İyi okumalaaar, oy ve yorum atarsanız beni çok mutlu edersiniz<33
Jimin arabada sinirden ağlamaya başlarken arabayı süren Taehyung ikibirde onu kontrol edip iyi olup olmadığını bakıyordu. Hoseok ise arka koltukta Jimin'in sırtını sıvazlayıp ağlamasını durdurmaya çalışıyordu. "Geçti Minie." dedi Hoseok, Jimin'in saçlarına minik bir öpücük kondururken. Jimin akan gözyaşlarını silip omuz silkti. "Hayır hıck* elinde silah vardı."
Hoseok ve Taehyung birbirlerine şok içinde bakmışlardı. (Y.n: korkmayın Taehyung dikiz aynasından arada bakıyor, kafasını çevirmiyor yani.) Hoseok minik arkadaşının saçlarını okşarken yatıştırıcı bir sesle konuşmaya devam etti. "Sakin ol Minie, şimdi ağlamayı bırak ve bize her şeyi anlat olur mu?"Jimin başını sallayıp durmak bilmeyen yaşlarını tekrardan sildi. Biraz kendine süre tanıdı, bu olanlar bedenine ağır gelmişti. Bir insan babasını neden bir villanın deposuna kapatıp onca adamla işkence ederdi ki? Jimin şu an için bunu anlayamıyordu. "Ben restoranın önünde Jungkook'un yanına gidecekken 'o benim babam değil' diye bağırdığını duyunca yanına gitmeyip dinlemeye başladım. Birkaç şey söyleyip oraya gideceğini söylediğini duydum, bende merak edip sizide kendimle beraber oraya sürükledim. İlk içeri gittiğimde birsürü adam vardı, bağlı bir adam vardı. Galiba babasıydı..."
"Ne! Tanrı aşkın bu adam niye babasını bağlasın?" dedi hayretle Taehyung. Jimin bilmiyorum dercesine omuz silkip devam etti. "Bilmiyorum işte, telefonla konuşurken baba falan dedi. Sonra bir şeyler konuştuklarını gördüm ama biraz uzakta olduğum için hiçbir şey duyamadım. Bir anda Jungkook bir adamın belinden silahı alıp babasına doğrulttu. Bende bir anda bağırınca bütün adamlar bana silah doğrulttu. Jungkook da galiba beni görmeyi beklemiyordu, şaşkınca baktıktan sonra diğerlerine silahlarını indirmeleri için bağırdı. Ben kaçtım o arada, sonra kolumdan tuttu beni dinle falan dedi ama neyini dinleyeceğim! Sevgilim bir anda mafya gibi bir şey çıktı, ben ağlayarak sizin yanınıza kaçtım sonra."
Hoseok yüzünü buruşturup kısa bif küfür mırıldanmıştı. "Hiçbir şey anlamadım. Aish! Babasıyla derdi ne acaba?"
"Bilmiyorum ama bu saatten sonra umrumda değil. Bu bana ikinci yalan söyleyişi. Ve ikisi de küçük çaplı yalanlar değil!"
"Bir mafya ise müdür Namjoon'un falan da haberi vardır değil mi?"
Hoseok'un sorusundan sonra Taehyung yerinden sıçrayıp küçük çaplı bir çığlık kopardı. "Arkadaşları biliyorsa melek yüzlü Jin'im de biliyordur!"
Jimin sinirle tıslayıp kafasını kapalı cama yaslayarak iç çekti. "Ne çeşit bir günah işledik de böyle bir bokun içine düştük."
Hoseok oflayarak ağrıyan saç diplerine kısa bir masaj yapmakla uğraşmaya başladı o sırada. "Neyse tamam, susun. Bugün değişik bir gün geçirdik eve gidelim uyuyalım yarın düşünürüz bunları artık."
Hoseok'un sözlerinden sonra hepsi sessizliğe gömülmüştü, arabada tek yankılanan tekerleklerin yola sürtünme sesinden başka bir şey değildi. Araba sessizdi fakat üçlünün aklındaki düşüncüler fazla gürültülüydü. Jimin telefonuna düşen bildirim yağmuruyla irkilip bakışlarını telefonuna çekti. Gördüğü isimle tüyleri diken diken olurken göz pınarları kendinden habersiz yaşarmaya başlamıştı.
Jungkook
Jimin lütfen beni dinlemen lazım.
Hiçbir şey sandığın gibi değil, cidden açıklayabilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Options and Love ° Jikook
FanfictionJeon Jungkook, üniversite öğrencisi Park Jimin'i tanımak için öğrenci kılığına girer.