KURŞUN
Sözlerinin aklımda durmadan yankılandığı o gecenin sabahına kadar ima ettiklerini düşünüp üç kahveyi bitirmiş, odamdaki rutubet kokusunu yok edene ve yerini dumandan bir bulut kaplayana kadar ciğerlerimi zehirlemiş, zaten sınırlı uyuyabildiğim o dört saati Mezar'ın Vincenzo olması ihtimaliyle yanarak geçirmiştim. Onun bakışlarını analiz etmeye çalışarak Vincenzo'yla bağlaştırmaya çalışmıştım. Aklımdaki soru işaretlerini gidermeye çalışsam da on katına çıkmış gibiydiler.
Sabah beşte eğitim olduğundan ve eğitmenimiz Mezar olduğundan oraya gitmem gerekiyordu. Kendi kendime bir karar almıştım. Her ne kadar Vincenzo'ya benzemese de o benim eğitmenimdi ve dün söylediği İtalyan atasözünü çoğu kişi biliyordu. Boşu boşuna umutlanmamalıydım.
Elimdeki yarısı boş olan karton kahve bardağını daha sıkı kavrayıp kulağımdaki kulaklıkta çalan şarkıdan bağımsız, hızlı ve düzensiz adımlarımı mermer zeminde ilerletmeye devam ederken geniş koridordaki sınıflara bakınmaya başladım. Üçüncü kattaydım, yani dövüş eğitimlerini aldığımız yerde.
Tetikçilerle aynı sınıfta ders alacağımızı biliyordum. Dolayısıyla Kor'la aynı sınıfta olacaktık çünkü tetikçilerin eğitmeni dün kayıplara karışmıştı. Artık yalnızca Zihin değil, İnkar'da kayıplara karışmıştı. Zincir'de ki kayıp sayısı ikiye yükselmişti. Ve bir yanım diyordu ki, bu yalnızca başlangıçtı.
Zihin kolay kolay yenilemeyecek bir adam olmasına rağmen L'ucelo Zaffiro'nun eline düştüğüne göre, sonumuz yakındı...
Koridorun sonundan elinde kahvesi yok denilecek kadar az, tamamen sütten oluşan bir karton bardak kahveyle dönen Kor beni gördüğünde yüzünü buruşturdu. Her eğitimde giydiklerini giymişti. Siyah bir tişörtle aynı renk bir eşofman. Aynıları bende de vardı. Şu an sokak başında el ele tutuşup yürüyen iğrenç vıcık vıcık sevgililer gibi göründüğümüze yemin edebilirdim.
"Bu tip ne? Hangi ekmeğe bastın? Hangi fakirin hakkını yedin? Karınca yuvasının üzerine basıp yavru karıncaları mı öldürdün?" dedi Kor hayıflanarak dehşetle açılmış gözleriyle elini bacağına vururken, "Sabaha kadar bir gece kulübünde çalışıp eve döndükten sonra üç bardak kahve içmiş bir deli gibi duruyorsun!"
"Ne kadar da doğru bir tespit, Kor. Rutinimde olmayan tuhaf şeyleri nasıl bu kadar kolay tahmin edebildin!" dedim gözlerimi devirerek, boşta olan elini kalbine koyarken gözlerini ağır ağır kapatıp başını yukarı aşağı salladı. Onu umursamadan sade, neredeyse simsiyah olmuş kahvemden bir yudum daha içip ortamızda duran sınıfa ilerlemeye devam ettim. Sabahın beşi olduğu için koridorlardaki küçük pencerelerden dışarısı kapkaranlık gözüküyordu. Yine de içerisi oldukça sıcaktı. "Sabah sabah pek havandasın, hayırdır?" dediğimde ikimizin sınıfa ulaşmamıza yalnızca bir metre kalmıştı. Ayrıca Kor sabahları somurtur durur, sürekli yeterince uyuyamadığından şikayet ederdi.
"Ah, sorma yavrum. Dün bir beyle tanıştım," derken yüzünde bilincini yitirmiş gibi istemsizce oluşan bir sırıtış belirdi. Gözlerinin içinin parladığını fark ettim. "Takım takravat kontrolü yaptım da... Bayağı iyi." dediğinde midemin ters düz olduğunu hissederek elimi karnıma koydum ve yüzümü buruşturup,
"Bana sakın yeni tanıştığın bir herifle yattığını söyleme!"
"O kadar delirmedim yavrum, en azından bir hafta geçsin diye bekliyorum." derken benim gibi yüzünü buruşturmuştu.
"Detayları öğrenmeyeceğimi sanma, benim tanıdığım kor şimdiye tüm gelir-gider listesini çıkartıp annesinin kızlık soyadını bile öğrenmiştir." dediğimde memnuniyetle başını salladı. Elimi yakan karton bardaktaki kahvenin kalanını tek yudumda bitirip dilimi yakmasını umursamadan adımlarımı hızlandırdım ve sınıfın içine ilerleyeceğim sırada Kor benimle yarıştığını düşünerek adımlarını hızlandırdı. Onun benden daha önce sınıfa girmesine izin veremezdim, bu bir yarış haline gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geceye Hapsolduk
Mystery / ThrillerEskiden Sicilya'ya kaçırılan küçük bir çocuktum, şimdi ise bir uyuşturucu satıcısı. Geçmişim peşimi bıraktı sandım, yanıldım. Dünyada küçük esnaflara dadanmasıyla nam salmış Sicilya'lı çete, nam-ı diğer L'ucello Zaffiro beni bırakmadı. Dolayısıyla...