Baba birgün bana çiçekli yarabandı alsana , kanayan yaralarımı çiçeklerle sarayım...
***
Bir yerde yazılıyordu üstü kabuk tutmuş yaralar unutulmaz , o yaralar bedenine nakşedilir.Onun varlığıyla hayata devam etmeye alışırsın . Her yeni gününe o yarayla başlarsın , taki birgün alışana dek . Ve alıştığın anda artık o yara senin en yakın dostundan başka birşey olmaz. İkiniz bir olur hayatınıza devam edersiniz. Benim kalbimdeki açıda buydu , daha kan akıtan kabuk tutmayan bir yara .
Bu yara babama aitti ....
Eskiden olsa açtığı yaraya yine kendisi merhem olurdu . Yaram kanasa da kabuk tutmadan iyileştirirdi babam. Ama bu sefer farklıydı yaram . Babam yaramı kanatıp iyileştirmeden gözlerini dünyaya sonsuza dek kapatmıştı . Yaram kabuk tutmuştu, kabuk atılsa izi kalırdı ve bu iz ömür boyu sürecek bir izdi..
Yine düşüncelerim babamla doluydu. Bana sevgiyide nefretide kusan bir baba. Ve tüm bunlara rağmen onu sevecek olan kız çocuğu ...
Çoktandır güne açılan gözlerim , sabahın erken saatleriyle buluşmuştu . Alışkanlık olmuştu bende ,erkenden uyanmak . Bende hep hayalini kurduğum ama bir türlü nasip olmayan gün ışığının doğuşunu deniz ve orman manzarası olan daha düne kadar bana ait olan bu yeni odamın balkonunda seyretmek üzere sıcacık yatağımdan kalkmıştım...
Pencereyi açarken hafif bir rüzgar esti , beni aldırmaksızın odamın sıcak havasına karışmıştı . Aldırış etmedim rüzgarın esmesine , yada gökte ben burdayım diyen kara bulutlara ...
Ölüm sessizliğine bürünen bu dünyada belki kimse için daha gün başlamamıştı . Bazıları hariç .
Baktım karşımda daha yeni yeni çıkan güneşe .. bulutları delen kuzguni renkler , suda kendini belli eden bir güneşin doğuşu , hayranlık duyulacak bir manzara ....
Su ve ateş saçan kuzguni güneşin uyumu .
Ne bu kuzguni güneş suyu onun öldüreceğinden bı haberdi ne de su guneşi öldüreceğini bilirdi ...ikiside birbirinden habersiz değişen günlere uyum sağlayan birer kuklaydı.
Seyretmeye babamla başlayacaktım oysaki , ama olmadı seyredemedim bu nacizane eseri . Hayallerimi babamdan başka kimse bilmezdi , kimseye anlatmazdım anlatamazdım. Mesela tıpkı şuan içinde bulunduğum bu odanın hayali gibi ... Ya da seyrettigim bu manzara ... Hepside babama anlattığım hayallerimden birkaçıydı ama şuan hayallerim babamla beraber bir avuç toprak altında.
Babamında pek hayali olmazdı , onun tek hayali annemle beraber mutlu olmak ve birde ikisinin imzası olduğu iki çocuk ... Babamın hayali gerçek olmuştu . Annemle evlenmiş ve iki de çocukları olmuştu . Ben ve abim...
"Niye mutlusun , senin hayallerini yıkan bir kadını niye hala sevmeye devam ediyorsun ?"
Yine bir sonbahar akşamı , dışarda yağmur ve rüzgar ... Şimşeklerden ve gök gürültüsünden korktuğum için babamla beraber sobanın yanında oturmuş hayallerimizi birbirimize anlatıyorduk. Annemi anlatınca ona bu soruyu yönlendirmiştim. Fakat o üzülmek yerine derin bir iç çekiş çekti ve yüzüne hafif bir tebessüm yerleştirmisti ... Sanki hala annem onunla beraber hayatına devam ediyormuş gibi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÊZA
Misteri / ThrillerAnnesi onları terk ettikten sonra her yaş gününde günlüğüne hayallerini yazan bir genç kız , Ve o hayalleri gerçekleştiren bir adam... Yalanlar üzerine kurulmuş bir hayat! Ve ölüme giden bedenler....