2. Bölüm: "Kilit Noktası."

53 11 0
                                    


2

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

2. Bölüm: "Kilit Noktası."

"İçimizde soylu katillerin kanı var, biz bunun için seçildik. Bir sabah uyandık, bizden olana zarar vereni yok ettik.
İçimizde soyluların kanı var; onu da soyluları yok ederek elde ettik."

generdyn, chosen (feat. svrcina)


Babamın hâlâ elini tuttuğum yaşlarımda, parmaklarını her saydığımda bir boğumu eksik çıkıyordu. Yaptığı hatalar parmaklarını eksiltiyordu ve ben bir gün, beni tutacak bir eli olmayacak diye çok korkuyordum.

Gerçek parmaklarının yerini protezler aldığında, onun dokunuşunu daha az hissedeceğim için üzüldüm. Büyüdükçe, onun bile nasıl büyük bir nimet olduğunu anlayıp gerçek olmasa da o parmakları tutmak için yanıp tutuştum.

Yedi... Her şey yedi yaşımdan sonra başladı.

Gidebileceğini düşünmediğin biri gidince, herkes gider gözüyle bakmaktan uykularım kaçtı. Her gece babamın ve kardeşlerimin kapılarını çalmaya, orada olup olmadıklarını kontrol etmeye başladım. Gecelerce yanlarında uyudum, yıllar geçti ama benim kaybetme korkum bir nebze olsun azalmadı.

Belki de bu yüzden dinledim bütün sözlerini. Onlar da bırakıp gitmesin diye.

Alt kat basit bir ardiye gibi gözüküyordu. Çamaşır ve kurutma makineleri, deterjanlar, kiloluk yiyecekler, temizlik malzemeleri... Dikkat çeken hiçbir şey yoktu. Babam, eliyle tuğlalardan birine bastırıp onu duvarın içine itene kadar burası küçük bir depodan başka bir şey değildi. Beton duvarların arkasındaki asansör kapıları görünene kadar en azından... İşte burayı basit bir ardiye olmaktan alıkoyan şey buydu.

Asansörün üst katlara çıkan ve garaja inen dokunmatik tuşları vardı. Olası bir saldırı ya da aramada tuşlara basmak kullananları sadece evin birbirinden farklı katlarına ulaştırırdı. Ama şimdi, babamın yaptığı gibi şifre girildiğinde; yana doğru ilerler ve karanlık bir koridora açılırdı.

Asansörden dışarı, koridora attığımız ilk adımda otomatik ışık önümüzü aydınlattı ve sonrasında attığımız her adım daha da görünür kılındı. Buraya en son kaç yaşında girdiğimi hatırlamıyordum ama yatılı okula gitmeden hemen öncesiydi. Abimin görev almasını istemediğimi söylemeye gelmiştim babama. O zamanlar bana her şeye sahip olacak bir prenses gibi davrandığından, sadece ben istedim diye vazgeçeceğine inanmıştım.

Sözümün bir değeri var sanmıştım. Kendime olan güvenimi en çok kıran şeylerden biriydi hâlâ.

Kardeşimi almasınlar diye dualar ettiğim yere kendi ayaklarımla gidiyordum şimdi. Çocukluğuma, arkasında durduğum, olmayacağım dediğim her şeye ihanet ediyormuş gibi hissediyordum bir kere daha. Kafamı eğip aşağı baksam, bacaklarıma yapışmış ve yapma diyen çığlıklarını duyacaktım sanki. O yüzden başım, yaptığımdan gurur duyarmışçasına dimdik bir şekilde koridorun sonundaki toplantı odasına yürüdüm babamla birlikte.

Yakuza'nın DüşüşüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin