&5.Bölüm

479 37 6
                                    

20.08.2021
İyi okumalar...

At sonunda durduğunda ağlayarak şükür edecek konumdaydım. Rabbim şükürler olsun. Belimden tutup attan indirdiğinde kendimi toparlayamadım. Ayakta duramazken sendeleyen adımlarıma karşın daha sıkı tutmuştu beni.

Kafamı hiçbir şekilde toplayamazken belimi ondan kurtarmak için çırpındım. Fakat izin vermedi ve öylece bu halimi seyretmeye devam etti. Midem bunsada kendime engel oldum. Ağzım bağlıyken kusmak yalnızca saçmalık olurdu. Gözlerimi kapatıp yorgunca uyumaya çalıştım. Ama diyorum ya kafa yerinde değil. Adamın kollarında oluduğumu çoktan unutmuştum fakat beni yürütmeye başlarken uyanarak tekrar fark etmiş bulundum.

Tekrardan yolumuzun ormanla kesiştiğini görmüş bulundum. Bir sürü çadırın kurulduğu ateşlerin yakıldığı bir yerdi burasi. Üstelik yeni bir yerleşim yeri değilde geçmişi var gibiydi. Etrafta dolaşan süslenmiş püslenmiş kadınlar bir kaç çocuk gördüm. Bizim köyümüzdeki gibi bir hava yoktu. Çocuklar çadırlarda yaşamasına rağmen hür bir biçimde koşabiliyordu. Gözlerinde korku yoktu, onları dışarı çıktı diye azarlayan aileleri yoktu.

Beni bir kafese koyduğunda bunları yaşayan ben değilmişcesine sadece bakıyordum. Kafesi kilitleyip gittiğinde bile ayakta öylece dikilmeye devam ettim. Az önce kilitlenmiş kapıdan gözlerimi çekemedim. Düşüncelere daldım gittim farklı dünyalara. Ama bunu fark ettiğimde neyi düşündüğümü unuttum. Kafesin köşesine geçip çökerken kalbim ağrıdı. Gözlerimi yumduğumda onun gözleri düşmüştü önüme. Farkındaydım gözleri etrafta duygusuz duygusuz dönerken bana geldiğinde bir çok duyguyu kucaklıyordu. Beni göremeyince korkar mıydı? Yada sadece beni her hangi bir kadın gibi görüp başıma bir şey geleceğinden mi korkardı yalnızca.

Beni halâ seviyor muydu?

Peki şuan tek mesele beni sevmesi mi? Kaçırıldım. Üstelik bundan Kinyas'ın haberi yok. Neden kaçırıldım diyede bir soru var hani? Esas günlerdir neden kaçılıyoruz. Ormanda dolaştığımız için almışlardı ilk seferinde. Tabii bir de nefretlerini göz ardı etmemek gerek. Büyük ihtimalle bizi o kafeste açlıktan ölmeye bırakmışlardı. Sonra köye yaklaştığımızda, köydeki eşkiyalar geldiğimizi anlayıp almıştı bizi. Beni cariye yapacakken o ikisinide büyük ihtimalle köle olarak sattacaklardı. Üçüncü kaçırılma olan bu ise... Neydi? Bir dakika baştan alıyorum. Ben dayanamayıp köye dalmıştım. Bir askerden kadını kurtarmıştık, sonrasında neredeyse bütün köyü... Ama giden Kinyas ve Sait geri gelmezken merakla ayaklanmıştım. Bir adam adımı söylemiş ve bana Sait ve Kinyas'ı tarif ederek aklımdaki bütün şüpheleri yok etmişti. Zaten adamın köylü kıyafeti vardı. Ya onalara bilgi sızdıran bir köylüydü, yada çok kolay bir şekilde bulabileceği köylü kıyafetlerinden giymişti. Köylü olsada olmasada sonuç olarak beni köyden çıkartıp, askerlerin eline teslim etmişti. Ne demişlerdi.

"Bunların değerlisi bu kadın mıymış?"

Bunların?

Değerlisiydi?

Benim birisinin değerlisi olduğum kesindi fakat bir kişiydi. O da Kinyas'tı. Bunların derken Sait'ten bahsettikleri neredeyse kesindi. Peki ben Sait'in değerlisi miydim? Hayır. Bunu düşünmelerinin nedeni ne olabilirdi? Kinyas'ın anlında "Didem benim değerlim" yazmıyordu. O halde nasıl? Birisi Kinyas'la beni tanısa bile gram yanıma yaklaşmadığı için bilmezdi benimle onun tanıştığını bile. Belkide kadını korumaya çalışırken beni korumak için önüme geçtiği için. Ama kim izlemişti ki orada bizi? Belkide Kinyas'ın beni merak etmesi üzerine Sait'le konuşmasını duymuşlardı. Benim için endişelendiğini söylemesi ve adımı söylemesi bile onları duyan kişi için önemli bir bilgi olurdu. Onların beni kaçıracak kadar önemli biri görmelerinin tek nedenide isyanı başlatan iki kişinin benden bahsetmesi oluyordu o halde. Sait ve Kinyas ne yapabilirki? Beni asla alamazdı bu adamların elinden. Ki elinde olduğumuz adamlar zaten zevkine bile gelip bizi kesebilecek insanlardı. Eğer benim için çabalayan birinin olmadığını anlarsa kesip bir kenara atarlardı.

Uğruna Asker (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin