge sesi geliyordu. Sabaha birkaç prova yapıp yattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN TER
General Fiction"Avukatın ne diyor?" dedim. Öyle ya bir avukatı olmalıydı muhakkak. "Delil bulmalıyız diyor" dedi, delili de benden istiyordu. "Yapamam" dedim. "Sanayide olanları biliyorsun!" "Tam da bu yüzden seni aradım" dedi... Gerçekçi hikayeleriyle fark yarat...