BÖLÜM 3

27 2 0
                                    


Bir süre önce...

Vincenzo;

Bu gün fark ettiğim her şey bana tek bir yolu çıkartıyor, merhamet kavramı göreceli. Ve benim merhametim tek suçu o aile içinde doğmak olan çocukları suçla dolu olan bedenlerin yanına atmayı doğru bulmuyor. Sanırım böyle düşünen bir tek benim. Eğer on sene öncesinde, Sicilya'da yanında olsaydım sana bunu sorardım. Baban beni vurup gücümü test ettikten hemen sonra. Sekiz yaşında bir çocukken ne söyleyebilirdin? Merhametin sana da işlemesini mi? Keşke hepimize işleseydi. Keşke hiçbirimiz merhametimizi sızlatmayacak kadar masum çocuklar görseydik. Eski anları düşündüğümüzde kendimize acımasaydık. 

Bu gün üç yüz ellinci teslimatımı yapacağım, Zihin'in teslimat için ayarladığı yer her zamanki gece kulübü. Sıradan bir yer olarak gözükse de tabelasında "Zihin" yazıyor ve iş burada bitiyor. Deposunun oldukça büyük olduğunu biliyorum, belli ki yüklü bir teslimat olacak. Ne diyorsun? Bence aldığı para malın kalitesine göre çok çok üst seviyede. Neyse ki akşam olduğunda Zincir'e geri döneceğiz ve bizim için kabul töreni yapılacak. Birkaç sene önce yazdığım mektupta anlatmıştım. Altı ayda bir bağımızı yeniliyoruz, ipler incelmeden yeniden bağlayalım diyoruz yani. Sen bilmezsin ama atını sağlam kazığa bağla diye bir atasözümüz vardır, o misali. En azından aldığı parayı biraz olsun görebileceğiz çünkü yemekleri en iyi aşçılara yaptırıyor. 

Cevap vermeyeceğine yemin edebilirim ama sormazsam kendimi kötü hissediyorum. Sen nasılsın? Sicilya'da işler nasıl gidiyor? Padrino hala Gio mu? Yanlış biliyorsam kusura bakma artık, beş yüz elli ikinci mektubumu yazıyorum, cevaplanmayan beş yüz elli iki mektup...

Konu açılmışken, bana ne zaman cevap vermeyi düşünüyorsun? On yıl daha mı bekleyeceksin? İnan mektup yazmak zor değil, eline bir kağıt ve kalem alsan iş hallolacak, eminim. Eğer bu yasaksa arayabilirsin? Sicilya'da telefon kulübeleri yok mu? Kimse seni görmeden beni arayabilirsin. En azından bana bir şey söylersin. Bir daha mektup yazmamamı, ya da mektuplarıma cevap vermeyeceğini... Ben umudumu kaybederim ama yazmaya devam ederim, çünkü Zincir'de tutunabileceğim tek dal çocukluğum. Eh, çocukluğum denince aklıma bir tek sen geliyorsun. Sanırım sadece senin yanında gerçekten çocuk oldum. 

Umarım cevap verirsin. Bekleyeceğim. vermesen, hatta sana öğrettiğim Türkçe'yi unutup bu mektuplarımın hiçbirini okuyamıyorsan bile ben yine her hafta sana yazmaya devam edeceğim. 

Sevgilerle,
Kurşun

"Kurşun, ne yapıyorsun kızım tezgahın tepesinde?" dedi içeri yeni giren Esrar gözlerinin üzerinde iki bıyık gibi görünen kaşlarını çatarak, yüzüne çarpan kırmızı ışık esmer tenini daha da koyultuyordu, saçları özenle arkaya taranmıştı ve kırklı yaşlarına olmasına rağmen -orta yaş sendromu olduğuna yemin edebilirdim- üzerindeki takımın kravatını renkli seçmişti. Oturduğum siyah mermer bar tezgahını yeni fark ediyormuşçasına aşağı bakıp yerden ne kadar yüksek olduğumu gördüm. İçerideki tuhaf esinti kollarımı okşadığı sırada kuzguni siyah saçlarım yüzüme çarptı. Nedeni onlarca odası olan bu gece kulübünün duvarlarının tülden olmasıydı. Koridorlardaki esintiler ve sesler doğrudan buraya geliyordu, bazen hiç istemediğim şeyler duyuyordum. 

"Beş yüz elli ikinci mektubunu yazıyor." dedi yanımdan bir ses ve hızla başımı çevirdiğimde dirseklerini oturduğum tezgaha yaslamış başını da avuç içlerine koymuş Kor'la karşılaştım. Kırmızı ışık altında dalgalarla alnına dökülen sarı saçları kızıldan farksızdı. O zamana kadar yazdığım şeyleri okuduğunu fark etmemiştim, ama gözleri, sırıtan yüzüyle beraber kelimelerimde geziniyordu. Yazdığımı hatırladığımda kan yanaklarıma hücum etti ve yüzümü kızarttı. Neyse ki kırmızı ışık altında olduğumuzdan bembeyaz tenimdeki kızarıklık belli olmayacaktı.

Geceye HapsoldukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin