İstanbul

36 2 0
                                        

Karanlık sulara bürünmüştü İstanbul. Nereye bassan ıslak, nereye baksan insan. Yolun yarısında arabanın bozulmasıyla yolda kalmıştık, ne yapsak diye düşünürken iyi bir adam bize yardım etmek istediğini, bizi İstanbul'a kadar bırakabileceğini söyledi. Adama minnettarım. Onun sayesinde şu an İstanbul'daydık. Bu güzel şehir, aklımızdaki bütün kötü düşünceleri yok etmiş, bizi rahatlatmıştı. Saat 22:14. Uykumuz gelmişti. Ama ne birini arayacak telefon ne de gideceğimiz bir ev vardı. Ailemin beni merak ettiğini biliyordum. Kim bilir ne kadar korkmuşlardır. Rabia da hâla benim yanımdaydı, yürüyen insancıklara yol tarifi soruyor, okuduğumuz okula nasıl dönebileceğimizi öğrenmeye çalışıyordu. Taksilerin hepsi doluydu, bizi alacak bir tane bile taksi yoktu. Yağmurdan fena derecede ıslanan ve üşüyen Rabia, bana sarıldı ve ısınmaya çalıştı. Ben de ona sarıldım, ve en yakın otobüs durağına koşmaya başladık. Bu koşuşmalardan epey bir şekilde yorulmuştuk. Dinlenmeye ihtiyacımız vardı. En yakın zamanda Elif'i bulacak, Kaan'ı gebertecektim. Eren ve Selin de beni çok merak etmiştir düşüncesiyle okula gidecektim, orda kalacaktık ve sonra eve dönecektim. Çünkü gece yarısı bu şehrin ne kadar azgın; sakin ama sinsi olduğunu biliyordum. Rabia'nın saçının teline bile zarar gelmemeliydi; o hassas duygulara sahipti. Okula geldik. Saat 23:42. Uyku beni sarhoş etmişti. Okulda duran hizmetçilerden yardım istedim. Okulda uyuma fikri benim de hiç hoşuma gitmese de başka bir yol yoktu. Eliflerde de kalamazdık. Yine aklıma o dehşetli an geldi: Eren'in, Elif'in dudaklarına yapıştığı, onu sımsıkı kavrayarak öptüğü an. Yine başım dönmeye başladı, Rabia tutmasaydı yere düşüp kafamı çarpıyordum. Hizmetçinin hazırladığı, okulun boş bir odasına geçtik ve ayrı yataklarda yattık. Bu oda okulda bazen kalan hizmetlilerin odasıydı. Uykuya dalamıyordum. Gözlerimin önünde hep o an canlanıyor, bütün vücudumu altüst ediyordu. Rabia beni yanağımdan öperek "İyi geceler." dedi ve kendisini direk uykunun kollarına bıraktı. Bu küçük odanın uzun duvarları, sonsuza uzanacakmış gibi odanın penceresinden görülen koridor, ve bize meraklı bir şekilde bakan hizmetçi. Selin benim okulda olduğumu öğrenince koşa koşa okula gelmişti. Hizmetçinin dediklerini duyabiliyordum: "İçeride uyuyorlar, yanında bir genç kızla Umut içerde." Selin bu cümleyi yanlış anlaması üzerine kapıdan bir şimşek gibi geçti ve bizim ayrı yattığımızı görünce yanakları kızardı, beraber yattığımızı sanıyordu herhalde. Rabia uyuyordu, sessizce yataktan kalktım ve Selin'e döndüm. "Yarın konuşalım, olur mu? Çok yorgunum." dedim. Selin başıyla onaylayarak bana sımsıkı sarıldı ve "Sana bir şey olucak diye çok korktuk." diyip odadan o narin gözyaşlarını dökerek uzaklaştı. Odanın bir diğer penceresinde dışarıya bakıyordum. Hâla yağmurun yağışı gittikçe hızlanıyor, bütün İstanbul'u ıslatmaya devam ediyordu. Belki İstanbul da üşüyordu. Ama ona sahip çıkacak kimse yoktu. "Zavallı İstanbul!" diyerek gözlerimi kapadım, uyku beni tamamen ele geçirmişti.

Kalbimdeki SırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin