10. BÖLÜM: "MASKEYİ KIRAN KURŞUN."
Madi Diaz, Ashes
Zaman en çok hangimiz için yavaşladı, kim olup bitenin farkına daha erken vardı bilmiyordum ama kızların olmadığı kesindi. Bu denklemin içerisinde sadece ikimiz vardık. Daha önce aynı yollardan geçmiş iki insan bulurdu birbirini. Tanırdı, okumasa bile gözlerinden; ayak izlerini görürdü. Ayakkabılarında kalan çamurları...
Parmaklarından damlayan kanları.
Onu izlerken, merminin parçaladığı kadehin sapını tutan elinde gördüm ortak yaşanmışlıklarımızı. Gözlerindeki o donuk, korku dolu ama saklanmaya bile gücü olmayan bakışında. Sanki şimdiye kadarki görünüşü maskesiydi ve mermi sadece elindeki kadehi değil, onu da kırıp gerçek yüzünü ortaya çıkarmıştı.
Masamızın hemen bulunduğu camın bir kısmı parçalanırken kızlar çığlıklar atarak masanın altına girmeye çalıştı. Diğer masalardan da aynı sesler duyulurken birkaç kişinin koşarak restorandan kaçmaya çalıştığını gördüm. Lilith, elinde parçalanan kadehin sapını bembeyaz bir suratla tutmaya devam ederken gözlerim camdan dışarıya kaydı.
İkinci mermi tam da o sırada, güvenliklerin üzerine koştuğu ve suratını bir maskeyle gizleyen adamın silahından çıktı. Maske bir yerden, bundan çok daha farklı bir geceden, hatta günden tanıdıktı ama bir el beni sertçe masanın altına çekerken ne olduğunu hatırlayamadım. Dizlerim kafenin zeminine, çığlıklar kulaklarıma çarparken beni masanın altına çeken bedenden; "Canına mı susadın?" Cümlesi yükseldi.
Dudaklarım bir cevap vermek için aralandı ama arasından tuttuğum nefes bile çıkmadı. Mermi ikinci, hatta üçüncü kez üstümüze yağarken her seferinde vücudumu âniden yerinden sıçrattım korkmuşum gibi ve ona bir can yeleğiymiş gibi tutunup önüne kapandım. Bunun burada ne işi var sorusu kafamın içinde cirit atıyordu ama pek de doğru bir zamanda değildi bunu suratına sormak için. Önce bu durumdan kurtulmamız gerekiyordu.
Eli, tahmin ettiğimin aksine sırtıma yerleşip beni sakinleştirmeye çalışırken, "O iyi mi?" diye seslendi Haru. Sesi o kadar yakından geliyordu ki Lilith'ten başkasını tutuyor olmasına ihtimal yoktu. Ve gözümün içine bakarak bana savaş ilan eden adamın beni neden tuttuğuna da cevap olmuştu onu duymak.
"Öyle görünüyor," dedi Aramis beni tutmaya devam ederken. Elleri zaman geçtikçe, etraftaki çığlıklar arttıkça ve ben korkuyor gibi her kurşunda bedenimi sarstıkça daha sıkı sarılıyordu bedenime. Korkmuyordum, beni tetikleyen travmalarımla yaşamayı öğrenmiştim ama bu bilgi bende kalmalıydı. Benzediğimizi ben biliyordum. Bana kabul ettirilmişti, kafamdan çok yüreğime çiviyle, kanata kanata çakılarak...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakuza'nın Düşüşü
Teen FictionKanla yıkanmış eller, bir kalbe asla dokunmamalı. 🕷️ "Rahibe heykelinin altında dikiliyor ve dikiliyorum. İkimizi de aynı yağmur ıslatıyor. Akrep, yelkovana defalarca kez tur attırıyor, kum saatleri durmaksızın dönüyor; ama acı kalıyor. Acının zam...