&1.Bölüm

1.2K 55 10
                                    

29.06.2021
İyi okumalar


Kapıyı aralık bırakıp içeri yürüdüm, yavaş adımlarla. Her zamanki gibi gölgem peşinden geldi fakat kapıyı kapatmadı. Benim beş adım ötemde beni takip etmeye devam etti salona geçip koltuğa yorulunca Attım kendimi. Gölgem masaya elindeki şeyleri sessizce bırakırken ona göz ucuyla bakıyordum. Oysa o gözlerini bana değdirmiyordu bile.

"Çok yoruldum sokak çocuğu." Dedim gerçekten pestilim çıkmış gibi hissederken. Benden üç yaş küçük gölgem, kafasını iki yana salladı.

"Çok mu zorladılar bugün seni? Haber yollasaydın abla, biliyorsun her şeyi bırakır gelirdim." Dediğinde içim ısındı. Gülerek konuştum.

"Ah sokak çocuğu seni de yormuyorlar mı sanki?" O da güldü. Aralık kapıya kısa bir bakış attı. Ardından gözleri kitaplığımı buldu. Ne isteyeceğini söylemeden anlamıştım.

"Kuran'ı bugün ben alabilir miyim abla?" Dediğinde iki gündür bende olduğu için vermek zorunda olduğumu biliyordum ama onun kelamından okumayı nasıl doyabilirdim?

"Alabilirsin dedim istemsizce." Benim tarafıma hafif dönsede kafasını kaldırıp bakmadı.

"Vermek istemiyorsan kalsın istersen." Dediğinde ellerimi kucağımda birleştirip onlara baktım.

"Hayır ya alabilirsin kardeşim. Senin sıranın yedim zaten dün, üzgünüm gerçekten." Sözlerim onu güldürdü. Küçük adımlarla kütüphaneye varırken Kuran'ı aldığını yan gözle gördüm.

"İste canım feda edeyim abla. Biliyorsun."

"Teşekkürler sokak çocuğu." Dediğimde hafif bir şekilde eğilip bana referans yaptı.

"Rica ederim majestem. Allah'a emanet olun, iyi akşamlar diliyorum." Deyip kapıya yöneldiğinde, gözlerim sırtını buldu anlık. Üzerinde her zamanki gibi tişört, hırka, pantolon üçlüsüyle bana benim sokak çocuğum olduğunu gösteriyordu. Kan bağımız olmasa da o tek kardeşimdi.

"Yemeğe kadar bekleme atıştır Kinyas." Diye seslendim arkasından kapıdan çıkmadan duraksadı. Bana dönmeden gülerek konuştu.

"Sen de ablam." Cümlesinin hemen ardından kapıyı yavaşça çekip kapatarak gözden kayboldu.

Çocukluğumuz bu evde beraber geçmişti. Az mı oyunlar oynamıştık beraber, az mı doyurmuştuk birbirimizin karnını? Benim ailem sekiz yaşlarındayken bir eşkıya sürüsü tarafından yok edilmişti. Ülkemizin en sınırında yaşıyorduk ve çok korunmasız bir yerde. Ülke ne kadar şey yaparsa yapsın her şey başımıza gelebiliyordu. Az saldırıya uğramıştı bu evler. Hatta birçok kez saldırıda, beni almak isteyen adamlardan koruyan Kinyas'tı. Durun hikayenin başına dönelim.

Bizim ülkemiz Müslüman bir ülke ve normal olarak üzerinde baskı fazlaca var. Dış ülkeler bizim ülkemizi yıkmak için her çabayı gösteriyorlar ve bunun içinde sınır bölgelerini rahatsız etmek de var. Bize haraç kesenden tut her bir şey gelir. Küçük köyümüzü bazı anlamlarda koruruz fakat bazı şeylerde boyun eğmek zorundayız. Her kazandığımız şeyin yüzde doksanı verilirken zaten güçlü bir köyde değiliz.

Hep korku içinde yaşıyoruz Ne zaman köye gelecekler diye özellikle kadınlar korkuyor çünkü bazen gelenler beğendikleri kadınları hiç zorlanmadan alırlar. Buna itiraz edenler olsa da eğer yalnız bir kadınsa kimsenin elinden bir şey gelmezdi.

Ha direnmiyorlar mı? Direnip ölen birçok kişi var. Bir de Yagün'ün bunun için aşırı mantık akan bir uygulaması var. Askerler dilediği zaman gelip bekar kadınları yalnız oldukları gerekçesiyle koruma adı altında alması var ki, ben bunu sevgili eşkiyalarımızdan farklı görmüyorum. Hele bu konuda da bir gönül yaram varken...

Uğruna Asker (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin