8. Bölüm: "Katille Dans."

47 8 1
                                    

8

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

8. Bölüm: "Katille Dans."

"Ne zaman duyduğunu bile hatırlamadığın bir ninni dönüp duruyor kafanın arkasında.
Ceylanı annesi çok sevmiş.
Kuraklıkta su olmuş, sevgi bittiğinde çıkarıp yüreğini koymuş.
Bir kara göğün altında yağmurlar yağarken bataklığa,
Bütün orman karşısında, siper olmuş, en sevdiği rengi olmuş, akmış.
Kimse söylememiş,
Ceylanı annesi çok sevmiş."

Maggie Eckford, Everything Is Lost🎶

Çocukken her şeyin çok kolay olduğunu hatırlamak, işkence olmaktan çıkmalı.

Çünkü her sabah aynada karşılaştığım surat o olmamasına rağmen ince sesi yükseliyor içimden. Kendine ne yaptın diye hesap soruyor benden. Kendime ne yaptığımı ben de bilmiyorum. Bana ne olduğunu, hangi noktada değişmeye başladığımı ve nerede duracağımı... Duracak olup olmadığımı bile bilmiyorum.

Sadece her gün aynada bir öncekinden daha yabancı bir suratı görüyorum.

Artık derdim çay partileri vermek değil, tetiği çekmem gerekip gerekmediğini bilmek. Dondurma yiyeceğim gün için günlerin çabucak geçmesini dilemek, bunun için sürekli uyumaya çalışmak değil; uyanık kalmak kâbus görmemek için. Kâbuslarımda gördüklerim yüzünden ölmeyi dilememek için.

"Günaydın Ruh Emici. Korkmalı mıyım?" İndiğim son basamağın hemen ardından mutfağa daldım ve doğrudan kahve makinesine ilerledim. Benden önce uyanan Arseny, demlediği filtre kahveyi çoktan içmeye başlamıştı bile. Ben de raftan bir kupa çekip kalanını kendime doldurdum ve aldığım koca bir yudumdan sonra ağırlığımı tezgaha verdim.

"Niye korkacaksın, ruhun var mı ki?" diye geveledim ağzımda. Vücudumun etrafında kalemle çizilmiş gibi çok güçlü bir elektrik hattı yüklüydü sanki. Dokunmayı geçtim, yaklaşanı çarpacak gibi hissediyordum. Bunu o da fark etmiş gibi beni baştan aşağı süzdükten sonra suratını buruşturdu. "Kırıcısın."

"Dersin yok bu sabah, neden ayaktasın?"

"Uyku tutmadı." Dilimi yakıp tat alma duyumu bir süreliğine körelten kahvemi tezgaha bıraktım. Ardından buzdolabına ilerledim ve içinden dilim ekmek poşeti ve bir avokado çıkardım. "İlaçlarını alıyor musun?" diye elimden geldiğince sakin sordum.

O ise, "Başlama yine Armoni," diyerek elinde tuttuğu, yarısından biraz daha fazlası dolu kupasıyla bir rüzgar gibi terk etti mutfağı.

Tersinden mi uyandın sorusu bugün gerçekten bir anlam ifade ediyordu benim için. Gece boyu uykusuzlukla, uykuya daldığım her beş dakikada bir de kâbuslarımla boğuşmuştum. Karanlıktı, ev yabancıydı, yalnızdım... Hayatımın hiçbir döneminde aksilikler bu kadar üst üste gelmemiş, bu kadar boğulmamıştım.

Yakuza'nın DüşüşüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin