VİNCENZO LUCELO
Kelimenin tam anlamıyla öfkeden kudurmuş, başında Sicilya mafya üyeleri olan, yanı başında gününü düşünmekten mahveden çocukluk aşkı olan ama kendini bambaşka biri gibi tanıtan on yedi yaşındaki bir kız nasıl avutulurdu?
Nasıl olduğunu bilmiyordum ama yemin edebilirdim ki onu takip etmek bir işe yaramazdı...
Yine de bildiğimi okuyor, onu aramızda bir metre bırakarak beni fark ediyor olmasını umursamadan takip ediyordum.
Arada bir hayatımı sarsıp Sicilya mafyalarını ve beni tehdit eden lanet Padrino, Caporegime'leri umursamadan yanına gidip ona üç kurşun yaramı gösterip asıl adımın Vincenzo olduğunu söyleme isteğini uyandıran altın yansımalı mavilerini üzerime dikiyor, öfkeden yumruklarını sıkıp duruyor ve dişlerini sıkıp bana el hareketi çekiyordu.
Ve bu fena komikti.
İstemsizce sırıtıp yüzünün haline ve her rüzgar estiğinde burnuma gelen unutulmaz kokusuna gülümsüyordum ve bu daha da çileden çıkıp oflayarak bozulan sinirleriyle yoluna bakmasını sağlıyordu.
Kokusu silinmeyecek bir mürekkeple zihnime işlenmiş gibiydi. Seneler boyu onu karşımda göremesem de bir sapıkmışçasına almadığı kıyafetlerini koklamıştım. Kokusu hiç gitmemişti.
Tabii o zaman ve şimdiki giydikleri arasında çok fark vardı... O zamanlar bizim yanımızda giydiklerini annem kendi çocuğunu giydiriyormuşçasına özenle seçer, ona tüm şefkatini sunarak elbiselerini hazırlar ve giymesine yardım ederdi. Aynı odada kaldığımız için biliyordum, gece olduğunda benim yanıma gelmeden önce Kurşun'un yanına gidip uzun saçlarını okşar, başını öpüp Türkçe bilmediğinden kendi dilinde, Kurşun'un anlayamadığı İtalyanca 'iyi geceler' der, sonra benim yanıma gelip aynı döngüyü tekrarlardı.
Tavırları on yaşımda değişmişti. Aklım başıma gelmeye başladığında. O zamanlar da bir şeylerin farkındaydım, gece uyumadan önce yanına uğradığı tek çocuğu bendim çünkü Bonfate ve Bonfiglio on iki yaşındaydı, Callisto ise on altıydı ve anne şefkatini çoktan unutmuşu. Anneme göre bir çocuğun günahı olmazdı, mafyaların çocukları dahi olsa... yine de bu düşünceyle çelişircesine günahsız çocukları -buna ben de dahildim- eline silah tutuşturup mafyanın içine atmaktan çekinmiyordu.
Kurşun kaçırıldıktan ve Zihin'in yanına gittikten sonra babam ve diğerleri onu aramış ve bulmuşlardı. Yanına gidip kolundan tutmak ve onu gecenin pençelerinden çekip almak güç değildi, bu babamın tek bir sözüne bakardı ama o düşmanının yanında eğitilip zamanı gelene kadar Kurşun'la uğraşmamaya karar vermişti. Bu da annemi yıkan bir diğer karardı, ve beni de...
Annemin her zaman bir kız çocuğu olmasını istediğini biliyordum. Tüm hayali onun üzerineydi. Bunca yaşanmışlığa, bunca korkunç olaya rağmen kendi kızını mafyaya bulaştırmamak istediğini söylemişti. Kurşun'u kendi kızı yerine koymuş olsa da hayalleri olmamıştı. Kurşun mafyanın tam ortasına düşmüş, her gece acıyla ağlayarak uyuyakalmıştı. Bazen benim yanımda benimle konuşarak, bazen yatağında ağlayarak. Ve tüm bunlara engel olamayan annem yaralarına bakıp acısını geçirmeye odaklanmıştı çünkü biliyordu. 'Sotto Voce' ne ihaneti kabul ederdi ne de arkasında ailesini bırakmasını. Zaten babamla da ikinci kuşaktan kuzen olduğundan boşandıkları an ensesine bir silahın soğuk namlusu dayanır, o daha ne olduğunu anlamadan tetik çekilmiş olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geceye Hapsolduk
Mystery / ThrillerEskiden Sicilya'ya kaçırılan küçük bir çocuktum, şimdi ise bir uyuşturucu satıcısı. Geçmişim peşimi bıraktı sandım, yanıldım. Dünyada küçük esnaflara dadanmasıyla nam salmış Sicilya'lı çete, nam-ı diğer L'ucello Zaffiro beni bırakmadı. Dolayısıyla...